Bizi kimler ve neden dinliyorlar?
Epey bir zamandan beri bir takım ses ve görüntü kayıtlarıyla müthiş bir şantaj şebekesiyle karşı karşıyayız. Gel ki bazı durumlarda da yararlı olmadı değil. Bazı kimselerin bu vesileyle kirli yüzlerini örten perdeler yırtılınca bir takım hilekârları tanımış oluyoruz.
Dünya kuruldu kurulalı bazı ortak değerler vardır. Kişilerin mahremini ihlal etmek hem ayıptır hem de bir suçtur. Son zamanlarda bu suçu ve ayıbı bir takım çevrelerin devlet şemsiyesi altına gizlenerek yapması ve elde edilen verileri kirli bir takım amaçlarına malzeme etmeye kalkmaları çok enteresandır.
Bir de dindar ve mütedeyyin insan ambalajı altında bu işleri yapıyorsalar bu kirli iş daha da enteresan bir hal almaktadır. Devlet elbette istihbarat yapacak ve hangi çakalın hangi işlerle meşgul olduğunu bilecektir. Ancak bunun da mutlaka bir ölçüsü olmalıdır ve ahlakı olan da budur.
Sayısal çoğunluk bendedir, istediğim yasal düzenlemeleri yaparım ve insanların yatak odalarına kadar girerim demek çok etik ve demokratik bir yaklaşım değildir. Devletin istihbarat birimleri görevlerini yaparken iki şapka altında görev yaparlar. Birinci şapkanın altında görev yapanlar daha çok suç işlenmeden caydırıcı tedbirler geliştirirler.
Hepimiz çok iyi biliriz ki, bizim polisimiz bir olayın üzerine giderken veya genel asayiş uygulamalarında polis araçlarımız sirenlerini çalarak ve ayrım işaretlerini de kullanarak adeta ben geliyorum, kaçın kurtulun der havasında görev seyrine çıkarlar. Bu doğrudur ve bunun caydırıcı tarafı vardır. Bir de farz edin ki suç işlenmiştir, bu defa da suçluyu veya suçluları yakalamak için sessizce olayın üzerine gidilir ve gerekli operasyonlar yapılır.
Kamuoyuna yansıdığı şekliye son zamanlarda cereyan eden dinleme yollu takipler devlet adına yapılan takiplerden ziyade sanki bir takım çevreler adına yapılmaktadır izlenimi vermektedir. Telekom satılmış ve işin daha enteresan ve şaşırtıcı tarafı dinleme işlerinin İsrailli bir şirkete ihale edilmiş olmasıdır.
Eğer bu olay doğru ise vay halimize. Demek ki bizimkiler değil de, İsrailliler dinliyormuş bizi. Diyeceksiniz ki bu o kadar önemli mi? Haksız da değilsinizdir, çünkü biz zaten yıllardan beri istihbarat bilgilerimizin bizim havuzumuza aktarmadan başka istihbarat birimlerine aktarıldığı şeklinde şüphelerimiz de var.
Efendim, Teknoloji zaten gelişmiş, adamlar zaten yatak odalarımıza kadar girmişler ve nefes hırıltılarımızı bile dinleyebiliyorlar. Öyleyse Telekomu satmakta ve dinleme işlerinin İsrailli bir firmaya ihale edilmiş olmasında ne sakınca var diyemezsiniz. Her kişinin bir mahremi olduğu gibi devletlerinde bir mahremi mutlaka olmalıdır.
Hiçbir iktidar insanini sindirme veya silikleştirme gibi bir yola başvuramaz. Böylesi bir duruma ne genel ahlak kuralları nede bu devletin kimyası izin vermez. Demokratik devlet lafla olmaz. Demokratik devlet olabilmenin ilk şartı devlet erkini elinde bulunduranların dürüst ve gerçek anlamda demokrat bir ahlaka sahip olmalarını da gerektirir. Bizde eksik olan acaba bu mudur diye merak ediyoruz.
Sözümüzün özü şu, İsrailli bir şirket elemanları tarafından dinleniyorsak ve eğer bu iddialar doğru ise, bu ülkede taşlar yerinden oynamış demektir. O zaman da taşları yerli yerine oturtacak yeni ustalara ihtiyaç var demektir.
YAZIYA YORUM KAT