Çaya verilen fiyat az değil!
AK Parti Yönetim Kurulu Üyesi ve Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı Dr. İsmail Safi ile AKP’nin dış ilişkilerini, kongreyi, Cumhurbaşkanlığı seçimini ve Rize’yi konuştuk. İşte Safi'nin açıklamaları:
Röportaj: Dilek ASLAN
Pazar53: 2 Kasım 2002 tarihinde Başbakan meydanlarda iki simit bir bardak çay hesabıyla yaş çayın fiyatının 7,5 YTL olması gerektiğini söylemişti. Aradan 4,5 yıl geçmesine rağmen hala o rakama ulaşılamadı. Bunun sebebi nedir sizce?
SAFİ: Dört yıl önce enflasyon oranına baktığımız zaman olması gereken rakam o olmalıydı. Bu gün enflasyon tek haneli rakamlara düşmemiş olsa idi o rakamın çok üzerinde çay taban fiyatı olurdu. Sayın başbakan bunu konuştuğu zaman enflasyon % 70’ti. Şimdi % 9’larda. Taban fiyata bu gözle bakarsak fiyat artışı öyle iddia edildiği gibi çok düşük değil.
Pazar53: Enflasyon % 9'larda olduğunu söylediniz. Ama bu hala halkın cebine yansımış değil. Sizce gerçekten enflasyon düştü mü?
SAFİ: Enflasyonu belirlerken bir takım kriterler göz önüne alınır. Bu kriterleri biz seçmedik. Bizden on sene öncede vardı. Yirmi sene öncede vardı. Bu kriterler için karşılaştırmalar yapılıyor ve enflasyon belirleniyor. Bizim dönemde enflasyon % 70'lerden % 9'lara düştüğünü gördük.
Enflasyon tespitini AKP yapmıyor. Bunu Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) yapıyor. Evet, enflasyon düştü ama dar gelirli vatandaşımızı rahatlatmadı. İstihdamda tam istediğimizi yakalayamadık. İstihdamı artıracak, işsizliği çözecek alt yapıyı oluşturduk. Makro ekonomik değerler dediğimiz o değerlerde istikrar sağlandı. Şimdi sıra bunu dar gelirli vatandaşa yansıtmaktır. Bunu ikinci dönemde yapacağız"
Pazar53: Siz dış ilişkilerden sorumlusunuz, bu konuyu daha öncede konuşmuştuk. AB giriş süreci olan Kopenhag kriterlerinde Kıbrıslı Rum’larla ilgili kriterler yok. Böyle olmasına rağmen ikide bir Kıbrıs’ın önümüze konmasını nasıl karşılıyorsunuz?
SAFİ: Türk limanlarının Kıbrıs Rumlarına açılmasıyla ilgili bir madde yok. Tam tersi burası çok önemli. O süreçte bizim Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine uygulanacak ambargonun izalosyonunu kaldırması yönünde alınmış olan kararlar var. Olmayan bir şeyle yani bizi dayatmaları saçma yani"
Pazar53: AB’ye girmek artılarıyla eksileriyle ülkemize ne kazandırır?
SAFİ: Biz AB’ye bir barış projesi olarak bakıyoruz, AB bir refah projesidir. Zaten AB bu amaçla oluşturulmuştur. Yani Ab hem barışı hem de refahı sağlamak için kurulmuştur. Biz AB’ye girersek hem barıştan, hem de refahtan pay alacağız. Kopenhag kriterleri kapsamında biz zaten önemli adımlar attık.
AB içine girdiğimiz zaman o ortak pastadan gerekli payımızı alacağız. Bizim beklentimiz budur. Hiçbir proje bir tarafa fayda sağlamaz. Diğer tarafta bundan faydalanacaktır. Avrupa ülkeleri de bizim AB’ye girmemizi istiyor. Çünkü AB’nin doğu sınırında güvenli bir sınır oluşacak. İkinci bir mesele de AB’nin nüfusu hem yaşlanıyor, hem de eksiliyor.
AB’nin gelecekte de güçlü olabilmesi için genç nüfusa sahip olması gerekiyor. Türkiye gibi hem genç, hem dinamik hem de belli bir kültürü olan bir ülkenin bu projenin içinde yer almasına fayda var. Bunun dezavantajları da var. 70 milyonluk devasa bir ülkenin hem kültür açısından farklı bir ülkenin AB içine girerken tam entegrasyon sağlanamayacağından ülkemize şüpheli gözle bakıyorlar.
Hem bizi istememelerinin nedeni var, hem de bizi AB’ye alma taraftarıdırlar. Ortak paydalar, ortak istekler daha fazla olduğu için her iki taraf içinde eninde sonunda Türkiye bu projenin içinde hak ettiği yeri alacaktır. İnancımızda bu yöndedir.
Başbakan Çankaya’ya çıkmalı, çıkması için de hiç bir engel yok!
Pazar53: Erdoğan'ın Çankaya’ya çıkması AKP’ye zarar vermez mi?
SAFİ: Sayın başbakanımız Çankaya’ya çıkmalı. Çıkması yönünde de bir engel yok. Bana sorarsanız hukuki bir yorum da yok. Başbakan'ın Çankaya'ya çıkması AKP’ye zarar değil daha fazla kar getirir. Çünkü Cumhurbaşkanlığıyla iktidar çok farklı yönetim biçimleri değiller. İkisi de devlet yönetimi. Biri daha yukarda tepedeki yönetim mekanizması. Biri biraz daha aşağıda. Biri biraz daha icrada. Biri biraz daha temsilde. Şimdi ikisinin bütünleştiği bir ortamda bence zaten destekleyecek bir yapıdır. Böyle bir yapı psikolojik olarak insanlarımız tarafından daha fazla teveccüh görecektir.
AKP, Genel Başkanımız Cumhurbaşkanı olursa benim gördüğüm daha fazla oy alır. Halkın büyük bir çoğunlukla seçtiği bir meclis var. Meclisinde çıkardığı güçlü bir iktidar var. İktidarın başında da sevilen, güvenilen lider var.
Bu meclisin hakkı Cumhurbaşkanını seçmekse bu da uzaydan gelmediğine göre, milletin içinden çıkmış onun oyuyla iktidara gelmişse bu niye Cumhurbaşkanı olmasın. Niye. Yani eşinin başı örtülü diye mi? Öyle bir saçmalık olamaz. İnadına o zaman diyeceksiniz ki, tam aksine onun seçilmesi için insanlar çaba sarf edecek ve o partiyi de gönülden destekleyeceklerdir. Olacak olan budur. Tamamen ters tepecektir. Sayın başbakanımız için Seçimden önce muhtar olamaz denmişti. Ama ne oldu girdi meclisteki sandalyelerin çoğunu aldı ve tek başına iktidar oldu. O iktidarda dört yıl boyunca Cumhuriyet tarihinde yapılamayan devrimleri, değişiklikleri getirdi. Kim durabildi önünde.
Bakırcı’nın sözlerini medya çarpıtmıştır
Pazar53: Rize sempozyumunun açılış konuşmasında Sayın Halil Bakırcı Rize iki Başbakan çıkardı ama yararlanamadı şeklinde bir ifadesi vardı. Sayın başkanın bu ifadeyi kullanmaktaki amacı neydi?
SAFİ: Aynen söylediğiniz gibi Belediye başkanımız Sayın Halil Bakırcı Sayın Başbakanımıza çok yakın ve güveni olan bir arkadaşımız. Yani o basında çarpıtılmıştır. İki tane başbakan çıkıyor. Benim söylediklerimden de bu anlam çıkacak. Yani Başbakanımız var. Başbakanımız çırpınıyor bölgeme bir şeyler yapayım diye. Gemi Sanayi olsun diğer şeyler olsun. Sivil toplum kuruluşları İstanbul’daki zengin işadamları bunun altını dolduramıyor.
Yani Başbakandan istifade etmesini beceremiyoruz demek istedi. Söylemek istediği bu. Başka bir şey söylemesi de mümkün değil. İki nedenden dolayı biz problem yaşıyoruz. İki başbakan çıktı ama altını biz dolduramıyoruz. Niye dolduramıyoruz. Birincisi benim tespitim, şimdi Başbakan kararını alır. Fakat bu kararın uygulanmasında bir mekanizma var.
Bütün üreticilere don sigortası mecburiyeti geliyor
Pazar53: Geçtiğimiz yıl çayda bir don olayı yaşandı. Her ne kadar Çaykur bu bizi fazla etkilemedi dese de üreticiyi %20 oranında etkiledi. İleriki yıllarda böyle bir afet için hükümetinizin bir çalışması var mı?
SAFİ: Bu konuyla ilgili hükümetimizin bir çalışması var. Sadece çayla ilgili değil, tüm tarım ürünlerinde yaşanabilecek afetlere karşı bir sigorta getiriyoruz. Falan yerde don olayı oldu diye devlet oraya para çıkartmaktansa sigorta kapsamında bir fon kurulup bu fondan üreticinin zararı karşılanacak.
Bundan sonra bütün üreticilere don sigortası mecburiyeti geliyor. Böylece vatandaşın başına bir afet gelirse bu sigortadan zararını karşılayacak. Bu sigortanın tüm çalışmaları bitirildi. Önümüzdeki dönemde hayata geçirilecek"
Devlet fabrika yapmamalı, altyapısını hazırlamalı
Pazar53: Peki Sayın Safi göreve geldiğiniz 2002 yılında Türkiye’de bildiğim kadarıyla Rize’deki işsizlik rakamı % 10'du. Bugün % 17. Önümüzdeki yıllarda Rize’deki istihdamı, işsizliği çözecek AKP’nin bir projesi var mı?
SAFİ: Birçok projeler var. Ama bu bölgede benim gördüğüm kadarıyla birçok santral yapılıyor. Onlara bağlı belki gemicilik sanayi ordaysa onun bir kısmını yan ürünlerinin burada bir yerlerde yapılmasının yönünde bir şeyler yapılabilir. Ama sadece bu işi devlete bırakmamak lazım. Buna sivil toplum kuruluşlarının ve İstanbul’daki zengin işadamlarının adım atması lazım. Bir şey daha söyleyeyim. Gerçekten devlet gidip de öyle fabrikalar falanda yapmamalı. Ama alt yapısını oluşturmalı. Mesela yollarını yapması lazım, köprülerini yapması lazım. O köyde baraj gerekiyorsa barajını yapması lazım. Yani özel sektörün ve sivil toplum kuruluşlarının da bu yönde teşvik edilmeleri gerekir. Sayın başbakanımız ben gördüğüm kadarıyla da bu yönde çırpınıyor. Ama inşallah sonuç alacağız"
HABERE YORUM KAT