ATA ET, İTE OT KONMAZ!
“Bir zaman, birkaç yarasa ile bir bukalemun arasında düşmanlık oluştu ve aralarında şiddetli bir tartışma çıktı. Yarasalar, bukalemunu yakalayıp istedikleri cezayı vermek için onu esir almaya karar verdiler.
Kararlaştırdıkları vakitte yuvalarından çıktılar ve zavallı bukalemunu karanlık yuvalarına çekip hapsettiler.
Sabah olduğunda düşündüler: “Bu bukalemunu nasıl bir cezaya çarptıralım?”
Ortak bir kararla bukalemunun ölüm hükmünü verdiler. Sonra ölüm fermanını nasıl uygulayacakları hakkında ortak karara vardılar:
“Hiçbir ceza güneşe bakmaktan daha kötü değildir.”
Yarasalar kendi hayat şartları, kendi yapıları gereği içinde, güneşin altında ölmenin en kötü ceza olduğunu düşündüler. Bukalemunu güneşin önüne bırakmakla tehdit ettiler. Güneş çıktığında azap çekerek ölmesi için bukalemunu yuvasından çıkarıp güneşin önüne attılar. Oysa bu ceza bukalemun için yeni bir hayattı.
Eğer yarasalar verdikleri bu cezanın, bukalemun için ne büyük bir ihsan olduğunu bilselerdi öfkeden ölürlerdi.”
Dünya hayatı bu hikâyeciğe ne kadar benziyor. Evet, “Her insan fıtrat üzere doğar.”, doğuştan kimse suçlu değildir; fakat hayat içinde fıtratına ters inanç ve davranışlar geliştirerek insanlıktan çıkabilir. Baktığınızda fiziken birbirine benzeyen iki ayrı insan var; ikisinin de başı, gözü, kulağı… benzer, ama tıpatıp aynı değildir; fakat kimyaları, yani ruh dünyaları farklıdır. Çevre, eğitim gibi nedenlerle ayrı dünyaların insanları olmuşlar. İkisine de aynı cümlelerle yaklaşmak, ikisine aynı şeyleri vaat etmek, ikisini aynı ceza türüyle cezalandırmak veya benzer ödüllerle ödüllendirmek bir sonuç vermez.
Bir inançsızı camiye sokmak, onun için ölüm mesabesinde olabilir. Bunun gibi bir mümini de meyhaneye hapsetmek, dünyada ona cehennemi yaşatabilir. Birisi nefsini ilah edinmiş, diğeri Rabbinin kulu olmuş.
İnsanları anlamak bazen kolaylaşır; arkadaş çevrelerini, takıldıkları yerleri, inanç, kabul ve retlerini bilirseniz, onlar için bir karara varabilirsiniz.
“Çocuğumu evde tutamıyorum.” diyerek feryat ediyor! Sokağın, sokakta yaşananların sıcaklığı, evin sıcaklığından fazla ise çocuk sokağı tercih edecektir. Evin sıcaklığını fıtrata göre ayarlayan ebeveynler, çocuklarını da yaparak ve yaşayarak, fıtratları doğrultusunda terbiye ederlerse, göreceklerdir ki, çocuk evi tercih ediyor.
Evlere İslam güneşi girmemişse, çocuk orada yarasa tıynetli büyüyecektir ve güneşten kaçacak ve hatta ona düşman olacaktır. Okullara Medeniyetimizin güneşi girmemişse, oradan yetişen çocuklar ister istemez güneşe saldıracaklardır.
Ve bu insanlar çoğalıp bir ülke, bir dünya kurarlarsa, işte o dünyanın adı cehennem olur.
“Madde bağımlısı genç anne ve babasını öldürdü. Markette fahiş zam aldı başını gidiyor. Köpeğin dört bacağını kesip sokağa attı. Eşini sokak ortasında, çocuğunun gözü önünde öldürdü…”
Devam ediyor: “ABD, Irak’ta ve dünyanın çeşitli yerlerinde korkunç kıyım yaptı. Bosna’da Sırplar soykırım uyguladı. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında milyonlarca insan öldü!”
Çoğaltabilirsiniz. Fıtrat eğitimini tam olarak almış olsa, “Bir insanı öldüren, bütün insanlığı öldürmüş gibidir.” inancı, içinde gülzara dönüşse; inanınız, bir çiçeği bile koparmaktan çekinir; çünkü o çiçek Rabbini zikrediyordur.
İbrahim olursanız, ateş sizi yakmaz. Yusuf olursanız, Züleyhalar sizi aldatamaz. Size ceza verecek olanların gözünde ateş en şiddetli ceza şekli olurken, sizin için gül bahçesi olur. Kuyular ve zindanlar, iktidarınızın basamakları olur.
Müslüman; hiçbir şart ve kayıt altında asla kaybı olmayan insanın adıdır. Ve insanî terbiyenin biricik yolu, fıtratın Hak yolda gelişim sürecidir.
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci
YAZIYA YORUM KAT