DEVRİMLERİ YEŞİLÇAM FİLMLERİ YERLEŞTİRMİŞTİR
Ünlü edebiyat profesörü Mehmet Kaplan, “İdeolojiler, dünya görüşleri fikirle yayılmaz. Gönülden girer, kalpten girer. Şiirle, sanatla, kalbe hitap eden metotlarla girer.” diyor. (Sabahattin Zaim ile İktisat, Toplum ve Siyaset – Der. F. Taşçı)
İnsanlara bir şeyi benimsetmek için kuru, yavan bilgiler yeterli gelmemektedir. Gönüle girmeyen, kalbi ısıtmayan, gözleri ıslatmayan, “hımm!” yaptırmayan anlayışlar gönüllerde yurt kuramaz. Bütün peygamberler önce akla hitap etmişler, fakat imanı, gönülde tanımlamışlardır: “Dil ile ikrar, kalp ile tasdik.” Sevginin vatanı beyin değil, gönüldür çünkü.
Edebiyat ve sanat sahasına el atmadan geleceği kuşatmak mümkün değildir. Edebiyat ve sanat, zihniyetin oluşmasında bir numaralı amildir. Teknoloji ise zihnin oluşumunu kamçılar. Zihin, oluşmamış veya yanlış oluşmuş bir zihniyete teslim edilirse, olumsuz sonuçların doğması kaçınılmaz olur. Hiroşima’yı, bugünkü dünya cellatlarını hatırlayın.
Cumhuriyet sonrasında 13 milyon nüfusla dünya sahasına girdik. Bu nüfusun 9 milyonu kadın, 4 milyonu ise çocuk ve ihtiyar erkeklerden oluşuyordu. Dört milyon kilometre kare toprakla girdiğimiz savaştan, 780 bin kilometre kareyle çıkmakla kalmadık yalnız, erkek nüfusumuzu da kaybettik ki, bunun en bariz örneği Çanakkale’dir; gençlerimizi orada sonsuzluğa uğurladık.
Yeniden oluşumda Anadolu insanını pek göremiyoruz. Azınlıklar savaşa gitmezler, okurlar veya ticaretle uğraşırlardı. Memleket boşalınca, özellikle dış politikada, azınlıklar bir anda ortaya çıkıverdi.
Esas mesele sanat ve edebiyattı. Yazılan kitaplar; şiirler, tiyatrolar, sinema, müzik tamamen onların eline geçti. İlk film şirketini kuran hangi azınlıktı? İlk kadın artist hangi cemaatin üyesiydi? İlk kadın müzisyen kimdi? Bu soruları uzatabilirsiniz; alacağınız cevap sizi şaşırtmasın. Allah aşkına, Müslüman bir topluma hitap eden yazarların romanlarında, kahramanların namaz kıldıklarına hiç rastladınız mı?
Okuyucularıma bir soru sorayım: (Türkiye’nin neresinde yaşıyorsanız, yaşınız müsait değilse, büyüklerinizden sorarak öğreniniz.) Soru şu: Cumhuriyet kurulduğunda ve sonralarında, ilinizi, ilçenizi, hatta beldenizi yöneten vali, kaymakam, belediye başkanının adlarını öğreniniz; kimlerdi, nereli idiler, nereden gelmişlerdi? “Halk evleri” adında oluşturulan “kültür evleri”nde okunan, çalınan şeyler ne idi? Türk müziği 1978’e kadar niçin yasaklandı? Osmanlı’yı altı yüz sene ayakta tutan tasavvufi neşve neden budandı?
Yeşilçam Sineması deniliyor. Türkiye’de “devrimler”in yerleşmesinde bir numaralı etken “Yeşilçam sineması”dir. “Yeni bir hayat” bütün görüntüleriyle halka empoze edildi. Bunu “sanat” adına yaptılar. Necip Fazıl’ın, kimliğinin henüz tam ortaya çıkmadığı dönemde (1937- 38 sezonu), yazmış olduğu Bir Adam Yaratmak adlı tiyatro eserini İstanbul Şehir Tiyatrosunda oynayan Muhsin Ertuğrul, “Bu tiyatroyu oynarken, tiyatronun içeriğinden ateşim 39 dereceye yükseldi.” demişti. Demişti de ne oldu? Necip Fazıl’ın yerli kimliği ortaya çıkınca ebedi boykota uğradı, kendisi de hapishaneleri boyladı.
Batı’daki tüm zihniyet değişimlerini filozoflar gerçekleştirmiştir. Çünkü filozoflar sanatı, edebiyatı, sinemayı, müziği öncelemişlerdir. Yeni bir dünyanın kuruluşunu onlar hazırlamış, teknoloji de bunu desteklemiştir.
Uzunca senelerdir kısır bir döngü içindeyiz. “Filanca şunu yaptı, falanca bizi geri bıraktı” tarzındaki söylemler artık bizi sıktı. Sen ne yaptın, onu söyle? Beynin zihniyet değişimine uğradıysa binlerce bahane uydurabilirsin. Fakat beyni sarsılmamış kişilere sözüm; Mevlâna’yı anlayabildik mi? Yunus’u, Ahmet Yesevi’yi, Gazali’yi, İbni Arabî’yi, İbn Sina’yı, Mimar Sinan’ı, Itri’yi, Dede Efendi’yi ve daha nice cins kafaları, gönül ehlini anlayabildik mi? Anladıysak onların devamını sanatta, edebiyatta, mimaride, musikide devam ettirebiliyor muyuz? Ettiremiyorsak nedenleri nelerdir? Nedenlerini açıklarken karşımıza çıkan buz dağlarını eritecek nefesimiz var mı? Varsa nasıl harcamalıyız, yoksa nasıl elde edeceğiz?
Bütün bu sorulara cevaplar üretmek her düşünen insanın boynunun borcudur.
Yoksa dünyayı hâlâ Dostoyevski, Tolstoy, Emile Durkheim, Auguste Comte, Hugo, J.P. Sartre, Max Weber, Marks, Freud, Bethoven, Mozart, Fellini, Coppola, Kurosava… yönetsin, bizler de uzaktan bakalım ve uşak olalım!
Gönülde yer edemeyen hiçbir fikir, inanç filiz veremez.
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTAsci
YAZIYA YORUM KAT