AKPARTİ YENİDEN TEŞKİLATLANIYOR
AK Parti teşkilatlarını yeniliyor ama kurulduğu dönemlerde kadrolaşmak için zorlandığı adam bulma sıkıntısını bugün, adam seçmekte yaşıyor. Bunu normal görebiliriz çünkü her dönem iktidar partilerinde samimi olanlarla samimiyetin arkasına gizlenenler olmuş ve bunların ayırt edilmesi yöneticileri zorlamıştır.
Parti içi mücadelelerde genellikle gizli rant kavgası aranır ama Ak parti iktidarı içindeki mücadeleyi sadece rantla ilişkilendirmek doğru olmaz. Çünkü Ak parti yerli, milli ve manevi değerleri talep eden insanların zihniyeti üzerine inşa edilmiştir. İnşaya malzeme olanlar bu yapıya hiçbir dönem tam olarak sahip olamasalar da durum böyledir.
Ak parti bu yönüyle çoğu partilerden hem siyasi olarak farklıdır, hem de olaylara bakış açısıyla farklı bir yönü vardır. Tabi ki partinin kuruluş zihniyetiyle uygulama arasında tezatlar olmuştur. Ama toplumsal tekâmüle göre değişen farkındalıklarla kadrolaşmanın değişimle ne derece dengelendiği belli değil.
Farkındalıklar ne olursa olsun millet olarak sosyopolitik alanda hem uluslararası hem de iç politikada önemli, hareketli ve kritik dönemler yaşıyoruz ve ülke kaderine yön verecek kadroların seçiminin önemi gün geçtikçe daha da artıyor.
Çok etkili olmasa da mütedeyyin halk, çakma elitlerden daha fazla, örgütlenmenin öneminin farkındadır. Ama aynı halk, eski imajlarla bilinçaltına kodlananları dile getirememenin endişesini de yaşıyor. Çünkü bu halk daha önce, sadece yeteneğiyle yetkin kılınanları benimseyip de kuruluş zihniyetine uzak olanların kadrolaşmasına mecbur kaldığında susmuştu. Susmuştu çünkü yıllardır özgün kişiliklerin yetişmesini engelleyen müeyyidelere karşı fedakârca mücadele verirken de yalnızdı.
Teşkilat kimlerden oluşuyor
Ülke ve millet olarak çok ciddi bir geçiş dönemi yaşıyoruz. Antik dönemin bilgeliğine karşı yasaklar koyan Roma, ortaçağın özelliklerini taşıyanların iktidarı ile çöküşe geçmiştir. Ve böyle bir ortaçağ zihniyetiyle mücadele devam ediyor.
Hiçbir parti, teşkilatını kurmak için yetenekli insan ihtiyacını dışarıdan ithal etmiyor. İthal fikirlerle hareket edenlerle mücadelede bulunsa da hepsini, ülke içindeki mevcut malzemenin kalitesine göre uyarlayıp, durumdan vaziyet çıkarıyor.
Şimdi durum çok ciddi, durum ve vaziyete göre kimisi seçtiklerine yük oluyor, kimisi de piramidal sistemle bir birilerinin yükünü alarak ideal bir yönetimde yer edinmek istiyor. Durum, bu iki zihniyet arasında üstün gelenin karakterine göre kendini gösterecektir.
Kimlerin ne kadar farkında olduklarını bilemem ama yıllardır hangi zihniyet beslenip palazlandığı ortada. Beslendikçe güçlenip büyüyen zihniyetlerin eylemleri de öyle. Bunların karşısına, yetenekli oldukları halde kenar köşeye atılmış, imkânlardan uzak tutulmuş, dış destekli örgütlenmelerle mücadeleye mecbur bırakılan, imkânsızlığın edilginliğiyle zayıf düşürülse bile değerlerinden kopmayan diriliş neslinin tecrübesizleri çıkarıldı.
Yıllardır milletin zihin tarlasına ekilmeyen yabani fikir tohumu kalmadı. Tanzimat, meşrutiyet ve cumhuriyet dönemleriyle milletin fidanları ve ağaçları bakımsız tarlaya dönüştürüldü.
Zihin olsun duygu olsun tarlaların hepsini dikenler sarmış, temizlenmesi bayağı zor. Kerestelik, kalaslık, odunluk olanları yaralamadan temizleyebilmek büyük yetenek ister. Kalastan odun, odundan kalas olmadığı halde birbiri arasında tezat’ a düşmemek de elde değil. Yakılandan kalas, yıkılandan odun yapmaya kalkanlar bile var. Çok dikkat isteyen ve ayırt edebilme erdemine en fazla ihtiyaç duyulduğu zamanda parti teşkilatlarını yeniliyor.
Ülkenin geleceği kimlere teslim edilecek
Daha önceki bir yazımızda sosyal yapının zihinsel tutumlarıyla ilgili hain, cahil ve ahmakların oranlarının siyasi yapıya etkisinden bahsetmiştik. Şimdi bu analizi, sosyopolitik geleceğin belirlenmesinde kimler kimlerin kanaatiyle organizasyonun neresinde yer alacağı konusunda bir bakış ortaya koyacağız. Ve böylece, Parti teşkilatlanmalarında sorumluluk alacak kişilerin zihniyetlerine ait analizimizle örnekleme yapabilme şansını bulacağız.
Çok ince analize girmeden milletin eylem ve söylemlerine göz attığımızda büyük bir kesimin zihin kodlarının değişmiş olduğunu, toplum bilincini yönlendiren simge ve imgelerinin yerli, milli ve maneviyatı olmayanların kontrolünde olduğunu görürüz. Bunlar genellikle inanç boşluğuna itilmiş, imansızlaştıkça imkânlarla ödüllendirilmiş kişilerden olduğu ortada. Hatta hiçbir dini bilgisi olmadığı halde dine zarar veren ne varsa onlardan örnekler veren kadrolu anarşistler gibi olduklarını görürüz. Hangi akla hizmet ettiklerini bilmeyen, ruhundan uzaklaştırılmış, daha çok kendilerini komünist diye tanımlayan ama komünizmi dahi doğru anlamlandıramayan din, iman veya ülke menfaatine ait ne olursa olsun, peşinen karşı olan kesimlerdir.
Bir kesim de dışa kapalı ama kendi içinde gizemli bir eğitim almış gibi. Üstü açılmamış bilgilerle ikna kabiliyeti yüksek ama İslami değerlerden tamamen uzak, teolog ve psikologların bile analiz etmekte zorlanacağı gizemli kesimden oluşuyor.
Bir başka gurup var ki bunların zihinlerini yabani ot ve dikenler sarmış, içinde her tür hayvan barındıran tarlaya dönmüş. Bunlar kendi erdemlerini tanımazlar ve düşmandan fazla zarar verecek biçimde davranırlar.
Hele bir kesim var ki bunlar, çok sayıda delilli doğrulara inanmaz ama din ve iman aleyhine olan en basit yalana bile kolayca inanıp her yöne yönlendirilebilen, düz mantıklı, her türlü algı operasyonlarının hazır malzemeleri gibi olan kesimi oluşturuyor.
Bir kesim de kendilerini kurtarmadan ülkeyi, ülkeyi kurtarmadan İslam’ı kurtarmanın peşinde. Diğer bir kesim var ki bunların cahillikleri hainliklerinin önünde gidiyor, çoğu illegal aktivitelerin yaktığı ışığın peşinden gittiklerinin farkında olmayan kesimden oluşuyor.
Bir de, önceki yıkımların askeri olmuş nesil var ki bunlar, atalarından başlamış genetik değişim kodlamalarıyla hainliklerini cömertlik, cahilliklerini bilgelik ve ihanetlerini vatanperverlik biliyor, milletin değerlerine saldırdıkça zengin oluyor, hiyerarşik makamlar doğal hakları olduğuna inanan, istedikleri gibi torpil yapmaya alışmış, liyakat erdemini tanımayan, etkin tenkitçilikle kritik yerlere yapışmış olanlar var.
Bir de bu nesilden uzayan kadrolu anarşist ve yamuk zihinli kesim var ki onlar; İslam düşmanlığı üzerine yazılıp ta rol almadıkları senaryo yoktur.
İdeal bir siyasi tablo çizmek isteyen sanatkârın karşısında böyle bir bilinç durumu var ve bu zihniyete ait kültürel, sosyolojik tablo var.
Yıllardır ellerindeki çamurları yerli, milli ve maneviyatıyla siyasi yürüyüşe katılanların üzerine sürenler var ve bunların alışkanlıklarına karşı ne bir eylem, ne de bir söylemde bulunan olmadı.
Biri birilerini kollayan kayırmacılığın eliyle önü kesilip yok edilen liyakati aktive edenlere de fırsat verilmedi.
Siyasi kadro yenileniyor, kişiler eleniyor. Elek değişiyor, eleği tutan da değişiyor ama eleği tutanları harekete geçiren görünmez elleri gören yok.
İradenin, sezginin, saf aklın süzgecinden geçirildiğini sananlar çok, onurlu bir liderin ideallerine ayak uydurabileceklerin gelme garantisi de yok ama hala, sadece maddeyi organize edenlerin, bencil ellerine yetkinlik verilme tehlikesi devam ediyor.
Enteresan bir milletiz
Yasayı amaçlarına uyduran dışa kapalı enteresan guruplar var. Yetenekli insanları devşirmek için içselleştirmedikleri değerlere ait giymedikleri kıyafet kalmamış. Millet uyanmaya başladığında ise krizi gelmiş eroinmana dönenler var.
Değerleri elinden alındıkça modern olduğuna inandırılmış, değersizliklerin ölçüsüyle imkân merkezlerinde gedik[1] verilmiş nice insan var.
Diğer tarafta, sadece samimiyetin cesaretiyle hareket eden, birikim ve tecrübeleri zayıf, törpülenmiş iradeleriyle bile olsa onurlu davrananlar var ama vatanı, milleti, dini imanı için canlarını ortaya koydukları halde önü tıkananlar da var.
Öte yandan eski, tecrübesiyle etkin ama köhnemiş, yetkin ama teslimiyetçi kesimleri övenler çok. İlerlemek adına atılan her ileri adımlara engel olan, zihni düşmanın değerleriyle kodlanmış, kendi cehaletinin haklılığına inandırılmış, algı seviyesi düşük kesime ses çıkaran yok. Ama hala, yerli, milli ve maneviyatıyla ölümüne direnen on beş temmuz ruhuna senaryo diyenler var.
Kuruluş zihniyetine ters eylemleriyle bile kendilerini hakiki yerli, milli ve maneviyat sahibi göstererek samimi partilileri küstüren çok. Ama nedense küstüğü halde bütüne zarar verir düşüncesiyle hüzünle susanları fark eden yok.
Yıllardır milletin bilincini değerlerine düşman olacak biçimde kodlayanlara ses çıkarılmadı. İmkân merkezlerine giden yolun kimlere açılıp kimlere kapandığı fark edilmedi ama nedense hala, haksız zenginlikle teşkilatı ele geçirenleri alkışlayanlar var.
Parti teşkilatlanırken dışarıdan adam ithal edilmedi, mevcut durumun bencillerine de elişilmedi ama hala yetenekliye yetkinlik verilir diye kıyamet koparanlar var.
Hayat avantajına soru çalanlar mı dersin, kenar köşeye atılan yetenekli
ler mi, ama hala çıkarı için gemiyi batıranlara bir şey diyen yok.
Yıllardır bir şey yapmadıkları halde övgüyle kahramanlaştırılanlar oldu ama hakkıyla kahraman olan dünya liderini anlamayanlar var.
Yeni Teşkilatlanma Modeli
Eskinin tersine şimdi AKPARTİ teşkilatlanma kadrosuna tabandan tavana yükselen bir sistem getirerek değiştiriyor ve sözde demokratik yaklaşıma, partinin kuruluş amacına özgü ruhun karakterini yükleyerek cevap veriyor.
Ama bu mücadelede, demokrasi ayağını kaşıyıp gıdıklayanlarla, kaşıdıkları ayakları yaralayanlar arasında mücadele edilmeyecek anlamına gelmiyor.
Partileşmelerin her döneminde maneviyatın kılığına girip de şeytani zihniyete hizmet edenler olmuştur. Kendilerini saklayamadıklarında her zaman tarz değiştirdiler ama eylemleriyle yakalanmaktan kurtulamadılar.
İyi ve kötü, güzel ve çirkin, hakikat ve yanılsamaya ait bitmeyen rollerle mücadelenin kenar köşesine saklananlar da var ama şimdi, düşük bilince ait eylemleriyle aşikâr olmaktan kurtulamıyorlar.
Gizli veya aşikâr, parti teşkilatlarında hiçbir zaman mücadele bitmemiş. Kuruluş zihniyetinin arkasına saklananlar, sürekli yenilenmenin fileli elbiselerini giyenler de olmuş ama hiçbir zaman açık vermeden niyetini tamamıyla saklayabilen olmamıştır.
Bir de dünyanın kuruluş karakteriyle yok oluş karakterinin iç içeliğine saklanıp kendi nefsi üzerinden Pazar arayanlar var ki bunlar, ülkenin simya sal değişiminin köklü önerileri karşısında dünyevi dilleriyle evrenselliği anlatabildiklerini sanırlar. Ama artık değişim başladı. Zamanla birlikte sahne değişiyor, insan değişiyor, zamanın karakteri de değişiyor ama ne roller ne de senaryolar değişmeden devam ettiğini anlamayanlar var.
AK parti bu yenilenmeyle ne yapmak istiyor?
AK parti doğal sistemi uygulayarak, tabandan aldığı gücü tavanda organize etmenin en güzel örneğini gösterdi. Ters çevrilmiş hiyerarşi kastına liyakat basamakları koyarak yukarıdan aşağıya işleyen örgütlenme biçimini çevirdi ve yeniden Rönesans’ın temelini attı. Bununla hem partinin liyakatli insan bulmakta yaşadığı zorluğu aşmış oldu hem de teşkilatlanmanın ilk günlerinde aranan yetenekli insan bulma zorluğunu aşarak, teşkilatlanma ihtiyacını profesyonelleşmeye taşıdı.
Sonra ne oldu?
İktidar olup muktedir olunamadığını söyleyen, bir şeyler aleyhlerine değişmeye başladığında dış desteğe koşan, sayıları küçük ama güçleri büyük olan sivil toplum örgütleriyle, AK partinin on beş temmuz ruhuyla tankın altına yatan, kurşuna göğüs, tanka kafa, apartmanın tepesinden uçağa atlayan zihniyeti karşı karşıya geldi.
Ülke bazında sayılarını tam olarak bilemeyeceğimiz yasal ama dışa kapalı masonluğa bağlı olanlar dâhil, değişik isimlerle faaliyet gösteren nice sivil toplum örgütleri var.
Sadece İstanbul’da iki yüzün üzerinde şubesi olan var. Diğerleriyle birlikte bu sayı neye varır hesaplayamam ama inanç boşluğu yaratmadaki maharetleriyle hangi zihniyete hizmet ettiklerini anlayabileceğimiz kesimler var.
Eğitim kurumları dâhil nerede oldursa olsun çeşitli yöntemlerle yetenekli insanları tespit edip te elde edemeyecekleri kişilerin olup olmadığını bilemeyebiliriz ama sadece samimiyetin gücüyle zafere ulaşılamayacağını bilmeliyiz.
Şimdi Durum değişti
Şimdi yetenekle yetkin olmanın, pasif zihniyetin yerine samimiyete fırsat vermenin, iktidar olunduğunda muktedir olmanın zamanı geldi.
Yönetim kastının üstünü ele geçirip sistemi şeytani zihniyete teslim edenlere çalım atmanın, sadece menfaatlere dayalı organizasyona liderlik etmenin zamanı geçti. Şimdi, kalıcı değerlerle motive olmanın, liyakat sizce ele geçirilen imkân kalelerindekileri ters köşeye yatırmanın zamanı geldi.
Her dönem ellerinde yetişmiş eleman olanlar var. Tecrübeleriyle birlikte imkânları elinde tutanlar da var. Şimdi, imkân merkezlerine saldırmadan liyakat ile hak edileni hak ettiği için göreve almanın zamanı geldi.
Samimi insan sayısı az olabilir. Yıllardır değer şaşırtması yaşayanlar da olabilir ama zihinsel tuzaklarla, çile çekerek tecrübe kazanmış milletin iktidar olma zamanı geldi.
Doğal Liderlik
Eğitim veren kurumlarla eğitilmiş insanlar mütedeyyin zihniyetin aleyhinde ekonomik imkânlarla siyasi güçler aynı zihniyetin elinde ise, nasıl muktedir olunacak?
Ülke sorunlarla boğuşurken sorumluluk almayanlar, yetkinliği olduğu halde kurtarıcı rolünü üslenmeyenler lider olabilir mi?
Basireti, cesareti, ölçülülüğün dengesi ve adaletli olmayanların adalet erdeminden bahsedebilir mi?
Cumhuriyet kurulurken kimse çıkıp Atatürk aramadı ama biri millete giden yolu buldu. Cumhuriyet, halk istedi diye kurulmadı ama cumhuriyeti kuracak biri çıktı. Peygamberleri halk, onlara inanacağız diye arayıp bulmadı ama Allah’ın dinini getirenler oldu. Kaos ’un içine bir disiplin giriyor da irade gösterip düzenliyorsa burada bir liderlik var demektir.
Roma’nın ünlü hukukçu filozofu Çiçero; Demokratik yönetimi tarif ederken, halk, yönetim belirlenirken yönetimi kendisinin belirlediği hissini vermeli diye açıklıyor.
Halk içinden arındırılmadan, tabanın topyekûn hareketiyle başlayan bir hiyerarşik sistemin tepesine çıkılabileceğini söylemek ve kendini bu yolun en iyi yol olduğuna inandırmak yanılsamadır. Çünkü doğada bu şekliyle sistemleşip evrensel ilkelere uyum sağlayan ve doğallığın tersine işleyip te başarılı olan bir hiyerarşik sistem yoktur.
En kesif[2] olanından en latif olanına kadar işleyen sistemin ideal olduğunu söyleyebilmemiz için, içinde bulunduğumuz doğa’nın ayrıntılarıyla incelenmesi gerekiyor.
Doğada her aşama ve boyutta farklı isimlerle ama aynı yasanın sistemiyle işleyen bir hiyerarşi var. Bunların her biri dört unsurun bir elementine denk gelecek biçimde, kendi tekâmül seviyeleriyle yaradılışın sistemli hiyerarşisini takip ederler.
Her biri; tekâmül seviyesi ve boyutuna uygun düşen bilinç seviyeleriyle, bir bilgisayara yüklenen program gibi var oluş merkeziyle türlerin tekâmül hattına; Mineralde Elemental doğa ruhları- Bitkide Devaraşah – Hayvanlarda Gurup ruhu – İnsan seviyesinde Peygamberlik gibi isimlerle katılıyorlar.
Peygamberliğin insanlığa Tanrının değişmeyen ilahi mesajıyla sistemini iletilmesi gibi bunlar da, türlerinin birer yöneticileri olarak aynı görevle vazifelendirilmişlerdir.
Doğal liderlik, dünyeviliğin şeytani zihniyetiyle değil, evrenselliğin ilahi yasasıyla işleyen sistemidir. Benliğin şeytani eli değdiğinde kara büyüye dönüşüyor ve günümüz dünyasını kanla, gözyaşına boğan, acının her çeşidiyle kasıp kavuran sisteme dönüşüyor.
Farkındalıklar ne olursa olsun AK parti, özgün zihniyetiyle kara büyüye karşı beyaz büyüyü uygulan tek partidir. Beyaz büyünün pratik uygulayıcısı olarak dünyayı kasıp kavuran sisteme dur diyen tek partidir. Bu zihniyetin derin anlamına varmadan teşkilatlanmada görev almaya kalkmak liyakatsizlik olur.
YAZIYA YORUM KAT