BÜYÜK ŞEYTANIN TEHLİKELİ OYUNU
Türkiye çok ciddi bir sınavdan geçiyor. Üzerinde hayat sürmekte olduğumuz Orta doğu coğrafyası ateş çemberine dönmüş durumda. Komşularımızla olan sıfır sorunlu barış stratejilerimiz sözde Arap baharı çerçevesinde cereyan eden ayaklanmalar sebebiyle gündemden düşmüş bulunuyor.
Bir iki ay kadar önce Iranla ilişkilerimiz göz kamaştıracak dostluklara sahne oluyordu. Suriye olan ilişkilerimiz ise iki ülke arasında ki sınırları kaldırmayı düşündürebilecek güzellikteydi.
Ne zaman ki sözüm ona Arap baharı dalgalanmaları ortaya çıktı, işten bundan sonra bir anda ilişkiler gerildi ve Türkiye söz konusu komşularıyla savaşın eşiğine geldi ve ya getirildi.
Şimdi Türkiye kamuoyu ikiye bölünmüş durumda. İktidar yanlısı çevreler Türkiye’nin Suriye ye girmesini isterken, muhalefet cephesi ise böylesi bir harekete karşı çıkmaktadır. Suriye meselesi konusunda Birleşmiş Milletler istenilen kararı Rusya’nın ve Çin in veto etmesi sebebiyle çıkaramamışlardır.
Türkiye ile Iran arasında ciddi bir kopukluk yaşanırken, Türkiye ile Suriye arasında savaş çanları çalmaya başlamıştır. Teslimiyetçi ve yandaş medya bu alanda çok tehlikeli bir propaganda atağı başlatmış, iktidar çevrelerinin
ise ciddi manada bu gri propagandanın etkisi altında kaldığı görülmektedir.
Suriye ye girmeliyiz diye yırtınan, insanlıktan ve vicdandan bahseden çevrelere insanın sorası geliyor. Daha yakın geçmişte burnumuzun dibinde, Irakta 2 milyon insan katledilirken, mahremler delinip kız çocukları ebeveynlerinin gözleri önünde kirletilirken sizin vicdanlarınız tatile çıkmışlardı. O günlerde neden tek ses çıkarmadınız.
Tekrar ediyoruz ve diyoruz ki, Türkiye çok önemli bir sınavdan geçiyor. Küresel vampirlerin eteklerine sarılıp tarihi dostlarımızla karşı karşıya gelirsek gelecek asrı kaybetmiş olmak bir yana en az bir asırlık bir zaman diliminde Atlantikçi kalmaya bu milleti mahkum etmiş oluruz.
Arap dünyasında olup bitenler Arap halklarının kendi iradeleriyle gelişen olaylar değildir. Sokaklarda özgürlük isteyenler batının şövalyelerinden başkaları da değillerdir.
Demokrasi istemeden önce Demokrasiyi hak etmiş olmayı gerektirir. Demokrasiyi hak etmeden geniş özgürlükler talep etmek işin aldatıcı yanıdır. Arap aleminin bugün sokaklara dökülerek özgürlük ve demokrasi istemesini bendeniz beş yaşına bir çocuğun ben avrat istiyorum demesine benzetiyorum.
Demokrasi Milletler için her ne kadar bir nimet ise, henüz millet olamamış, belli ortak paydalar geliştirememiş insan molozları için resmen bir musibettir. Demokrasinin hazmedilemeyeceği yerde demokrasi şarkıları söylemek şeytanı bir tuzaktır. İşte Irak in, Libya’nın Mısırın durumu ortadadır.
Arap dünyasını dün cetvelle bölüp çizerek akraba devletlerine dönüştürenlerin şimdi Araplara demokrasi sunma istekleri sahtekarlıktan başka hiçbir şey değildir. Bugün sokaklarda özgürlük isteyen insanların talepleri her ne kadar makul talepler olsa da maalesef malzeme edilmek istendiği oyunun henüz konmamış adı resmen kölelik ve esarettir.
Türkiye’nin bu noktada batının oyununa gelmemsi gerekir. Bölgenin ağabeyliğini bölge ağalığına taşımaya asla kalkmamalıyız. Amerikanın düşlediği ve hedef olarak 2023 çizmeyi düşündüğü haritanın mühendisliğine soyunmaktan vazgeçmeliyiz. Amerikanın düşlediği 2023 ün Orda doğusunda Büyük Ermenistan ve yanı başında yapay bir Kürdistan vardır. Bu yeni projenin başka bir adı maalesef BOP projesidir.
Biz yıllar önce yazmıştık. O günlerde şu iddiada bulunmuştuk. Küresel odakların Orta doğuyu yeniden dizayn edebilmeleri için bölge ülkelerinin milli ordularının çökertilmesi ve Türk-İran savaşının olmasına bağlıdır demiştik. İşte oyun bu oyundur. Türkiye bu tuzağa düşmemelidir. Suriye’nin iç işlerine müdahaleden uzak durmalıyız. Komşularımızla olan ilişkilerimizi iki ay öncesi noktaya taşımak zorundayız.
Herkes şu gerçeği göz önüne almalı ve bir kere daha değil, beş kere daha düşünmelidir. Dünyanın her neresine bir sancı varsa veya dünyanın her neresinde küresel aktörlerin bir oyunu varsa, emin olun ki hepsinde kullandıkları silah ya demokrasidir ya sözde insan haklarıdır ya da çağdaşlaşma yalanıdır. Globalleşme ve Küreselleşme de bu işin anası ve babasıdır.
Bugün her nerede özgürlük ve demokrasi talepleri varsa mutlaka orada küresel eşkıyaların da bir hesabi vardır. Dünya ağalarının tarzı bu tarzdır. Önce mikrop üreterek hastalık peyda ederler daha sonrada ilaç satarlar. Toplumsal çalkantılarda da yöntemleri yine aynıdır. Önce baskı ve zülüm yaptırırlar daha sonrada o toplumun önüne kurtarıcılar koyarak kitleleri istedikleri istikamete sevk ederler. Bazı ahmaklar özgürleştiklerini zannetseler de işin esasında esaretin en zelil olanını yaşamaya mahkum düşerler.
Türkiye bu bölgede Rusya ile de iyi ilişkiler içerisinde olmalıdır. Türkiye Rusya, Çin, İran ile karşı karşıya gelmemelidir. Batı kuşatmasına karşı gelişmekte olan Avrasya bloğunu dinamitleyen ülke Türkiye olmamalıdır. Bizim aklımızın kestiği budur. Varsın bizden akıllı olanlar Suriye ye girsinler, girsinler de dünyanın kaç köşe olduğunu görsünler.
YAZIYA YORUM KAT
Kendini akıllı olarak lense eden , “mefhum-u muhalif” diye bir şey var bilmem hiç duydun mu? Senin yazdıklarının tam aksını söyleyip savunduğum için “la ukul” dedim akıllı! Mal bulan mağribi gibi her gördüğün şeye sarılma olur mu?
Yanıtla (0) (0)Sevgili Ukul; Arap Baharı olarak adlandırılan yönetim değişiklikleri Devrim değil Dünmnya egemenlerinin bölge halkına dayatmasıdır. Çünkü Devrim olabilmesi için bunun bir ideolojik altyapısı olması gerekir. Oysa değil yönetim değişiklikleri olan ülkelerde Dünyanın bir çok İslam ülkesinde devrim diye bir şey tarihlerinde yoktur. Eğer Devrim ile Darbeyi karıştırmıyorsanız bunu çok net olarak görmeniz gerekir. Bana dünyada bir tane devrim gösterin ki lideri olmasın. Bana Arap Baharı yaşanan ülkelerde bir tane lider adı verin. Olayların başlamasından sonra ortaya çıkan ABD tarafından geçmişte kuluçkaya yatırılan Hainleri de lider bellemeyin.
Yanıtla (0) (0)Araplar dünyanın belki de en zavallı milletidir. Yaşadığımız yönetim değişikliklerinden önce sahip oldukları yönetimler de yine kendi iradesi ile gelmemişti. Onlar da İngilizlerin bölge halkına dayatması idi. Öyle olmasa en azından yönetimin tepesinde olanlar çoğunluk kültür ve inancına uygun olurdu. Oysa Arap coğrafyasına baktığımızda Krallar, Sultanlar, Şeyhler inanç anlamında bile İslam'ın kabul etmediği sapık mezheplerin mensubudur.
Sevgili Ukul; Şilili öğrenci olaylara sizin baktığınız gibi baksaydı elbette o da yanılırdı. Oysa o sizin yaptığınız gibi ADB yörüngesinde bölge politikasının kuklası particilik açısından değil evrensel sosyolojik bakış açısı ile görüşlerini söylüyor.
Ben sizi de anlayabilirim ama 30 Bin Km. öteden gelip komşularımıza
nizam vermeye kalkan dünya egemenlerine methiyeler düzen düşüncenin temelini anlamıyorum. Bu düşünce ne hukukidir, ne siyasidir, ne insanidir ne de evrenseldir. Bu ancak Mankurtlaştırılmış mazolşist ruh yapısının sakat ürünü olabilir.
Sevgi ve saygılarımla...
la ukul, aziz nesin bildiğim kadarıyla;doğrusunu Allah bilir.ateist idi.senin örneğin ve yoldaşın oysa,çok doğruları yalan göreceksin normaldir...
Yanıtla (0) (0)''Şöyle ki, Irak işgal edilip 1,5 milyon insan na hak yere öldürülürken, bilmem kaç yüz bin Müslüman kadının ırzına geçilirken “ABD li bay ve bayan askerlerin sağ salım evlerine dönmeleri için dua eden” Erdoğan göya kurtarıcı imiş.''
Yanıtla (0) (0)Sayın;akılsız; akılsız derken yanlış anlama ''la ukul'' rumuzuyla yazdığın için,biliyorsun la ukul akılsız demek..evet sayın la ukul:üsteki satırlarını kabullenen benmiyim hangi satırlarımdan bunu çıkardın.bu yalanı savunduğumu sana kim söyledi,sen beni anlayamamışsan bu nick inle alakalı olsa gerek.hem benim nick im;insanları yanıltan ve aldatan dini bir terim içermiyor,yaradılışın gerçeği olan akıllı varlık olduğumuz için kullandığım bir isimdi size çok yabancı geldiyse bilemem o sizin sorununuz.
ırak savaşıyla,oligarşiye karşı başlatılan arap baharını nasıl denk tuttunuz şaştım doğrusu eee nede olsa la ukul...yinede sevgiler saygılar.
Yazmayayım diyorum. Olmuyor. Neden mi Aziz Nesin’in “İnsani zorla deli ederler” isimli bir kitabi var ondaki olaylar gelip dikiliyor karşıma. Şimdi şu “ukul” rumuzuyla yazan zata bakınız. Önce nick’ini bir çözelim. Ukul, akl sözcüğünün çoğuludur. Yani anlamı “akıllar” demektir. Garip bir ülke burası bakarsınız tabelalara “miraç asansörleri” –“hıra kebap solonu”- vs. işin içine girdiğinizde söz ile öz’ün hiç ilgili olmadığını görürsünüz. Ukul da da böyle bir bağlantı var. Takınılan isim le yazılanların yanı aklın hiç alakası yok. Şöyle ki, Irak işgal edilip 1,5 milyon insan na hak yere öldürülürken, bilmem kaç yüz bin Müslüman kadının ırzına geçilirken “ABD li bay ve bayan askerlerin sağ salım evlerine dönmeleri için dua eden” Erdoğan göya kurtarıcı imiş. Bu yalanı savunuyor bu ukul. Kardeşim uyan kurtarıcılık değil Empeylalızm’ın maşalığı var ortada başka değil.
Yanıtla (0) (0)Bir de kalkmış demokrasiden, medeniyetten, peygamberden, İslam’dan söz ederek kendine dayanak arıyor. Hadi oradan hadi… Sen önce onları bir öğreniver yeter!