Ayrışmanın temelleri çok eskilere dayanır, çok!..
Duyular âlemi puthanedir; orada kalanların tüm hikâyeleri “lat-menat” üzerinedir.
Birçoklarının hayali evdir, arabadır, iştir, eştir; hayallerde bile soyut düşünce yoktur.
Oysa Din bir soyutlamadır; somuttan soyuta bir geçiştir. Hayallerini dünya ve içindekilerle sınırlamak, insanın özüne, fıtrî yapısına terstir. Beş duyunun ötesine geçmek için, beş duyunun sonsuza açılan kapısının anahtarına ihtiyaç vardır. O anahtar ele geçmeyince, insan ebedi bir esaret içinde kalır. O anahtar “ Din”dir.
Fıtrî yapı bozulup esaret altına alınınca, insanın hayalleri budanır. Bu durumda dünya çölüne düşmekten kurtulamaz. Burada hayalden öte seraplarla karşılaşır ve aldanır. Serap, hayal değildir; olgunun hayal diye dayattığı bir yalandır.
Ahlâk; fıtrî yapının bireysel ve sosyal hayata yansıyan eylem halindeki görüntüsüdür. Yaradılış kanununa göre davranma biçimidir. Yaradılış kanununu Yaratan yaptığına göre, ahlâk kurallarını koyan da Yaratan’dır, öyle olmalıdır.
Beşeri yapılanmalar (her türlü izm) insanın fıtratına (ahlâkına) göre oluşturulmadığından, yani soyut bir özellik taşımadığından, insan fıtratına terstir ve bu nedenle de ahlâksızdır. Yani yaradılış kanunlarının dışındadır. Bu durumda insan, insanlık özelliğini kaybeder ve insanlık dışı davranış sergilemeye başlar. İyice sarhoş olan biri, aklını nasıl yele veriyorsa, fıtrat bozukluğu da ruh dağılmasına sebep olur.
O zaman; “Din, dünyaya karışmaz.” demek, dünya çölünde insanları serap yalanlarıyla oyalamak demek değil midir? İnançlı insanlara “Allah, dünyanıza karışmaz!” demenin, o insanlar arasında hiçbir karşılığı yoktur. İnsana yapılan en katmerli zulüm, onun bedenini yok etmek değil, onun ebedi hayatını budamak, yok etmektir. Böbrek sancısı çeken insan ağrıdan oflayıp puflamaz, zıplayıp durmaz mı? Dinini, hayatının bütün evrelerinde yaşayamayan insanın çektiği acıyı hissedebiliyorsanız, onun ruh inleyişlerini duyabilirsiniz. Bunu duyamıyorsanız, sizin “empati” yapma şansınız yoktur.
Din’e inanan ve bu inancını hayata kazımak isteyen insanlara sonsuzluk ile ilgili bir mesajınız yoksa bu insanlar, fıtratlarına ters gelen mesajlarınıza karşı bir direnç geliştirirler. Bunu yapmak zorundalar; çünkü onlar, hayatı, sadece bu dünya ile ilgili görmüyor, ebedi bir hayatın yolcusu olduğuna inanıyorlar.
Mesela; komünizm, sosyalizm, liberalizm, kapitalizm…in sonsuz hayat ile ilgili görüşleri nelerdir? Mesela, demokrasinin bir öte dünya görüşü mevcut mudur? Demokrasi, herhangi bir “izm”in anahtarı ise, bu anahtarla açılan kapıya Müslümanın girebilme şansı nedir? Çoğunluğun dediği olduğuna göre, “çoğunluk” bir tanrı mıdır? Müslümanın inandığı tarihte hiçbir “Hak oluşumu” çoğunluğun eseri değildir. O zaman?..
Müslüman, Allah’ın, Cebrail vasıtasıyla, Resulüne gönderdiği vahiyle dünyasını inşa etmekle kendini mükellef tutar. Bunun dışındaki her oluşum onu fikren, zihnen, ruhen ve bedenen yorar, çürütür, bozar. Bir Müslüman buna nasıl “evet” desin?
Müslüman, beyninde ve ruhunda vahiyle oluşturduğu kendi Medine’sini hayatına hâkim kılmadan rahat edebilir mi? Onun bu rahatsızlığı, başkalarına olan saygısızlığından değil, bizzat kendine duyduğu öz saygıdan ileri gelir.
Köleleri ayakta tutan efendileridir: Köleler, kendilerini, efendilerine hep su verirken düşlerler; çünkü onların somut dünyaları efendilerinin varlığıdır.
Bir şey doğru anlaşılıp yaşanamazsa, o şeye karşı zaman içinde “çoğunluk”ta bir sevgi ve benimseme, sayısal azınlıkta ise nefret ve düşmanlık eksik olmaz ve kavga da sürüp gider.
İnsanlarımızın bir kısmı, köklerinden kopmadan sonsuz âleme kavuşmak istiyor, bir diğer kısmı ise gününü gün etmeye çalışıyor. Siz bu kökten ayrışmayı günlük politik söylemlere bağlarsanız bir sonuca varamazsınız. Ne var ki, politik söylemler de bu ayrışmanın bir tezahürü olarak karşımıza çıkmaktadır; çünkü kişi, sözünün ve davranışlarının altında gizlidir.
Bir insan Müslüman ise, onun dünyasını dolduran bütün kavramlar da Müslümancadır. Onu başka “kutsal”lara doğru zorla ve hile ile sürüklemek, ona yapılacak olan en büyük zulümdür.
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci
NOT: Değerli dostum, hemşehrim, din kardeşim Yavuz Bahadıroğlu’nun ölümü, beni ziyadesiyle üzdü. Ona Allah’tan rahmet ve mağfiret diliyorum.
YAZIYA YORUM KAT