ASIRLIK PİŞMANLIKLAR YOLUMUZUN IŞIĞI OLSUN
Kalabalıkları memnun etmenin yolu, onlara sürekli somut şeyler göstermek ve vaatlerde bulunmaktır. 31 Mart seçimlerinde kim, hangi parti daha somut vaatlerde bulunmuşsa o, yarışı önde bitirecek demektir. Kalabalıklar çoğunlukla masal dünyasında yaşarlar. Bu masalı görmek için “milli piyango” ve benzeri “şans oyunları”nın kuyruklarına bakmak yeterlidir.
Beş duyunun ötesindeki anlamlı seslere ancak hassa kulaklar duyarlıdır. Onlar da her devir ve zamanda daima azınlıkta olmuşlardır. İktidarda kalmak isteyenler, sürekli kendilerini yenilemek zorundadırlar. Bu da yetmez, kitlelerin zihinlerini de yenilemelidirler; çünkü yenilenmeyen kitleler zamanla duyarsızlaşır ve yeni bir arayışın içine girebilir.
Tarihten örnekler sunarak bir konuyu işlemek anlamlı olabilir; fakat yeterli değildir; gelecekle ilgili projeler ortaya konulmadıkça kitleleri heyecanlandırmak zordur. Tarih belki heyecanlandırır, ama harekete geçirmez; asıl hareket, gelecekle ilgili sinyaller yandığında olur.
Toplumun bir kısmı hadiselere ideolojik bakar. Bu kesimin evlerini altından, sokaklarını da gümüşten yapsanız onlardan asla oy alamazsınız. Lakin asıl kitleleri ise ceplerindeki durum ilgilendirir; onların cepleri sıcak olunca hiç tereddüt etmeden arkanızdan gelirler.
Asıl mesele Türkiye’nin “BEKA” meselesidir. Bu sorun, tarih içinde hep olmuştur, ama bu günkü kadar hiç su yüzüne çıkmamıştır. Neden?
“İslamofobi”yi hep ellerinde tutanlar, son yüz yılda sindirdiklerini sandıkları Müslümanların “cihad” damarlarının attığını gördükleri için.
Zulme, zulüm olduğu için karşı çıkacak seviyeye geldiğimizden. “Garbın afakını saran çelik zırhlı duvarlar”ın bizi yıldırmadığını, bilakis, “iman dolu göğsümüz” gibi hudutlarımızı koruyacak bilinç, öz güven ve o seviyeye geldiğimiz için.
İngilizlere soruyorlar; “Hilafete niçin karşısınız?”
“Biz Hindistan’da bir yılda 15000 kişi kesiyoruz, asayişi sağlamak için; fakat Halife bir emir veriyor, Hindistan sütliman oluyor. Bu nedenle karşıyız.”
Tarih hiç görevini ihmal etmemiştir. Her yüz yılda büyük değişiklikler baş gösterir. Önümüzde çok hareketli ve bereketli yıllar vardır, inşallah.
“Kader, gayrete âşıktır.” derler, hakkımız ne ise onu almak için gayret sarf etmeliyiz.
Hak ile batılın karıştığı ve hakikatin net ortaya çıkmadığı bir dünyada yaşamak ve kimliğini ayakta tutmak zordur. Zaman, Hak ile batılın ayrıştığı bir zamandır ve bu durum, her türlü çilesine rağmen, Müslümanlar için rahmettir.
Hadis-i Şerif’te; “Kişi sevdiği ile beraberdir.” ve “Kişi sevdiğinin dinindendir.” buyruluyor.
Hiçbir politik niyet taşımadan yazıyorum; yarın öte âlemde asla birlikte olamayacağım insanlarla dünyada bir menfaat uğruna bir arada bulunmak, bir Müslüman için züldür. Müslüman, ahiretini düşünmeden dünyada asla bir adım atmayan insandır. Müslüman “demokratik” bir oyunun şarlatanı değil, Hakk’ın temsilcisidir ve öyle olmalıdır.
Anlam verilen ve onun uğrunda bir hayat harcanan şeylerin, sonunda o kadar da anlamlı olmadığı anlaşılınca, pişmanlık en anlamlı bir biçimde ortaya çıkar. Mevlâ, bir asırlık pişmanlığımızı hayra tebdil eylesin.
Rabbim bu millete doğruları göstersin.
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci
YAZIYA YORUM KAT