1. YAZARLAR

  2. Seyfullah FIRAT

  3. Benlik duygusu ve kul hakkı
Seyfullah FIRAT

Seyfullah FIRAT

Yazarın Tüm Yazıları >

Benlik duygusu ve kul hakkı

A+A-

İnsanoğlunun en az tanıdığı veya tanımada en çok zorlandığı varlık yine kendisidir. Hiçbir insan kendi hatasının ve sırtındaki kamburlarının sayısını bilmez ve bunu pek merak da etmez. Gözleri hep uzaklara baktığı için en yakınındakilere veya kendi iç dünyasına karşı her nedense anlaşılamaz bir körlük yaşar.

İnsan denilen canlının kendisini sorgulamada cimri davranmasının en önemli sebebi benlik illetine yenik düşmesidir. Benlik illetine düşenlerin hem kendilerine hem de topluma karşı yapamayacakları kötülük kalmaz. Nefsini aşmayı başarabilmiş, başkalarını terbiye etmeden önce kendisini hizaya sokabilmiş insanlara mütekâmil insanlar diyoruz.

Mütekâmil insan yetiştirme noktasında ne yazık ki şimdi eski çağlardan çok daha fukarayız. Çağımız insanının başı üstünde sürekli bir şekilde gezinen en büyük musibet belki de söz konusu benlik duygusudur. Benlik duygusuna esir düşenler kendi iç dünyalarına tamamen kapalı olduklarından kendi günahlarını idrak etmekten de mahrumdurlar.

İçinde yaşamakta olduğumuz topluma en alt tabakadan en üst tabakadaki insanımıza baktığımız zaman konu edindiğimiz benlik hastalığına yakalanan çok sayıda kelli felli insanın varlığına şahit oluruz. Haddini ve çapını bilmeyen insanların dudak dillerindeki öfke ve beden dillerindeki saldırganlık görüntüsünün arka planında hep hak etmeden yaşamak istedikleri büyüklük kompleksi vardır.

Bazı insanlar bir şekilde kendisini kitlelere kabul ettirmişliğinin kibrini ve sarhoşluğunu en üst düzeyde yaşarken, bu insanlar başkalarına her türlü çamuru atmayı veya başkalarını aşağılamayı kendilerine hak olarak görürler. Aynı insanlara en ufak bir tenkit yöneltildiğinde kendileri, adeta delirircesine karşı saldırıya geçerek akla hayale gelmeyecek pervasızlıklar ve densizlikler sergilemekten de asla hayâ etmezler.

Bu zavallı insanlar kendilerine tapınırcasına kendilerini kusursuz ilan ederler ve sınır tanımaz hırsları yüzünden de oldukça acımasız ve frensiz olurlar. Seviyeleriyle örtüşemeyecek argo bir dil kullanmayı kendilerini savunabilmek için adeta şart olarak görürler. Beyefendi olmayı, başkalarına tahammül etmeyi bir türlü beceremezler. Benlik hastalığına yakalanan bu tip insanlar, kendilerini dünyanın ekseni olarak gördükleri için zamanla kul olduklarını da bir çırpıda rahatça unutuverirler.

Kendi şakşakçılarına üstün insan madalyası vermede oldukça cömert olan bu zavallılar, kendi karşıtlarına da dağ keçisi demekten zerre kadar vicdan azabı duymazlar. Onlar için bu dünyada alkışlanacak tek varlık kendileri ve kendileri etrafında şakşakçılık yapan dalkavuklardır. Bunlara göre bu çemberin dışında kalan kitleler hiç tereddüt etmeden ikinci sınıf insan olarak ötelenmeyi veya dışlanmayı hak edenlerdir.

Bu kör anlayışın arkasındaki vicdan kirliliğinin en önemli sebeplerinden bir tanesi de biat psikolojisidir. Kendileri kulluk çizgilerini peşine takıldıkları şeytanlarına bağlamış olduklarından dolayıdır ki, bu insanlar bağlanmaları gerekli olan gerçek adresten uzaklaşıp peşine takıldıkları şeytanları gibi kendilerinin de bir nevi şeytanlaştıklarını bir türlü akıl edemezler.

Körü körüne bir bağlılık hissiyle hem kendilerini ve hem de kendilerine bir şekilde bağlanmış olan kitleleri kendilerinin un eledikleri şeytan değirmeninin müdavimleri haline getirmeyi de çok ustaca bir şekilde başarırlar. Bu insanların taşıdıkları kul hakkı bırakın kendilerini mahvetmeyi, bu büyük günah bu koca gezegeni bile yerinden sallayacak bir duruma dönüşebilir.

Biz öylesi insanlar tanırız ki, kendileri argonun ve saldırgan dilinin alfabesini yazarlar ama başkalarının en ufak bir karşıt sesi çıktığında da bu insanlara üst üste mahkemeler açmaktan hayâ etmezler. Ne tuhaftır ki, bu insanlar diğer bir yandan da üstün demokrasiden bolca ahkâm keserler. Bunlara göre demokrasi insan onuruna saygı değil, insanların onurlarını beş paralık etmektir.

Kendileri her önüne gelene sövüp silmeyi, bağırıp azarlamayı kendilerine hak olarak görürler ama başkalarından tek aykırı bir ses çıkardığında sahip oldukları güç ve kudreti o insanları susturmak için ölçüsüz bir şekilde kullanmaktan da imtina etmeyecekler.

Bizim dinimize göre her insan tanışmış olduğu veya bir şekilde bir arada bulunduğu bütün insanlara kul hakkı borcu olur. Kul hakkı Allah’ın da affetmediği, bir yerde kul hakkı tecelli etmiş ise o hakkı bağışlayıp bağışlamamayı meselenin taraflarına bıraktığını her Müslüman bilir ve buna inanır. İnsanların belki de en isyankâr olanı kul hakkından korkmayan, başkalarına olur olmaz isnatlarda bulunan kimselerdir.

Bu pencereden bizim toplumun manzarasına baktığımız zaman ciddi anlamda kul hakları ihlali olduğunu, bu alanda büyük günahların işlendiğini görürüz ve ürpeririz. İnsanların, özellikle inanan insanların bu gafleti yaşamalarına şaşıp kalırız.

Bu tip insanların ahlakı ve toplumsal teamül sınır ve ölçülerini zorlamaları ne yazık ki gereksiz yere toplumu da germekte ve bunun neticesinde de insanların frenlerini patlatması sonucu sosyal veya siyası trafik kazalarının olmasına sebep olabilmektedir. Kaza sonrasında ambulansa alınan bu insanların en son anda akılları başına gelse de maalesef iş işten çoktan geçmiş olur ve bunların bütün densizliklerinin hesabını da ne yazık ki yine günahsız insanlar ödemek zorunda kalırlar.

Ülkelerinin ve milletlerinin başına türlü musibetler açan, kendilerine haksız bir imtiyaz gördükleri için toplumsal sancılara sebep olan bu insanların taşıdıkları kul hakkını düşündükçe inanan bir insan olarak titriyor ve ürperiyorum. Allah ıslah etsin demekten başka söylenebilecek bir söz de bulamıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Yeni dezenformasyon yasası ve kişisel verilerin korunması kanununa göre; kişilik haklarına yönelik her türlü yayın suç teşkil ettiğinden, kurallara aykırı yorumlar onaylanmamaktadır. Lütfen bir aşağıdaki facebook yorumları bölümünü kullanınız
9 Yorum