ÇOCUK EĞİTİMİNDE BİRKAÇ NOKTA
Çocukları eğitirken, onların gelişimlerini etkileyecek şu adımlara dikkat etmek gerekir:
Temsiliyet (Örneklik):
Hayat hep örneklerle yürür. Örnek gösteremediğiniz davranışlar, çocukta bir etki uyandırmaz. Çocuk örneklerin, modellerin ürünüdür.
“Ben yapmıyorum, ama çocuğum yapsın.” tarzındaki düşünceler veya tersi bir durum asla netice vermez; boşa kürek çekilir, hatta ters tepki yapar. “Ben okumuyorum, ama çocuğum okusun. Ben temiz değilim, ama çocuğum temiz olsun. Ben cömert değilim, ama çocuğum cömert olsun…” anlayışındaki düşünceler yanlıştır, olumlu sonuç vermez.
Çocuk, okuma yazmayı nasıl ki okulda öğreniyorsa, hayatla ilgili ilk algısını ailesinden alır; anadilini ondan geliştirir. İyi bir öğretmen, okula gelen bir çocuğun davranışlarından, onun aile yapısını kısmen öğrenir. Aile, çocuğun hem ana, hem ebedi ve edebi mektebidir
Bir de çocuğunuzu asla başka bir çocuk veya kişi ile kıyaslamayın. “Filancanın çocuğu şunu başardı, ama sen başaramadın…” tarzında onur kırıcı, aşağılayıcı sözlerle çocuğunuzun ruhsal gelişimini engellemeyin.
Muhabbet (Sevgi ortamı):
Çocukları, gençleri edep ve sevgi ile kötülüklerden, kötü alışkanlık ve arkadaşlardan korumak gerekir. İnsan havasız bir ortama girdiğinde nasıl daralıyorsa, sevgisiz ortamlar da insanın ruhunu daraltır. Toplumu rahatsız eden insanların çocukluklarına baktığımızda, onların çocukluklarının sevgisiz ortamda geliştiğini görürüz. Sevgi ile büyüyen çocuklar paylaşımcı olur; bu da onların toplum içinde sevilmelerini sağlar; bu sevilme, mutluluğun da yolunu açar. Mutlu insan niçin problem olsun ki? Ailede muhabbet ortamı, çocuğun hayat boyu mutluluğunun temelini oluşturur.
Merhamet (Acıma hissi):
“Eğer sen onlara merhametle davranmasaydın, yanından dağılıp giderlerdi.” ( Ali İmran, 159)
Merhametin olmadığı yerde birlik ve beraberlikten söz edilemez; çünkü merhamet toplayıcı ve toparlayıcı bir özelliğe sahiptir. Sadistçe davrandığınız bir kedi, köpek bile sizden ürküyor, yanınızdan kaçıyor. Yavrunuza karşı merhametli olmazsanız, bunun acısını ileride hem siz çekersiniz, hem çocuğunuza çektirirsiniz. Ailenin sıcaklığı, kalorifer sıcaklığından daha az ise, çocuk kendisine “sıcak” ortam aramaz mı?
Anne, çocuğuna;
“Bunu yapıp beni mahcup etme.” yerine; “ Bunu yapıp mahcup olursan senin için üzülürüm.” demelidir.
Sözlerimizde, özne biz olursak, karşımızdaki insanlar bir nevi nesne durumuna düşerler ki, farkında olmasalar da bu tarz sözlerden hoşlanmazlar. Olayların kahramanı çocuk olursa, bu, onun güven duygusunu geliştirir. Çocuklarımızda bir olumsuzluk gördüğümüzde, bu olumsuzluğu dillendireceğimize, daha önce yapmış olduğu bir olumlu davranışını översek, ona gereken mesajı en anlamlı bir şekilde vermiş oluruz.
Adalet:
Adalet, eşitlik demek değildir. Adalet, haklıya hakkını, haksıza da cezasını vermektir. “Adalet, gülü sulamaktır, dikeni değil.” diyor, Mevlâna. Diken zaten kendiliğinden büyüyor, ama gül sulanmazsa kurur. Kötü şeylerin yayılma istidadı vardır; fakat iyi şeyler ihtimam görmeden yetişmezler.
Bir babanın üç çocuğu var sayalım. Biri bir doksan, öbürü bir elli ve küçüğü de bir metre boylarında olsun. Baba, bunlara birer elbise yapacak. Eşit davranırsa, üçüne de aynı uzunlukta kumaş alacak ki, bu durumda bu kumaştan, küçüğüne birkaç takım elbise çıkar. Baba adil davranırsa, üçüne de birer takım elbise yapar ve iş olup biter. Onun için aile içerisinde ebeveynler eşit değil, adil davranmalıdırlar.
Mutabakat (Anlaşma, uzlaşma):
Evlerin sofraları, evlerin ilim meclisleri olmalıdır. Çocuklarımızla konuşulabilecek her konuyu konuşmalı, onların fikir ve görüşleri alınmalı, böylece değerli biri oldukları onlara sezdirilmelidir. Hayata ağırlıklı olarak olumlu yönden bakmalı ki, böyle yapılırsa çocuktaki cevher öne çıkar. Hayata sürekli olumsuz yönden bakan arkadaşlarından onları uzak tutmalıdır. Sürekli olumsuzluk, insanın kişisel gelişimini engeller veya olumsuz etkiler.
İtaat (Emre uyma, söz dinleme):
Genellikle çocuk, anne eliyle babaya itaat ettirilmelidir. Baskı yapmadan, olay veya durum açıklanarak her şeyin artısı, eksisi; sevabı, günahı olduğu bildirilmelidir. Kurallara itaati gelişmemiş çocuk, yarının kuralsızlıklarının elebaşı olur. Trafikte kuralları ihlal edenler incelensin, çocukluklarındaki olumsuz örnekler karşımıza çıkar.
Mükellefiyet ( Görev sorumluluğu):
Çocuğa erken yaşlarda görev sorumluluğu verilmeli, el bebek, gül bebek büyütülmemelidir. Dünyada adı öne çıkan insanlara baktığımızda, neredeyse hepsinin daha küçük yaşlarda sorumluluk üstlendiklerini görürüz. Sorumluluk verilmeyen çocuk, boş çuval gibi ayakta durmayı beceremez. Evde, çocuğa sorumluluk vermekten anne-baba kaçınmamalıdır.
Muvazene ( Denge):
Anadolu’da bir söz vardır: “ Çocuğu aç bırakırsanız hırsız, çok döverseniz arsız, çok severseniz bahtsız olur.” diye. Bu, Anadolu irfanı açısında çok önemli bir sözdür. Hayatımızda dengeyi kaybettiğimizde nelerin olup bittiğini zaman zaman görüyor veya duyuyoruz. Evrende denge kaybolsa kıyamet kopar. Çocuğun dengesini sarsacak davranışlarda bulunursak, onun da kıyameti kopar. Fıtratı gelişmemiş çocuk, sokağa bırakılmış bombadan daha tehlikelidir; çünkü fıtrat, insanı dengede tutan anlayışlar bütünüdür.
Teslimiyet:
Süreç bizden, sonuç Allah’tandır. Biz elimizden geleni yaptıysak mesele yoktur, ama ya yapmamışsak! İnsan, elinden galeni yapıp sonucu Allah’a bırakırsa, iyi bir tevekkül sahibi olur. Bu da onu beşeri ve ruhi savrulmalardan korur.
Sürekli vurgu yaptığım sözümü tekrarlayayım: Dünyayı kana bulayanlar çobanlar değil, üniversite mezunlarıdır!
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci
YAZIYA YORUM KAT