ANAHTAR DELİĞİNDEN GÖRÜLEN DÜNYA
Cumhuriyet maarifinin ilim ve terbiye bakımından her devirden üstün olduğunu etrafındaki misafirlere göstermek iddiasıyla devrin ünlü Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel bir çocuğa sordu:
“ Oğlum, senin merakın en çok hangi derse?”
“ Fizik dersine efendim.”
“ Niçin?”
“ Fizik her şeyin gerçeğini gösterir de ondan…”
“ Şeffaf cisim neye derler?”
“ Bakıldığı zaman gerisindeki eşyayı gösteren şeylere…”
“ Bir örnek verebilir misin?”
“ Anahtar deliği, efendim!”
Hayata anahtar deliğinden bakıp insanlara bilgelik, sanatkârlık satanlar, gün gelir, evin sahibi, anahtarını kapının kilidine dayadığında olanlar olur.
1492’de Endülüs Emevi Devleti’ni kaybederek ilmi birikimimizi, 1915 Çanakkale Savaşı’nda da genç nüfusumuzu kaybederek geleceğimizi tehlikeye attık. Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki nüfusumuz 13 milyondur. Bunun 9 milyonu kadın, 4 milyonu ise yaşlı erkek ve çocuklardır. Anadolu adeta boşalmıştır.
!930’lu yıllarda üniversite müfredatını hazırlayanlar genellikle Yahudi profesörlerdir. Atatürk döneminde birkaç fakülte dışında ( Dil- Tarih gibi ) üniversite açılmamıştır. İnönü döneminde ise sadece Ankara Üniversitesi açılmıştır. İlk, orta, lise müfredatı da “çağdaş uygarlık düzeyi”ni yakalamak adına seküler bir yapıya büründürülmüştür.
Eğitimimizin temelleri o günlerde anafikir olarak nasıl atılmışsa, araç- gereç değişikliği dışında, aynen devam etmiş ve etmektedir. Buna delil olarak Demokrat Parti döneminin Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın şu sözü getirilebilir: “Eğitim konusunda ben de aynen CHP gibi düşünüyorum.”
Bizim topluma benzer, dünyada başka bir toplum bulmak zordur. Osmanlı bakiyesi bir devletiz. Osmanlı’da birçok dini, mezhebi, ırkı topluluklar vardı. Onun yıkılmasıyla insanlar tamamen yok olmadılar. Bugün de saydığımız bu unsurlar açık- gizli devam etmektedir. Bütün bu unsurların kardeşçe, birbirlerini anlayarak yaşaması için neler yapabiliriz, sorusuna derin cevaplar verebilmeliyiz. Bugünkü eğitim bu soruya cevap verebiliyor mu?
Bir örnek olsun diye söylüyorum, Allah aşkına trafiğe bir çıkın ve halimizi orada büyük harflerle görün. Hiçbir kural tanımayan sürücüler mi dersiniz, herkesin çok acelesi mi var dersiniz; basit bir tökezlemede can derdine mi düşersiniz… Ne derseniz deyin, ama bu insanlar okullarda belli bir eğitimden geçmediler mi?
Kırmızı ışıktan (Afedersiniz, köpek geçmiyor, ama) vızır vızır geçen, üstelik de bu geçişini gurur vesilesi yapanları görürsünüz.
Sahip olmak için adeta can atan bencil bir nesille karşı karşıyayız.
Bu denli bir sekülerizmi bu millet kaldıramıyor.
Allah aşkına “ahlâk ve maneviyat”ımıza dönmezsek duvara çok kötü toslayabiliriz. Bu iş sen ben kavgası değil, bir milletin esas beka davasıdır.
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter@DAliTasci
YAZIYA YORUM KAT