Aynı tiyatro bir süre daha devam edecek
Çok güzel bir şekilde yine milletçe kandırıldık veya her zaman olduğu gibi bu defa da çok ustaca bir şekilde oyalandık. Her dört, beş yılda bir göstermelik de olsa sandığa çağrıldığımız gibi bazen de böyle ara sıra zamansız bir şekilde olmayan veya tutsak edilmiş olan irademize yalancıktan da olsa başvuruluyor demek ki.
Esasen işin doğrusunu söylemek gerekirse şunu itiraf etmek durumundayız. Hiçbir zaman millet istedi diye sandığa gitmek nasıp olmadı daha bu millete. Hep bir takım güç odakları veya bir takım kalın enseliler istedi diye seçimlere gitmişizdir.
Ben her zaman yüksek sesle seçim sandıklarının önemine işaret ettiğim kadar aynı zamanda bu milletin kaderinin bu dört köşe, tek kapılı ve tek delikli sandıktan çıkamayacağını da işaret edip durdum. Bu tavrım karşısında bazı dostlarımın bile, ‘ya siz demokrat değil misiniz?’ gibi sert sorularına muhatap olduklarım da oldu.
Açık söylemek isterim. Ben demokrasiye inanmış ve demokrasi sevdalısıyım. Ben cicili bicili sözde demokratların uydurma demokrasisine yandaş değilim. Hukuksuzluktan yakınanların, hukukun siyalaştığını iddia edenlerin ipler ellerine geçtiğinde nasıl da hukuku ayaklar altına aldıklarını görünce onlar adına ar duyuyor ve utanıyorum.
Demokrasi yalnız seçkinlerinin onurlandırıldığı bir rejimin adı değildir. Demokrasi insanlar arasında hiçbir ayrım yapılmadan insanların onurlarına saygı duyulduğu rejimin adıdır. Demokrasi insanların kandırıldığı sahte bir rejimin adı ise hiç değildir.
Bir vatandaş olarak rengi çok önceden belli olan “HAYIR” damgalı oyumu kullandım. Bu defa da benim gibi düşünenlerin azınlıkta kalacağını bile bile sandığa gittim ve vatandaşlık vazifemi yerine getirdim.
Oyumu kullandıktan sonra bir süre sandık çevresinde kaldım. Eli öpülesi ninelerimizin zorla yürütülerek, dedelerimizin torunları tarafından koltuklarına girilerek adeta sürüklenircesine sandık mahalline getirildiklerini gözyaşlarım akarak izledim.
Yaşlı ninelerimiz veya dedelerimizin o mübarek yüzlerine baktığımda, içinde kıvrandıkları yaşlılık yorgunluğu yanında kendilerinin bir kıymet veya bir değer olduğu noktasındaki düşünceleriyle birlikte geçmişten gelen güvensizlik ve burukluklarını da hissettim.
Onlar gençler kadar heyecanlı değillerdi. Çünkü gençler tiyatronun son perdesini seyrederken onlar bu aldatıcı tiyatronun oyuncularını, sözüm ona cicili bicili ve uydurmasyon olan yalancı demokrasiyi çok eskilerden tanıyorlardı.
Bundan dolayıdır ki, onların gençler kadar büyük beklentileri yoktu. Hepsinin tek beklentisi bir an önce sıralarının gelmesi ve oylarını torunlarının gösterdiği şekilde kullanarak son nefeslerini vermeyi bekledikleri döşeklerine tezden dönmeleriydi.
Gençlerin heyecanları veya beklentileri oldukça yüksekti. Çünkü onlar bu uydurmasyon demokrasi tiyatrosunu ilk defa seyrediyorlardı ve yılandan kaçarken ejderhaya yem olmanın ne olduğunu henüz idrak edemeyecek kadar bu işin acemisiydiler.
Yaşlı ninelerimiz, beli kamburlaşmış ve bir zamanlar koca reis diye ün yapmış eli öpülesi dedelerimiz veya onların arkasında yer alan benim de ait olduğum yaş kuşağına mensup insanlar olarak ne yazık ki bizlerin beklentileri gençlerimiz kadar yüksek değildi. Çünkü bizler bu aldatıcı tiyatroyu izlemekten artık gına getirmiş bulunuyoruz. Biz yıllardan beri aldatılmaktan ve kullanılmaktan bezdik.
Biz Ankara’nın şerrinden sizi kurtaracağız diyerek sonra da bizi Brüksel’in merhametine terk edenleri gördük. Biz Ankara sırtlarından Anadolu insanına tepeden bakacak kadar milletten kopmuş zavallıları gördüğümüz gibi milleti iki paket makarna veya iki çuval kömürle kandırılacak kadar onursuz gören siyasetçileri de gördük. Biz bundan dolayı sevgili gençlerimiz kadar büyük beklentilere dalmadık.
Bir ülke düşünün. Siyasete soyunan veya siyaset yoluyla millete hizmet etmek üzere yola çıktığını söyleyen insanların siyası istikballeri parti genel başkanlarının iki dudağı arasında olsun. Bu ülkede demokrasiden bahsedebilir misiniz?
Seçim stratejilerinin objektiflikten çok uzak bir şekilde tamamen kara propaganda ve ya şeytanı akıl oyunları üzerine kurgulandığı bir ülkede sizin demokrasiden bahsedebilme hakkınız olabilir mi? Bu ülkede demokrasiden bahsetsen sana kim inanır?
Şimdi ortaya çıkan sonuçlara göre iktidar partisi referandumdan galip çıkmıştır. AKP iktidarı milletten aldığı yetkiyi sonuna kadar kullanacaktır. Bundan sonra bu ülkede nelerin olacağını, hangi olayların gelişeceğini hep birlikte izleyeceğiz.
MHP ciddi bir kırılma yaşamıştır. İç Anadolu tamamen kaybedilmiş ve Sayın Genel Başkanın memleketi olan Osmaniyeliler de Devlet Bahçeli’ye sahip çıkmamışlardır.
Bütün bunlara rağmen Sayın Devlet Bahçelinin bir özeleştiri yaparak milliyetçi camiayı rahatlatacak bir tavır ortaya koyacağını asla düşünmüyorum. O kendisince yüklenmiş olduğu görevini ifa etmeye devam edecek. Çünkü Tiyatroyu yazanlar öyle yazmışlardır.
Bizdeki demokrasi telli duvaklı demokrasi, bizdeki seçim sandığı da tam bir yalan ve hile kutusudur. İlkel toplumlardaki demokrasiler bile bizden daha ileridir. Şimdi yapılan referandumun muhtemel sonucu millet evlatlarının ciddi anlamda yönlendirilmiş ve kuşatılmış iradesi doğrultusunda tecelli etmiştir.
Referandum öncesi verilen sözlerin hiç birisinin gerçekleşmeyeceğini ben şimdiden açıkça ilan ve iddia ediyorum.
Karar Eylül diye hafızalarımıza kazıdığımız darbe sürecinde bizlere işkence yapan şerefsizlerden ne yazık ki hesap sorulamayacak.
Türkiye vaat edildiği gibi hukuk devleti de olamayacak. İşçi, memur, esnaf, çiftçi veya emekli insanlarımız dünkünden farklı bir yaşam standartlarına kavuşamayacaklar.
Söylenenlerin hepsi kulaklarda bir seda olarak kalacak ve birileri tiyatroları oynamaya şevkle devam edecekler.
Türkiye’nin üniter yapısıyla oynanacak diye ciddi kaygılarım var. Federasyon veya federal kavramları yakın gündemden düşmeyecek kavramlar olarak karşımıza çıkacak.
Türkiye demokratikleşiyoruz derken biraz daha bölünmeye doğru kayacak, dar gelirli biraz daha sefilleşecek ve özel olarak yaratıldıklarına inanalar biraz daha şişecekler.
Ne yazıktır ki benim güzel insanım uyumaya veya uyutulmaya devam edilecek ve dış odaklar içimizdeki ayaklarıyla birlikte yıllar önce başlatmış oldukları operasyonlarına hızla devam edecekler.
BOP projesi hız kazanacak, askerin tasarruf alanı kısıtlanacak ve belki de ordumuz bir hayli hırpalanacak.
Bu tablo karşısında bütün temennimiz bu milletin frenlerinin patlamamasıdır. Bütün dualarımız bu milletin kardeşliğinin çözülmemesi doğrultusundadır. Şimdi herkes bundan sonra olup bitecekleri tarafsız ve yansız bir gözle izlemeye başlasın. Göreceksiniz ki hiçbir şey eskiden daha iyi olmayacak ve bu defa da ne yazık ki kandırıldık.
Biz bu dilek ve temenniler doğrultusunda tek başımıza da kalsak hak bildiğimiz mücadelemize devam edeceğiz. Ta ki musalla taşına uzanıncaya veya imparatorların gazabına gelip içeri tıkılıncaya kadar. Saygı ve dualarım Türkçe düşünen, Türkçe gören ve Türkçe yorumlayan uyanık insanlarımıza olsun.
YAZIYA YORUM KAT