ÇÖZÜM MÜ YOKSA BAŞKA BİR ŞEY Mİ?
Millet olarak uzun yıllardan beri terör belasıyla başımız derttedir. On binlerce cana kıyan, millet servetinin çok büyük bir miktarını eritip çalan, nice ocakları gözyaşına boğan bir ihanetle karşı karşıyayız. On binlerce çocuğu anasız, babasız bırakan acıması ve korkunç bir bela bu bela. Terör belasını def etmek, ihanetin kökünü kazımak için bu milletin kolluk kuvvetleri ve Asker evlatları yıllardan beridir dağlarda bu kansızlara karşı gerekli olan her türlü mücadeleyi verdi. Çatışmalarda on binlerce şehit verdik ve birçok terörist imha edildi. Zaman oldu, terörün kökü kazınacak noktalara kadarda gelindi. Ancak, her iktidar değiştiğinde veya mücadele tarzı değiştiğinde sinmiş olan yılan yeniden başını göstererek bir türlü kökü kazınamadı. Terörün kökünün kazınamamasının en önemli sebeplerinden birisi, dış odakların sürekli bir şekilde destek sağlamış olması yanında, bazen de iç ihmallerimiz sebep oldu.
Bu konuda baştan beri çeşitli görüşler ortalara sürüldü, çeşitli beyin jimnastikleri yapıldı ve değişik taktikler uygulandı. Bu devlet yakın geçmişe kadar teröriste onun anladığı dilden hitap etmeyi metot olarak seçti ve bu yolla çokta başarılı neticeler alındı. On yıl kadar önce terör örgütü sürekli kaçan, gizlenen, nefes alamaz durumda olan bir yılan gibi mağaralarda ki deliklerine hapsedildi. Devlet hiçbir zaman bu konuyu bir Kürt meselsi olarak algılamadı ve bu bağlamda mücadele tarzı geliştirdi. Meselenin Kürt meselesi olmadığı, dış ve iç destekli bir ihanet sancısı olduğu yorumuna gidildi ve bu sebeple de hiçbir Türk bunca akan kana rağmen Kürt kardeşine düşman olmadı.
Kürt vatandaşlarımız bugün büyük şehirlerimizin hepsinde var ve birçok değerli iş adamı bölge dışında çeşitli alanlarda iş üretmektedir. Kürt vatandaşlarımıza Reisi Cumhur, Başbakan, Bakan, Vali, Paşa gibi üst düzey görevlere gelmede hiçbir sınır konmadı. Bu ülkede devlet hiçbir zaman insanlar arsında rahatsız edici boyutlarda bir ayrıma gitmedi. Milli devletimizin temel esprisi, bu coğrafyada hayat süren bütün insan renklerinin kaderde, kıvançta bir bütün olması oldu. Millet çoğunluğuyla iktidara gelen AKP iktidarı, her alanda olduğu gibi bu can alıcı konuda da farklı bir şeyler yapma veya başka bir ifadeyle geçmişteki anlayışları ve stratejileri toptan reddi miras etme hastalığı yüzünden iktidara geldiği ilk günden beri geçmişe inat meseleyi Kürt sorunu diye dillendirmeye özel bir gayret gösterdi. İktidarın bu yeni yaklaşım şekli maalesef terörün azmasına, siyasallaşmasına ve bugün resmen yapay bir devlet olma istek ve arzusu noktası gelip dayandı. Çözüm süreçleri adı altında birçok tavizler verildi ve verilen tavizler nispetinde örgüt büyüyerek ve psikolojik kudret elde ederek Türk devletine dayatmalarda bulunabilecek kadar cüretkar hale geldi. Bu acı gerçeği hiçbir kimse inkar edemez ve edeni de ben şahsen adam yerine koymam.
Şimdi kimseler bizim bu iddialarımız karşısında lütfen atıp kesmesin. Hiçbir kimse güç bendedir deyip hava basmaya da kalkmasın. Vatan söz konusu olduğunda mezarda ki babamı bile takmam. Allahtan başka her hangi odak olursa olsun, onlara verilecek hesabi da hesaptan saymam. Dünya ya bir defa geldik ve kula kul olmayı çok genç yaşlarda reddettik. Allahtan başka sığınılacak liman olmadığına iman ettik ve yalnız onun gazabından korktuk. Onun dışında hiçbir gücü korkulacaklar listemize koymadık. Doğru bildiklerimizi kendi edebimiz içerisinde dillendirmeyi kendimize kutsal bir görev olarak gördük ve bu görevimiz bu can bu bedende oldukça da devam edecek.
Bugün gelinen nokta vahım bir noktadır. Sanki Türk devleti terör örgütü önünde diz çokmuş ve terör örgütü kaçan eşkıya olmaktan çıkmış, Türk devletine dayatmalarda bulunan, Türk devletini peşinden sürükleyen siyası bir muhatap haline getirildi. Her gün hamle üstüne hamle geliştiren bu adamlar birçok ilde ve ilçede polis gücü oluşturur hale geldiler. Şimdi de Diyarbakır da meclis oluşturacaklarını dillendiriyorlar. Allah aşkına, soruyorum ilgililere; yoksa bu devlet savaşa girip de savaş mı kaybetti ki, şimdi bu zilletleri yaşamaya mahkum düştük. Bana hiçbir kimse, ne yanı kan mı aksın istiyorsun demesin. Eğer bu ülke bölünecekse, yapay bir Kürt devleti kurulmaya çalışılıyorsa veya Türkiye eyaletlere bölünmek isteniyorsa elbette kanda akacak, elbette kellelerde havalarda uçuşacak. Çözüm demek terör örgütün her türlü densizliğine evet demekse başlarım böylesi bir çözüme. Bu çözüm değil, resmen bir cinnettir veya delalettir.
Terörist başı tıkıldığı delikten ülkenin gündemini belirliyor, yol haritaları dayatıyor ve oldukça derin işler kotarıyor. Onun borazanı olan siyasilerde tehdit üstüne tehditler savurarak resmen bu millete efelik taslıyorlar. Bizim sözde mangal yüreklilerimiz de sanki pikniğe çıkmışlarda, tavuk kızartıyorlar. Milletin merak ettiği birçok konu var. Bu sürecin adı konmuşta, sürecin gideceği son durağın adresi neresi olacağını bilmiyoruz. Bu milletten bir şeyler mi saklanıyor diye de ciddi kuşkularımız var. Apo bir gün meclise girecek diyenler bile var. Bu kahpece söylemlere karşı her nedense tek laf edebilecek delikanlıda sanki kalmamış bu memlekette. Dünya ya savaş ilan edenlerde bile ses yok. Bu sessizlik bizi ürkütüyor ve kaygılandırıyor. Ürkmeyen veya kaygılanmayanlar varsa ki vardır, biz onlara da şaşkınlıkla ve ibretle bakıyoruz. Bu bakışımız nereye kadar sürecek derseniz, vallahi onu bende kestiremiyorum.
YAZIYA YORUM KAT
Şeriat diyenler veya şeriat gelmelidir diyenler her nedense dinden geçinen tüccarlara döndüler. Din diyenler dinden geçinenler değirmenini kurdular. İslamin şartını bilmiyorsunuz diyenler İslamin içini boşalttılar. Tarih hocası geçinenler her nedense tarihe yön veren milletin adı olan Türk kelimesini duyunca deliye dönerler. Osmanlı diyenler Osmanlının bakiyesi Türkiye Cumhuriyetiyle bir türlü barışık olamazlar. Ecdattan bahsedenler her ne hikmetse ecdadın ana kimliğine hep yamuk bakarlar. Namustan ve ardan ahkam kesenler para söz konusu olunca asla ölçü tanımazlar. Fal dan bahsedenler her nedense fal bakanların kimler olduğunu hiç hatırlamazlar. Demokraside sayısal çoğunluğu işaret edenler o sayısal çoğunluğu nasıl kandırdıklarını görmezden gelirler. Kalkınmadan bahsedenler hep yandaşlarını zengin ederler. Gelişmeden bahsedenler milli ekonomiyi kürsel sermayeye terk etmekten imtina bile etmezler. Değişmeden bahsedenler değiştirildiklerini göremeyecek kadar zihinsel bulanıklık yaşarlar. Aileden bahsedenler her nedense ailenin ana çatısı olan kadını köle olarak görürler. Velhasıl bahse konu olan erdem ve faziletlerin hepsini katledenler kendilerince değerler üretip toplumun kimyasını alt üst ederler. Üç beş tane dinsiz, arsız, soysuzu hedef alıp namuslu geniş kitleleri toptan cehennemlik ilan ederler. Ellerinden gelse millet evlatlarına camileri bile yasaklayacak kadar bizimkiler illetine boğulurlar. Bende bu çelişkiler yumağı içerisinde şaşkınlık yaşayanlardanım. İnsanların sevap veya günah envanterini tutmaya curet eden bu arsızlardan, çağımızın musibetlerinden Allaha sığınırım.
Yanıtla (0) (0)"Şeriat" diyorsun, "Ay bunlar dört kadın alacaklar, elimizi kesecekler"..
Yanıtla (0) (0)“Din” diyorsunuz, “Ay kalbim çok temiz” diye başlıyor, “dedem hafızdı” diye bitiriyorlar…
Beş İslâm şartı ile altı iman şartını doğru dürüst sayabilen mumla aranıyor. Rol icabı “lahavle” çekemeyen oyuncu, din konusunda ahkâm kesiyor.
“Tarih” diyorsunuz, “Bizim tarihimiz cumhuriyetle başlar” diye gevelemeye koyuluyorlar…
Öncesi yok! Cumhuriyet tarihine bile doğru düzgün vakıf olan yok! Bir sürü mehdiye, yüceltme sonrasında “uzanan elleri kıracağız” edebiyatı geliyor…
“Osmanlı” diyorsunuz, bilgisizliklerini kusuyorlar: “Padişahların anneleri yabancı… Padişahlar kardeşlerini katlettiler… Hacca bile gitmediler… Haremde zevk u safa sürdüler…”
Tek tek cevaplandırıyorsunuz, o zaman da başka telden çalmaya başlıyorlar:
“Siz Atatürk düşmanısınız, cumhuriyet düşmanısınız, laiklik düşmanısınız!”
Ne ilgisi var?..
“Ecdat” diyorsunuz, “Yahu heykelleri yok, sanatları yok, resimleri yok” diye sıralıyorlar… Ne mezartaşı sanatını biliyorlar, ne ebruyu, ne minyatürü…
"Namus ve ahlâk” konusunu açıyorsunuz, “Ahlâk beyindedir, belden aşağıda değil” diye tekerliyorlar…
“Fal” diyorsunuz, “fala inanma, falsız da kalma” diyerek güya ki vecize yumurtluyorlar: “İnanılmayan bir şeye nasıl bel bağlanır?” suali cevapsız kalıyor.
“Demokrasi” diyorsunuz, “Sayısal üstünlük değil, siyasal üstünlük” diye meydan okuyorlar…
“Kalkınma” diyorsunuz, “950 öncesinde her şey yolundaydı, sonradan Demokrat Parti çıktı ve her şeyi mahvetti” diyerek gerçeği tersine çeviriyorlar…
“Gelişme” diyorsunuz, ideolojik nutuklar atıyorlar…
“Aile” diyorsunuz, “Bir imza ile insanları bağlamak çağ dışılıktır” diyerek karşı çıkıyorlar…
“Gençlik” diyorsunuz, “imam hatipli olmasın” şartını dayatıyorlar…
Ben bu bilgisizlikten ve ilgisizlikten bıktım!..
Slogancılıktan gına getirdim!..
Yüzeysellikten yoruldum!..
Tekerleme dinlemekten usandım!
Topyekün gelin, ama biraz bir şeyler öğrendikten sonra gelin…
•
En iyisi cahillikle ilgili birkaç “özlü söz”ü alt alta yazmak…
Basma cahilin izine, gitme şeytanın sözüne (Ruhsati).
Bilgisiz kimse, savaş davuluna benzer, içi boş olduğu için sesi çok çıkar (Sadi).
Bilgisizlik kolay ve rahat elde edildiği için, çoğunluk bilgisizdir (La Bruyere).
Cahil insan kendi kendinin bile düşmanıdır; başkasına dost olması nasıl beklenir (Sokrates).
Cahil kimsenin yanında kitap gibi sessiz ol (Mevlana).
Cehalet öyle binektir ki, üzerine binen zelil olur, arkadaşlık yapan yolunu kaybeder (Hz.Osman).
Hareket halindeki cehaletten daha korkunç hiçbir güç yoktur (Bernard Shaw).
Öğrenmek pahalıdır, ama cehalet ondan da pahalıdır (Henry Clausen).
Bu kadar.
Yavuz Bahadıroğlu
Evet, ben meselelere sizlerden farklı pencereden bakarım. Sizlerle bu topraklar üzerinde yaşamaya mahkum omanın ötesinde ortak taraflarımız çok az. Bu çok normal bir durumdur. Normal olmayan, aynı düşünmemiz gereken konularda farklı düşünmemizdir. Size göre bu topraklar üzerinde yaşayan insanların paramparça oldukları yalanıdır. Bana göre bu topraklarda yaşayanların hepsi kardeştir. En azından ezici bir çoğunluğu kendini Müslüman olarak tanımlamaktadır. Ne tuhaftır ki, bu ezici çoğunluk arasına sızmış veya sonradan belleği kirletilmişler sayısı azda değildir. Bayrağımıza bez paçavrası gözüyle bakan, Türk demeyi Irkçılık diye anlayan, kurulu düzene başkaldıran hainleri belli bir aidiyete mal eden anlaşılamaz bir zihniyet mevcut yaramızı büyüterek yanlışların en büyüğünü yapmaktadırlar. Siz maalesef bahse konu ettiğim aldanmışlar dan yada Türk denilince şifa bulmaz bir illete yakalananlar dansınız. Biz iddia ediyoruz ki, çözüm politikaları barış amaçlı değildir. Bizzat ülkenin ve milletin gelecekte ki birliğini bugünden dinamitlemektir. Yaşarsak hepimiz işlerin nerelere uzanacağını göreceğiz. Eminim ki, o gün sizler bu ülkenin bölünmesine de haklı sebepler üretecek kadar delalet içerisindesiniz. Ancak, siz değil; dünya ayağa kalksa buna biz Türk milliyetçileri izin vermeyeceğiz. Gerekirse, yeni bir kurtuluş savaşı vermeye de kararlıyız. Bizim başımızın esas belası bizden kopuk yaşayanlar değildir. Esas bela bizimle görünüp de altımızı oymaya çalışan sizin gibi anlaşılamaz karanlık biz zihniyete sahip olan veya kandırılan kesimler siniz. Bu milleti üç beş soysuz bölemez ama akıl ve zihniyet depremi yaşayan sizin gibiler yüzünden bu milletin beraberliği tehlikeye girebilir. İyi niyetli ve arayış içerisinde olanlara saygı duyarım ve dua da ederim ama bu millete kem gözle bakan her kim olursa olsun ona da bedduamı eksik etmem. Terör çözülürse MHP kalmazmış. İşte bu anlayış bu milleti tanımayan anlayıştır. MHP bu milletin ta kendisidir. Bu millet var oldukça MHP olacak ve korkulu rüyanız olmaya devam edecektir.
Yanıtla (0) (0)Seyfullah Bey sizleri az çok tanıyan herkez bilirki milliyetçi bir kimliktesiniz.Bu yüzden Türkiye'de olup biten bu açılım süreci ve sonundaki gelişmeler ,olaylar sizin zihniyetinizde olan kişilerce varlık sebebini yitirecek olmanın endişesi ile düşünüyorsunuz.Siz de biliyorsunuz ki aslında bu ülkede Terör ve PKK konuşulmadığı zaman MHP ve benzeri düşüncelere siyasette yer yok.
Yanıtla (0) (0)Seyfullah bey bizlerde inanın en az sizin kadar bu ülkeyi seven insanlarız.Bu iktidara bu mesele üzerinden eleştiri getirmeniz başka türlü ifade edilemez.Bu çoğrafyada konumu gereği Türkiye'nin düşmanı asla bitmez;ama bırakında siyasi menfaat uğruna hiç olmazsa düşmanlarımız ve bu ülkeyi sevmeyen insanlar sınır dışında kalsın.Yazdıklarımın tek cümlesine bile katılmayacağınızı düşünüyor hatta eminim;ama bilmelisiniz ki artık bu topraklarda hüküm sürecek olan kardeşliktir.Bunun için siyaset yapacağım diye kendinizi heba etmeye gerek yok.Burada herkes en az sizin kadar ne olup bittiğini biliyor ve sorguluyor.Bu ülkenin birliği ve bütünlüğü kardeşçe yaşama şansı belki yıllardır ilk defa bu kadar yakına gelmişken kimse buna ben istemiyorum kalsın diyemez..
Mesleki hayatınızda başarılar dilerim..
Epey bir zamandan beri yoktunuz. Değerli yorumlarınız dan hem ben, hemde saygı değer okuyucularımızın çokça istifade ettiklerini düşünüyorum. Daha uzun yıllar bu düşünce sofrasında beraber olmak dua ve niyazlarımla size en kalbi saygı, sevgi ve dualarımı sunuyorum. Allaha emanet olunuz.
Yanıtla (0) (0)