1. YAZARLAR

  2. Sefer YAZICI

  3. BAŞKANLIK SİSTEMİ
Sefer YAZICI

Sefer YAZICI

Yazarın Tüm Yazıları >

BAŞKANLIK SİSTEMİ

A+A-

 

Umulmadık bir anda iktidar partisi olağanüstü kongreye gidiyor. Bizden de konuyla ilgili bir yazı yazmamamızı bekleyenler oldukça çok. Mesaj atan ta uzaklardan arayan dostlar oldu. “Konuyla ilgili bir yazı bekliyoruz” siparişine hemen cevap veremezdim. Çünkü suların durulmasını beklemem daha iyi bilgiler almam gerekmekleydi. Sabırlı bu bekleyişin ardından bu satırları yazmaya karar verdim.            

Ankara bürokrasisinden bir büyüğümüzün ifadeleriyle yazıma başlıyorum. Türkiye Devleti son Cumhurbaşkanlığı seçimi ile fiilen başkan ya da yarı Başkanlığa geçmiştir. Bunun hukuki hale getirilmesi gerekir. Bu durumu siyaset hocası olan Başbakanımızın bildiği bu şartlarda Başbakanlığa geldiği, ancak çeşitli saiklerle Başbakan olarak güçlü bir dönem geçirmeye çalıştığı kaçınılmaz sonu hızlandırdığını, tabiri caizse şansını denediğini, fakat sonuç itibarıyla bu durumun siyaset gerçeği açısından mümkün olamayacağı açıktır. Çarpık durumun milletin terzisi olan Meclisin başkanlık elbisesini dikmesi vatandaşın tercih ve onayına sunması ile süreç tamamlanacaktır inşallah. Gerisi teferruattır. Nefsanî ve şahsi değildir. Allah devlete millete zeval vermesin. Allah var gam keder yok. Kutlu yürüyüş devam ediyor. Bu ifadelerin üzerine daha fazla lakırdı yapmaya aslında gerek yok. Ama yazıyı sahiplenmem adına birkaç katkı sunmalıyım diye düşünüyorum.

Sevgili dostlar halkın seçtiği cumhurbaşkanıyla halkın seçtiği bir başbakanın aynı partiden olsa bile anlaşamayacağı kaçınılmaz bir gerçektir. Seçilecek yeni genel başkan için de aynı şey geçerli mi derseniz cevabım hayırdır. Çünkü artık başbakanlığa gelecek olan yeni isim Erdoğan gerçeğine göre hareket edecek. Bunu kabullenerek delegenin ve cumhur reisin karşısına çıkacak. Terbiye sınırlarını zorlayarak yapılan “düşük profil” yakıştırmalarını esefle kınıyorum. Başbakanlık koltuğuna bugüne kadar kimlerin oturduğunu dikkate aldığımızda halkın yarısına yakınının oyunu alan bir partinin her hangi bir vekilinin düşük profilli olarak ifade edilmesi yakışıksızdır. Bunu iktidar partisinden bir vekilin yapması da daha vahimdir.

AK Parti lideriyle beraber halkla hareket eden bir parti. Kimse kusura bakmasın. Halkın isteklerinin çoğuna cevap verdiği için bu teveccüh devam ediyor. Yoksa hiç kimse bu iktidara ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bu kadar gönül vermezdi. Halkın beklentilerine cevap veren AK Parti iktidarı ve özellikle Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde toplumu dönüştürme konusunda da çok önemli adımlar atmıştır.  Erdoğan, Özal’ın ve Türkeş’in rüyası olan başkanlık sistemini gerçekleştirme adına çok radikal adımlar atmıştır. Turgut Özal'ın Başdanışmanı Prof. Dr. Hikmet Özdemir; “Turgut Bey, Türkiye için daha iyi olacağına inandığı için başkanlık sistemini istiyordu. Hatta, dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş Paşa ile başkanlık sisteminin Türkiye için neden daha iyi olacağını konuşmuş, Paşa da ikna olmuştu” diyor. İktidar partisinden ayrı Özal’ın birçok projelerinin olduğunu ifade ediyor. Maalesef Özal’ın ömrü bunları yapmaya yetmedi. Aynı zamanda Özal döneminin etkili muhalefeti buna izin vermedi. Ama şimdi Erdoğan muhalefetsiz bir ortamda halkı nakış nakış dokuyup neredeyse başkanlık sistemine ikna etmiş gözükmekte. Bu bir lider için ve iktidar partisi için başarı iken aynı zamanda muhalefet için bir hüsrandır. Umut vaat edemeyen bir muhalefet inandırıcılığını yitiren alternatif unsurlar rejimler için çok tehlikeli bir durumdur. Eğer ana muhalefetin lideri “kan dökülmeden bu iş olmaz” deme noktasına geldiyse halkın teveccühünün başkanlığa evet deme noktasına geldiğinin işaretidir.

Sevgili dostlar rahmetli Türkeş’in 9 Işığından feyz alırsak; DOKUZ IŞIK, siyasette Başkanlık Sistemi ile üç yüz üyeli Tek Meclis görüşünü savunmaktadır… Başkanlıksa, Türk milletinin tarihî tecrübesi ile çağdaş yönetim anlayışına uygunluk ve güçlü idare demektir. Bu satırların yazıldığı dönemde Meclisin yanında bir de senatonun olduğunu hatırlatırsak mesele daha da anlaşılır olacaktır. Demek ki sağ siyasetin iki lokomotif isminin rüyasını gerçekleştirme noktasında Erdoğan büyük bir adım atmıştır. Gerçekleşen hadiseler ülkemizin içinde bulunduğu atmosfer derken birçok şey Başkanlık sisteminin ufukta daha da belirginleştiğini göstermekte.

Düşük profilli başbakan tabirinden ve defakto başkanlık sisteminden CHP’nin yakınmaya hakkı yoktur. Atatürk ve İnönü döneminin başbakanlarının ne kadar etkin olduklarını tarihler kayda geçirmiştir. Milli şeflik dönemi hatıralarda veya kayıtlardadır. Onun için bugün ana muhalefet partisi de MHP’de başkanlık konusunda sadece demagoji yapmaktadır. Artlarında ki hakikat ise başkanlık sistemine evet demekte. Demek ki güçlü lider ortada olduğu zaman başkanlık sistemi konuşulur. Başkanlık sisteminin bile konuşuluyor olması geldiğimiz noktayı göstermekte. Niye Demirel, Çiller, Ecevit, Mesut Yılmaz başbakan iken konuşulmadı da şimdi konuşuluyor. Beyler sevelim veya sevmeyelim Atatürk’ten sonra ilk kez bu kadar güçlü bir lider geldi. O liderin varlığı bile bu sistemin konuşulmasına yeter bir sebeptir.

Sevgili dostlar Davutoğlu’nun ayrılışının ardındaki yegâne gerekçenin başkanlık sistemi olduğu apaçık bir gerçektir. Bu değişikliği Fethi Okyar’ın partisini fesh etmesiyle ilintilendirebilirsiniz. Buda saygıdeğer okuyucularımıza bir ödevimiz olsun.

Ankara’nın siyaset labirentinde kim kendini hangi tarafta görüyor bilmem. Davutoğlu mu haklı yoksa Erdoğan mı diye kıyas yapılamaz diyorum. Bu yürüyüşün lideri Erdoğan’dır. Nasıl ki Gezi parkı kalkışmasında gerçekleri daha sonra anladım. Şimdide yanılmak istemiyorum. Şunu biliyoruz ki halkımız Davutoğlu’nu çok sevdi. Yapıcı üslubunu beğendi. Koşan ve halkın içinden bir başbakan olan Hocasını bağrına bastı. Fakat şu bir gerçek ki Davutoğlu ve Erdoğan arasında fay hattı oluşturmak isteyenler yine de yanılacaklar. Önceden yanıldıkları gibi. Davutoğlu adam gibi adamdır. Onun için kem söz söyleyecek olanlar yanılgıdadır. Yine bir ödev daha; Hz. Ömer kabrini görmeye nail olduğumuz Halit bin Velit’i neden görevden aldı?

Sevgili dostlar şimdi ne olacak sorusunu soruyorsunuzdur. Müezzinoğlu, Bayraktar, Bozdağ, Yıldırım ve Kurtulmuş’un adı geçmekte. En makul olanı Numan Kurtulmuş şeklinde gözüküyor. Erdoğan sonrasının başbakanı olarak benim gönlümden geçen isim oydu. Hitabeti, duruşu ve Milli görüş hassasiyetleri göz önüne alınınca akla en yatkın isim oydu. Hatta bununla ilgili birkaç yazı kaleme aldım. Erdoğan ile Beyaz Saraya gitme partide etkin göreve sonra dışarıdan bakanlık derken bir anda en popüler noktaya geldi. Geçiş sürecinde vekil olmaması ve paralel çeteye karşı etkin mücadele yapılırken vekâletin düşünülmemesi gibi sebeplerden dolayı bu gerçekleşmedi diye düşünüyorum. Şimdi gecikmeli de olsa bu gerçekleşir mi bilemiyorum. Bir Davutoğlu durumu daha yaşanır mı diye düşünmüyor de değilim. Ama gönlüm Kurtulmuştan yana. Profil teranelerine de güzel bir cevap olur. İkinci isim ise M. Ali Şahin adı pek geçmese de benim aklımdaki isimlerden biri. Artıları olan bir isim Meclis başkanlığı yapmış tecrübeli bir isim. Uyumda problem olmaz diye düşünüyorum. Toplum nezdinde de negatif algısı yok. Bayraktar ismi aile içinden olduğu için bence doğru olmaz. Hazmedilmez. Yanlış olur. Bekir Bozdağ isminin halkta pek karşılığı yok. Müezzinoğlu hitabet ve karizma noktasında sanki birkaç adım geride gibi duruyor. Binali Yıldırım ismi en güçlü isimlerden biri gibi duruyor. Lafı bu noktada uzatmayacağım. Her ne kadar oğlu üzerinden bazı paylaşımlar yapılıp önü kesilmeye çalışılsa da Erdoğan’ın aklındaki en muhtemel isimlerden biri. Ben 2 yıldan fazla Erzincan’da kaldım. Erzincan’a yaptığı yatırımlara sözüm yok. Ama bildiğim ve gördüğüm başka hakikatlerden sebep Yıldırım isminin negatif algısı var bende. Oğluyla ilgili kumar masası muhabbetlerinden bağımsız bu düşüncem Sürprizleri seven Erdoğan adı geçmeyen bir isimde de karar kılabilir. Hepimiz biliyoruz ki Recep Tayyip Erdoğan bu partinin kurucusu ona rağmen bir genel başkan seçilemez ve seçilmemeli de. Umarım ki seçilecek başkan ve başbakan Beştepe ile uyumlu halkta karşılığı olan bir isim olur. Suat Hayri ÜRGÜPLÜ, Şemsettin GÜNALTAY, Hasan SAKA, Bülent ULUSU, Nihat ERİM, Ferit MELEN, Sadi IRMAK vb. birçok ismin başbakanlık yaptığı listede “düşük profil” safsatasından uzak bir isim daha eklenirse ne kaybederiz ki?  

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Yeni dezenformasyon yasası ve kişisel verilerin korunması kanununa göre; kişilik haklarına yönelik her türlü yayın suç teşkil ettiğinden, kurallara aykırı yorumlar onaylanmamaktadır. Lütfen bir aşağıdaki facebook yorumları bölümünü kullanınız
1 Yorum