1. YAZARLAR

  2. Seyfullah FIRAT

  3. Bu adamları kim susturacak?
Seyfullah FIRAT

Seyfullah FIRAT

Yazarın Tüm Yazıları >

Bu adamları kim susturacak?

A+A-

Bu millet Türkiye Cumhuriyeti’ni milli bir devlet olarak kurdu.
Hâkimiyet, kayıtsız şartsız milletindir dedik.
Bu coğrafyada yaşamakta olan insanların toplamını hiçbir ayrım yapmadan kucakladık.
Hiçbir kimseyi diline, rengine göre ayırmadık.
Yüreklerdeki ülke severlik duygusunu tek ortak paydamız olarak kabul ettik. İnsanlarımızın hepsine Türk diyerek şereflerin en büyüğüyle onurlandırdık ve baş tacı ettik.
İstiklal harbini birlikte kazanan, birlikte ölümlerin üzerine koşan ve batı emperyalizmini Viyana bozgunundan sonra, Sakarya’da sonsuza kadar durdurduk.
Toplumsal sözleşmemizi o gün bu millete armağan eden, cenneti mekân bir neslin yetimleri olarak, kardeşliğimizi o ta o zamanda hep birlikte tescil etmiştik.
Aradan geçen uzun yıllar içerisinde, bu milletin sosyal dokusu üzerinde hesap yapan dış odaklar ve içimizdeki kiralık iş birlikçilerinin ihanetleri sonucu, toplumsal sözleşmemiz tahrip edildi, kardeşliğimiz bozuldu ve bu gün milli birlikteliğimiz çözülür noktalara gelindi.
Şimdi birileri düşmanlarımızın oyununa gelerek, en vahşi ve adice saldırılarla milletimizin birlikteliğini çökertmek için kahpece ve alçakça tüm değerlere ihanet etmektedirler.
Türk düşmanlığını bugüne kadar çeşitli maskeler altında alçakça bir sinsilikle gizleyen, milli birlik ve beraberliğimizi dinamitlemek isteyen hainler, son zamanlarda bir yerlerden aldıkları cesaretle, içlerindeki anlaşılmaz kinlerini açıkça ve hayâsızca kusmaya başladılar. Resmen devlete kafa tutmaya, vatan topraklarının bir bölümünde, ayrı bir devlet gibi davranmaya başladılar. Ne tuhaftır ki, bu ülkenin birlik ve beraberliğini korumakla görevli olan çevrelerde bile, bu densizlikler karşısında bir iki sözlü demecin dışında her hangi bir tepki de yok.
Türkiye’nin bugünkü fotoğrafına baktığımız zaman, ihanet odaklarının sergiledikleri cüretkârlık karşısında öfkelenmeden edemiyoruz.
Bu ülkenin demokrasisinden istifade ederek, bu ülkenin her hangi bir ilinde Belediye başkanı seçilen ve bu millete meydan okurcasına düşman çevrelerle kol kola hareket eden, arsız, hayâsız, soysuz yaratıklara karşı, sessiz kalıp susanlara ve tepkisiz duranlara şaşırıyoruz.
Aklımız ve hafızamız almıyor. Şu soruyu sormadan ve bu sorumuzun muhatabı olan çevreleri hesaba çekmeden edemiyoruz. Soruyoruz, bu şarlatanlara bu hainlere dur diyecek, bunlara haddini bildirecek birileri yok mudur? Kim bu adamlar ki, benim devletimi tehdit edecek cüreti kendilerinde bulabiliyorlar? Bu hainler sürüsü ihanetlerini bugünkü noktalara kadar taşırken, bu ülkeyi yönetenler hangi işlerle meşgul oldular? Bu ülkede bir Belediyemizin başkanı, bu devlete efeleniyorsa, bölücüleri açıktan savunuyorsa; bu ülkenin Başbakanı, İçişleri Bakanı, Genelkurmay başkanı ve Cumhuriyet savcılarımız ne iş yaparlar? Bu ülkenin varlığından, kendi payınca sorumluluğu olan bir vatandaş olarak bu soruyu sorma hakkımı kullanıyorum. BEYLER, SİZ NE İÇİN VARSINIZ? Söyleyin Allah aşkına, bu adamlara birilerinin dur demesi gerekmiyor mu?
Bir ülke nasıl batar sorusunun cevabını burada tekrar edecek değilim. Kısaca şu hususu belirtmek isterim. Bir ülke kötü yönetilmekten batar.
Bu ülke bugün ne yazık ki iyi yönetilmiyor. Bir avuç soysuza, bir takım kravatlı satılmışlara haddini bildirmeyen bir ülkenin iyi idare edildiğini, o ülkenin sağlam ellerde olduğunu bana hiçbir babayiğit iddia edemez. Güzel bir atasözümüz var. Bu söz derki “YA DEVLET BAŞA, YA KUZGUN LEŞE” Bu devlet ne zaman leşe döndü de, bu leş kargaları üzerimizde uçuşmakta ve kimseler bunlara hak ettiği dersi vermemektedir? Bir devlet ya vardır ya da yoktur. Bu millet var oldukça bu devlet ebediyete kadar var olacaktır. Bundan herkes emin olsun. Ancak; bu devlete karşı görevini yapmayanlar sonsuz ve sonu hayırlı olmayanlardır. Bu millet sabrını sonuna kadar zorlayarak, resim çekmeye, olup bitenleri hafızasına kaydetmeye devam ediyor. Ben buradan bir kez daha ilan ediyorum. Bu milletin kara listesine giren hiçbir bedbaht iflah olmamıştır. Bu millete kötü rüya görenler mutlaka bunun bedelini en ağır şekilde ödeyeceklerdir. Bu adamlar kim oluyorlar ki, Türk devletine efeleniyorlar? Hele şu satılmışın söylediği son sözlere bakın. Bu yaratık diyor ki, siz Türler Kerkük’e saldırırsanız, biz bunu Diyarbakır’a saldırılmış gibi kabul eder ve karşılık veririz. Şimdi, bu soytarının bu çıkışı karşısında kimselerin yapacağı bir şey yok mudur? Soruyorum ve arıyorum. Bu ülkeyi yönetenler, en ufak bir yanlışında insanımıza yıllarca ceza kesenler, sizin bu adamlar için yapacak bir şeyiniz yok mudur? Arkadaş; biz bu devleti yolda bulmadık. Biz bu ülkeyi ne üç beş tane soysuza, ne de üç beş tane iş bilmeze feda edebilecek kadar Türklüğümüzü ve yüreğimizi kaybetmedik. Bu ihanetlerin, bu vahametlerin hesabini bir gün tarih mutlaka sorgulayacaktır. Allah Türk milletinin ve onun yanında duruş belirleyenlerin yar ve yardımcısı olsun. Sağlıcakla kalın saygı değer okuyucularım.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Yeni dezenformasyon yasası ve kişisel verilerin korunması kanununa göre; kişilik haklarına yönelik her türlü yayın suç teşkil ettiğinden, kurallara aykırı yorumlar onaylanmamaktadır. Lütfen bir aşağıdaki facebook yorumları bölümünü kullanınız
3 Yorum
  • ali / 03 Mart 2007 Cumartesi 20:30

    oncelikle fikirlerimiz aynı.artık bizi yonetenler kim bunlar deme luksumuz kalmadığına inanıyorum.çunku onların kim olduğu ortaya çıkmıştır.abd yonetimi ve bizim yandaşlarımız bunlar.acaba bizim demekle hata mı ediyom?bizi bolmeye çalışan ve kırmızı çızgimizi değiştirmeye çalışanların yatakçısına ancak abd uşakları demek doğru olur.ama bu vatanda yaşayan milyonlarca vatan sever milliyetçiler bizi tanımayanlara ergeç ders verecektir.tabiki bizim gibi milliyetçi bir başbakanla.

    Yanıtla (0) (0)
  • Kürşad BİLAL / 28 Şubat 2007 Çarşamba 01:26

    Evvela hemfikir olduğumu ve beğenerek takip ettiğimi peşinen ifade edeyim.
    Haklı olarak şereflerin en büyüğü olan Türk kavramı ile herkesi onurlandırdığımızı dile getiriyorsunuz ama, ülkeyi yöneten başbakan sizin (bizim) gibi düşünmuyor olmalı ki,"Ben Türk'üm" demekten
    imtina ediyor.Dahası,"Ben Türk'üm demekten gocunmayan da Türk'üm diyebilir" diyerek Türk kavramı
    onurlandıran değil, gocunmaya yolaçan kavram gibi lanse ediyor.
    İşte sizin de malumunuz olduğu gibi, bu zihniyet ,devletin kuruluş felsefesi olan tek devlet, tek millet, tek dil,tek bayrak ilkelerinden haz etmediklerini ve yerine, AB sürecini de kullanarak çok milletli bir yapı oluşturmak istediklerini gözlemliyoruz.
    Ülkeyi yönetenler,ikiz sözleşmeler diye bilinen "halkların kendi kaderlerini tayin etme hakkını" tanırlarsa, meclisden geçerse ve sonrada bundan cesaret alarak birileri dicle-fırat nehirlerini, yeraltı zenginliklerini talep ederse -ki ettiler- edenlere mi yoksa, buna zemin oluşturanlara mı kızmalıyız?
    Önemle belirteyim ki, hükümetin bu gayrimilli politikaları;ekonomik,siyasi yapıyı milli olmaktan çıkarıp küresel sisteme eklemlemesi, en azından sizi(bizi) şaşırtmaması gerekir.Zira bu siyasi yapıya iktidar zemini yaratanlar tam da bunların olmasını istiyordu.Velhasıl, misyonlarının gereğini yapıyorlar.

    Yanıtla (0) (0)
  • m pol / 27 Şubat 2007 Salı 11:40

    Anadolu'nun çocukları konuşmaya başladığında o çocuklar susacak. yeterki anadolu çocukları kendine gelip konuşmaya başlasın

    Yanıtla (0) (0)