Akıl ve nefis
İnancımız insanların dünyada da, ahirette de rahat ve huzur içinde yaşamasını istiyor.
Bunun için, akla uymayı emrediyor. Nefse uymayı yasak ediyor.
Akıl yaratılmasaydı, insan hep nefsine uyar, felaketlere sürüklenirdi. Nefis olmasaydı, insan, yaşaması ve üremesi için ve medeni hayat için lazım olan şeyleri kazanmak için çalışmasında kusur ederdi ve nefis ile mücadele sevabından mahrum kalırdı.
Sevgili okuyucularım; Nefsine uyan kimse, hep inancının dışına çıkar. Yüce dinimiz, rahat ve huzur içinde yaşamak için lazım olan şeyleri ve dünya lezzetlerinden faydalı olanları yasak etmiyor. Bunların elde edilmesinde ve kullanılmasında, akla ve dine uymayı emrediyor.
İnsanların yaşayabilmeleri, nefislerinin gafleti ve dünya lezzetlerine düşkün olması iledir.
Nefis, iki tarafı keskin bıçak gibidir. Hem de, zehirli ilaç gibidir. Hekimin tavsiyesine göre kullanan, bundan fayda kazanır. Aşırı düşkün olup, aşırı kullanan ise helak olur. İnancımız, nefsin helak edilmesini, yok edilmesini değil, terbiye edilmesini, ondan istifade edilmesini önermiştir. Onun için büyüklerimiz her şeyde orta yolda olmak, ne ifrata, nede tefrite kaçmamak lazımdır diye öğütlemişlerdir. Yanı eline, beline ve diline sahip olan huzurlu yaşar demişlerdir. Bu ahlak üzere olan hem dünyada, hem de ahirette rahat eder.
YAZIYA YORUM KAT