ANNE VE BABAMA MEKTUP
Sevgili anneciğim, babacığım;
Duygularımın zirveye çıktığı bir zamanda, onları tamamlayıp sizlere sunmak istiyorum.
Ey benim varlık sebeplerim! Sevginizin, aşkınızın bir tohumu olarak dünya bahçesine düştüm. Gelişime çok sevindiniz. Ben ağlarken sizler güldünüz, kurbanlar kestiniz. Beni kundaklara sarıp kem gözlerden sakladınız. Ağlayışımı, bestelerin en güzeli olarak değerlendirdiniz. Beni, evin bereketi, evin neşesi, geleceğinizin ışığı olarak gördünüz ve bağrınıza basarak her zararlı şeyden esirgediniz. Annelik ve babalık duygularınızı bende tatmin ederek mutlu oldunuz.
Sevgili anneciğim;
Uykularımın en tatlısını, göğsünden kana kana süt içerken tattım. Senin kalp atışların, bana en güzel ninniden daha anlamlı geldi; farkındaysan, hep sol göğsünü emerken uyudum. Yanağıma, dünyanın en tatlı öpücüğünü kondururken ben, rüyalarında cennet bahçelerinde kanat çırpıyordum.
Büyüdükçe zaman zaman seni üzdüm, uykularını böldüm. Fakat sen bütün bunları sinene çektin, asla şikâyet etmedin, hatta varlık sebebin saydın.
Ben o güzel aile bahçesinde bir ağaç filizi gibi büyüyordum. Kimi zaman alın terinle, kimi zaman da gözyaşlarınla kökümü suladın, filizlerimin daha gür yeşermesine yardım ettin.
"Ana gibi yâr olmaz" derler ya, olmadığını bana gösterdin. Dünyada hiç bir kelime ve kavramın "ana" kavramı kadar ağzı doldurduğu ve bir pınar serinliği gibi kalbe aktığı görülmüş şey değildir.
Anasın/Yürektensin/Yürektesin;
Her an eldesin, dildesin, gönüldesin
Sen kıyamet kopsa da
Yavrun için yürümektesin.
Sevgili Babacığım;
Anamın kocası, düşüncemin ufku, cesaretim, emin adımlarım, dayanağım, evimizin çatışı, gün boyu yokluğunu içimde hissedip hayalini, akşam olunca bizzat kendini kapıda gördüğüm, babacığım.
İçimdeki pınarlar gür akabiliyorsa, sesimi göklere yükseltebiliyorsam, başım dik, alnım ak gezebiliyorsam; tebessümler hiç eksik olmuyorsa yüzümde... Sonsuzu kucaklamak için emin adımlarla yürüyorsam ileri... "baba!" deyişimde, "yavrum!" diye gök kubbeyi inleten sesinin ahengine borçluyum her şeyi....
Ey benim ebeveynim, annem ve babam!
Dünyanın en tatlı, en kutsal varlıkları!
Biliyor musunuz, ben çocuğum, çocuğunuzum, en tatlı varlığınızım. Siz benim çocuk olduğuma bakmayın, benim de kendime göre bir dünyam var, ben de yaşıyorum ve işte karşınızdayım. Şimdi, dünyanın en tatlı bakışlarıyla bana bakarak ve de yüreğinizi açarak, ama mutlaka beyninizin ve gönlünüzün sesine kulak vererek beni dinler misiniz?
Bana sadece doğruları söylemekle yetinmeyiniz, aynı zamanda doğruları yaparak da bana örnek olunuz. Her yalanın ve aldatmanın, gönül aynamda bir leke oluşturduğunu unutmayınız.
Kendi düşüncelerinizden çok, bana nasıl düşüneceğimi öğretiniz. Zihinsel zamanımızın farklı farklı olduğunu bilmenizi isterim.
İçimdeki dünyayı deşifre etmeyiniz, ama bana, kendimi tanımam için yardımcı olunuz.
Bana verilecek en güzel hediyenin, ilginiz ve zamanınız olduğunu asla unutmayınız.
Ben sizin gözle görülür kopyanızım, bana daima güzel örnek olunuz.
Benim de duygularım var, heyecanlarım, ihtiyaçlarım var. Beni de adam yerine koyarak benimle konuşunuz, beni benden öğreniniz.
Bazen ağız diliniz susar, işte o zaman beden diliniz konuşur. Sakın, benden dilinizi anlamadığımı zannetmeyiniz.
Ben de yaşadığımı, varlığımı önce hissetmek, sonra çevreme hissettirmek isterim. Bana uygun görev ve sorumluluk vererek manevi dünyamın kurulmasına yardımcı olunuz.
Ben çocuğum, kanım kaynıyor, yerimde duramıyorum. Duygularımı, kederlerimi, beklentilerimi oyun içinde yaşamak isterim, oyunuma mani olmayınız.
Ben çoğu zaman "ne" söylediğinize pek bakmam, "nasıl" söylediğiniz beni daha çok ilgilendirir. Sözlerinizi gönül ambalajına sarınız ve bana vermek için uygun zamanı seçiniz.
Ufak tefek problemlerimi bırakın kendim çözeyim. Her işime karışmazsanız daha çok mutlu olurum.
Aman ha, aman ha beni, başkalarının çocuklarıyla karşılaştırmayınız, işte bu beni öldürür.
Davranışlarımın içerisinde yanlışları seçerek sergilemeyin, doğrularımı vitrine çıkarın ki, ben o doğruların daima müşterisi olayım.
Beni, doğru davranışlarımdan ötürü takdir ederseniz, ben de sizi ve güzel olan her şeyi takdir etmesini öğrenirim.
Bana "tembel, sorumsuz, inatçı, huysuz" gibi olumsuz sıfatlar yakıştırmayınız. Hani bir atasözümüz var ya; "Bir insana kırk defa deli dersen, o deli olur." diye, sonra karşınıza olumsuz sıfatlarla çıkarsam üzülürsünüz.
Beni sık sık eleştirmeyiniz ki, içime kapanmayayım. Sürekli suçlarsanız yalan söylemeye mecbur kalırım.
Sakın bana kızgın olduğunuz zaman hayat dersi vermeye kalkmayın.
Büyüdüğümü ve benim de fikirlerimin, duygularımın olduğunu kabul edin.
Bana hep kendi isteklerinizi dayatırsanız, korkarım, benden istemediklerinizi duyarsınız.
Arkadaşlarıma karşı çıkarken de dengeyi kaçırmayınız. Unutmayınız ben de bu yaşta arkadaşlarımı daha öne çıkaracak duygular içerisindeyim.
"Yapma" dediklerinizi sizden korktuğum için yapmam, ama sizler olmayınca ne yapacağımı kestirmeniz güç. Kişinin korktuğunu sevemeyeceğini biliriz.
Bana çok kuralcı yaklaşmayın. Sürekli emirler yağdırmayınız.
Sevgililerim; insan olunuz, yeterlidir benim için!
Sizi çok seviyorum!
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci
YAZIYA YORUM KAT