1. YAZARLAR

  2. D. Ali TAŞÇI

  3. CEZAYİRLİ ABDULLAH’IN GÖZYAŞLARI
D. Ali TAŞÇI

D. Ali TAŞÇI

Yazarın Tüm Yazıları >

CEZAYİRLİ ABDULLAH’IN GÖZYAŞLARI

A+A-

 

            Güncel politik yazı yazmayı pek sevemedim; çoğu zaman bu tip yazı yazmaktan da kaçtım. Yaklaşık on yıldır, haftada iki yazı yazıyorum; güncel politik yazılarım bir elin parmaklarını geçmez.

            Fakat bugün kısmen içinde politik çeşninin de olduğu bir yazı kaleme (pardon klavyeye) almak istiyorum.

            1989- 1995 yılları arasında Fransa’da (MEB tarafından görevlendirilerek) Türkçe öğretmenliği yaptım. Orada birçok insanla tanıştım. Özellikle Fransa’da Kuzey Afrikalı (Faslı, Tunuslu, Cezayirli) Müslümanlar çoğunlukta yaşıyor. Bunların yanında Afrika’nın birçok ülkesinden gelen Müslümanlar da bulunuyor (Nijerli, Ganalı, Çadlı, Sudanlı, Etyopyalı vb).

            Fas, Tunus ve Cezayirlilerle birlikte Türklerin de ortaklaşa yaptıkları bir cami (Metz vilayetine bağlı) var. Bu caminin görevli iki imamı bulunuyor, biri Türk, diğeri Faslı. Cami hayli büyük ve cemaati de yoğun.

            Şimdi gelelim politik meseleye:

            27 Mart 1994 Belediye başkanları seçimini ben Fransa’dan izledim. Evinin salonu geniş olan bir arkadaşımızın evinde, Türkiye’de yapılan belediye başkanları seçimini izlemek üzere 27 Mart 1994 akşamı toplandık. İnanlar yerlerinde oturamıyorlar, heyecan dorukta. Tayyip Bey’in Refah Partisi’nden İstanbul Belediye Başkan adayı olduğu seçim, özellikle sadece yurtdışındaki vatandaşlarımız için demiyorum, tüm Müslümanlar için apayrı bir heyecan dalgası yaratıyor.

            Heyecandan kimsenin uykusu gelmiyor. Bahse girenleri mi dersiniz, Tayyip Bey kazanırsa Türkiye’ye ailece gidip İstanbul toprağını öpecek olanları mı dersiniz, kurban, oruç vaat edenleri mi?.. Gece yarısını geçe, sabaha yakın bir zamanda Tayyip Bey başkanlığını ilan ediyor! Evin içi adeta curcuna! Birbirine sarılan sarılana; bir yanda horon tepenler, diğer yanda Kur’an okuyanlar, tekbir getirenler, ağlayanlar… Sabah namazını cemaatle kılıp dağılıyoruz.

            Benim öğleden sonra bir okulda dersim var. Gidecek olduğum okul da yukarıda bahsettiğim camiye çok yakın. Doğru dürüst uyumadan, öğle vakti gözlerim mahmur camiye geliyorum. Abdest almak için şadırvana yöneliyorum. Şadırvana gittiğimde abdest alan birkaç Müslümanla karşılaşıyorum. Bunlardan bir de Cezayirli genç bir Müslüman, Abdullah. Birbirimizi şahsen de tanıyoruz, çünkü cami cemaatindeniz.

            Baktım bu Cezayirli arkadaş ağlıyor! Merak edip sordum:

            “Hayırdır, niçin ağlıyorsun?”

            Birden bire bana bir çıkış yaptı ve hışımla dedi:

            “Sen niçin ağlamıyorsun? Kapitolü (başkent) aldık, Hilafet merkezini düşürdük. Yeryüzü Müslümanlarının bugün en mutlu günü; sen nasıl Türk ve Müslümansın? Gözyaşlarına tutunarak arşa çıksana, bayram yapsana!”

            Utandım, çünkü ben onun kadar demek ki heyecanlı gözükmüyor muşum. Ağlamaklı bir şekilde sarıldı boynuma ve dedi: “Bayrak sizde, İstanbul’da düştü, sizde kalkacak.”

            Abdest aldım, düşüncelere dalgın bir zihinle camiye girdim. Caminin içi de ana baba günü. Şerbetler sunuluyor, hurmalar dağıtılıyor. Bunları yapanların çoğunluğu Türk değil, Afrikalı Müslümanlar. Neymiş, Kapitolü almışız!

            Ben ümmet bilincini, kardeşlik duygusunu o insanların arasında tattım. “Ümmet olmadan devlet olamazsınız ey Müslümanlar diye bir ses içimde ötüp durdu.”

            Fransa niçin kıvranmasın Türkiye’nin Afrika’ya çıkışından? Fransa on beş Afrika ülkesinin yıllık gelirinin yüzde seksen beşini yıllarca sömürdü, sömürüyor. Yılda beş yüz milyar dolar oralardan resmi gelir elde ediyor. Afrika’da neredeyse Fransızca konuşmayan ülke yoktur. Uygarlık işte budur, zavallıyı iliğine kadar sömür, sonra da keyifle dünyaya demokrasi dersleri ver. Bugün dünya egemenlerinin en başat sömürü fenomenleri “demokrasi” ve “laiklik” kavramlarıdır.

            Cezayir 1962’de Fransa’dan bağımsızlığını kazanmış. Kazanabilmiş mi? Fransa fiilen oradan çıkmış, ama beyinlerini Fransızlaştırdığı Cezayirlilerle Cezayir’i ve Afrika’yı yönetiyor. Cezayirli Abdullah bunu anladığı için ümmet gözyaşlarına boğuldu.

            Sen ey Müslüman Türk, Kürt, Laz, Çerkez… Öte âlemde hangi kimlikle çağrılacağını hesaba katarak, tanış olmak için ırk kimliğini koru, ama onu kavga unsuru yapma! Onu ümmeti bölmek için değil, vahdet için seslendir. Ahir zamanda yaşadığımızı unutmadan, Rabbimizin huzuruna “kul” ve “insan” duyarlığıyla gidelim; çünkü cennette ancak dünyadan insan olarak göçebileni ağırlıyorlar.

               D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Yeni dezenformasyon yasası ve kişisel verilerin korunması kanununa göre; kişilik haklarına yönelik her türlü yayın suç teşkil ettiğinden, kurallara aykırı yorumlar onaylanmamaktadır. Lütfen bir aşağıdaki facebook yorumları bölümünü kullanınız