BESMELESİZ EĞİTİM
Sözü evirip çevirmeden hemen soruyu sorup ardından cevap vermeye çalışayım. Soru şu:
“Muallim / öğretmen kime denir?”
“Sınıfa abdestsiz girmeyen ve derse Besmele ile başlayan insana muallim/ öğretmen denir!”
Bu girişim bazı okuyucularıma tuhaf gelebilir; çünkü bugünkü eğitim sisteminin böyle bir tutumu, böyle bir derdi olmadığından, “bu da nereden çıktı?” tarzında bir serzenişte bulunabilir. “Tekdüze, marş marş” gidişin hep doğruya götürmediğini, hatta sonuç itibariyle uçurumlara neden olabileceğini de bilmek durumundayız.
Bizler bir medeniyetin çocukları, torunlarıyız. Kabul etsek de etmesek de bu coğrafya bin yıldır, bazı inkıtalar hariç, bu medeniyetin temsilcisi olmuştur. Bu medeniyetin adı İslam Medeniyeti’dir. Kulağına ezan sesi değerek büyüyen her çocuk, büyüdükten sonra İslam’ı kabul etmese de o “ kültürel müslüman”dır. İnancı sonsuzluk âleminde kabul görmese de yaşadığı ortam itibariyle, o ortamın kodlarını paylaşma durumuyla onun durumu bunu gerektirir.
“Besmele”ye dönelim:
Besmele, varlığın yaradılış kodunu bozmadan ona yaklaşmanın adı, formülüdür. Yaradılış kodunun adı “fıtrat”tır. Besmelesiz ona yaklaşıldığında, onun infilak etmesi, yaradılış özünü bozması kaçınılmazdır. Maddenin en küçük parçası olan atom bölünüp parçalandığında, hem özünü, özelliğini kaybediyor, hem de çevresinde büyük yıkımlar meydana getiriyor. Özü bozulan, değişime uğrayan her şeyin kendince atomu patlamış demek olmuyor mu?
Besmele, varlığa yaklaşırken, onun yaradılış kodlarını bir formül etrafında toplayarak, onu sükûna erdirerek, bozmayarak ona yaklaşmanın adı. Bunun aksi durumda, yani Besmelesiz yaklaşım ve davranışlar, yıkımların, bozulmaların ve özünden ayrılışların feryatlarıyla dünyamızı sarsmaktadır. Depremle sarsıldıklarında korkuya kapılanlar, fıtratlarının sarsılışıyla feryat etmeleri gerekirken ses çıkarmıyorlarsa, burada temel bir bozgun hüküm sürüyor demektir. Besmelesiz içtiğin su, senin içinde kıyametler koparmakta, Besmelesiz yediğin yemek sana düşman kesilmekte ve senin özünü hançerlemektedir. Besmelesiz birleşmelerden hâsıl olan çocuklar da toplumun “anarşistleri” olarak içimizde dolaşmaktadırlar.
Bundan ötürüdür ki, haram bir şeye Besmele ile başlanmaz; hatta orada Besmele çekmek, insanı küfre kadar götürebilir. Allah’ın “haram” kıldığı şey, zaten senin ruh dünyanı bozacak olan şeydir. Sen bu “bozguncu”ya merhametle yaklaşmaya kalkışırsan, mikroba merhamet etmiş olursun ki, bu durum ölümünü getirebilir.
Suyun kimyasal formülünü ele alalım: Su, iki hidrojen ve bir oksijen gazının kimyasal bir formül etrafında birleşmesinden meydana gelmiştir. Hidrojen ve oksijen, yanıcı ve yakıcı olan iki gazın adıdır. Ne var ki, tek başlarına yanıcı ve yakıcı olan bu iki gaz, bir formülle birleştiklerinde söndürücü olan su meydana geliyor.
Senin içinde yanıcı ve yakıcıdan daha beter olan iki varlık; şeytan ve nefs bir arada bulunuyor. Bunları İslam formülüyle birleştirip, ruh söndürücüsüne ulaşmadan mutluluk, hamiyet, ahlâk; yani insanlık bekliyorsan, Allah’ın sistemini bilmediğinden, dünyada da ötede de yanacaksın, yani mutluluğu hiçbir zaman elde edemeyeceksin demek olmuyor mu?
Nurettin Topçu merhum; “ Maarif hayata mağlup oldu, mektep mideye mağlup oldu.” derken ne kadar haklıdır. Biz de ekleyelim; öğretmen de nefsine ve şeytana mağlup oldu. Bu ikisini, Besmele formülüyle birleştirip “söndürücü” olamadı; çünkü onun yetiştiği okullarda bunların hiçbirinin esamisi okunmuyordu. Asıl yetim ve öksüz, ebeveynleri ölmüşler değil, kendi içinde fıtratı ölmüş ve toplumun içine bir bomba gibi düşmüş insanların halleridir.
Ötelerden habersiz eğitim olmaz, olamaz; olursa bugünkü dünyanın hali ortaya çıkar; “sahip olmak” adına her şey “mübah” olur; insan, insanlığından çıkarak başka şeye inkılâp eder.
Okullar, çocukların fıtratlarından habersiz, seküler bir anlayışla ve “öte” endişesi taşımadan hareket eden kurumlarsa, oradan “bilgili” insanlar yetişebilir; ama irfan ehli yetişemez. İrfan ehlinin yetişmediği toplumlar, yanıcı ve yakıcı iki gaz gibi, habire savaş meydanı olmaktan kurtulamazlar. Metafiziksel endişe taşımadan atılacak olan her adım, sonunda insanı uçurumlara sürükler.
Üçüncü Boğaz Köprüsü yapılıyor. Her şey tamam, yolu döşendi, fakat son yirmi metre açık kaldı. Bu durumda köprü açılmış olsa, köprüden hızla gidecek olan araçlar, sona doğru denize uçmaktan kurtulabilirler mi?
Ey eğitimini sonsuz âlemle birleştirmeyen anlayış; bunca insanın sonuca varamadan, kaynayan denize dökülmesinin hesabını nasıl ödeyeceksin? Besmelesiz başlattığın hayatın zulümlerle, bozgunlarla, feryatlarla biteceğini / bittiğini işte bugün görüyorsun. Henüz vakit çok geç değil, ama acele etmek de nesillerin kurtuluşu adına gerekmektedir.
Tekrarlıyorum:
Öğretmen, sınıfa abdestli giren ve derse Besmele ile başlayan ruh kahramanının adıdır. Bu öğretmeni yetiştirecek olan okulun adı, İslam Medeniyeti okuludur. Aslında tarih ve zaman da bizi buna zorlamaktadır. Allah yokmuş gibi yaşayarak mutluluk arayanlar, sonunda neyi bulacaklarını hayal bile edemezler.
Tarih bir başka açıdan tekerrür ediyor. Besmelesiz hayata açılanlar, bir daha evlerine, yani kendi öz dünyalarına dönemeyebilirler. Oysa önümüzde koç gibi duran bir İslam Medeniyeti, ruhlarını arındırmış, yani mutluluğa ermiş Besmele çocuklarını beklemektedir. Öyleyse maarifimize sahip çıkalım, çocuklarımızı heba etmeyelim.
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci
YAZIYA YORUM KAT