DOMATESİN KİLOSU KAÇ PARA?
(Hayat bu mudur?)
Gücünü, kuvvetini yediğin yemekten, yaptığın spordan aldığını düşünüyorsan, bu güç ve kuvveti alamayanlara zulmedersin. Geldiğin yere salt kendi çabanla geldiğini söylüyorsan, ilahlaşır, firavun olursun. Kuvvetini, seni yaratan Rabbinden aldığına inanıyorsan, güzel kul olur ve yaratılmışlara hizmet edersin.
Güzel söz söylersen taşların, ağaçların içinden gizli kulakların çıktığını göreceksin; onlar senin sözünü dinlemek için yarışacaklar; çünkü güzel söze bütün âlem kulak kesilir. Beni kimse dinlemiyor, diyorsan, henüz güzel sözün anası olamamışsın. Çirkin söze de her şey kaya kesilir; söylediğin söz kayaya çarparak sana geri döner.
Halk çoğu zaman güzel sözü duymaz, duysa da anlamakta zorlanır. Güzel sözü duymak büyük ustalık ister, güzel sözü duyabilmek sanattır, marifettir, hikmettir. Söylediğin sözün güzel olmasına dikkat etmen, senin gönlünün aydınlığına işarettir. Yarın herkesi kendi sözleri kuşatacaktır. Yarın, ruhunu, kötü sözlerine esir etmek istemiyorsan, bugünden dilini güzel sözlere alıştır ya da sus!
Âlemde boğaz taşımayan hiçbir varlık yoktur. Bitki, boğazıyla ( kök ) topraktan yer, büyür ve sonra hayvanın boğazına yem olur. Hayvan, boğazıyla yer ve insana gıda olur. İnsan, boğazıyla beslenir ve toprağa gark olur. Sen ruhun boğazıyla yer içersen, toprağa yem olmaz, âleme sultan olursun. Dünya yemler diyarıdır; kim dünyaya değer vermişse, kendini ona yem etmiştir. Kim de ruhunu katık yapmışsa o, ebediyyen yücelmiştir.
Dünya hayatı bir hayalden ibarettir. Senin zihin dünyan bu hayali aşarsa, o zaman hakikat yurduna varırsın. Her varlık bir şeyle beslenir; sen ilim ve irfanla beslenirsen, sonra dağılıp hayal olacak olan bedeninin ifrazatına mahküm olmazsın.
Mide hayaller ülkesidir, gönül ise hakikatler. Mide ile beslenirsen, kandan mürekkep rüyalar görürsün; gıdanı gönülden alırsan, ruhun sonsuz âlemlerin saygın konuğu olur. İlahi ilham gönlüne misafir olmuyorsa, gönlünü dünya saldırısından koru. İlham kan ve irin yurduna gelmez; o, asude bahar ülkesinin misafiridir.
Yeryüzü gıdasıyla beslenirsen zalim olursun, gökyüzü gıdasıdır insanı meleklerden üstün yapan. Savaşların gıdası topraktır; barış ancak, gökyüzünde sofra kuranların egemenliğinde boy atar. Yeryüzünden beslenirsen, bir gün sen de toprağa lokma olursun; gökyüzünden gıda alırsan Lokman olursun.
Kinin ve hasedin senin gözünü ve gönlünü kaplamış, güzellikleri görmüyor ve duymuyorsun. Kalbini onlardan aşkla temizlersen gözüne ve gönlüne ışık gelecek ve güzelliklere gark olacaksın. Göz bakar, gören o değil, gönüldür. Gönlünü çamurla dolduranlar, âlemi bataklık olarak görürler. Onların dünyalarında bataklık bitkilerinden başka bitki, su aygırı ve domuzdan başka da hayvan yoktur. Gönüllerini nurla dolduranlar ise, âlemi, gönüllerine düşmüş bir kitap gibi görürler. Âlemleri kitap gibi gören gözlerin sözleri, cennet nağmelerinden farksızdır.
Şüphesi olan insana bakın, onda dünya öne çıkmıştır; çünkü dünya şüphe batağıdır; oraya düşüp de kurtulan pek olmamıştır. İnsan “acaba”ları pek sever, sanki onda bir sır varmış gibi; oysa gönül yurdunda “ acaba vatandaşı” barınamaz.
Her huy bir koku verir. Kötü huyun kokusu da kötü kokar. Kötü huyun kokusunu burun alamaz, onu gönül duyar. Nice gönülleri zaman zaman kötü huylarımızın kokusuyla rahatsız etmişiz. Kötü huylu insanın iyi iş yapması şuna benzer: Çok pis kokan tabağa süt koyarsınız; fakat o süt, o kötü kokudan dolayı içilmez olur.
Yapılan her iş koku yayar. Kötü ameller de kötü koku yayarlar. Allah dostları bu kokuları alırlar ve o mekândan uzaklaşırlar. Sen bu gidişi zamansız bulursun; çünkü gönlün kokulara kapalı duruyor.
Besmele, her varlığa onu incitmeden ve onun yaradılış kodunu bozmadan yaklaşmanın sırrıdır. Besmelesiz atılan her adım, atom bombasından daha öldürücüdür. Atom cesetleri öldürür, Besmelesizlik gönülleri. Besmele, sonsuz yurdun pasaportudur, o yoksa nereye gidiyorsun?
Besmelesiz yemekler midemizi bozdu. Besmelesiz nesiller yurtları talan eyledi. Besmelesiz diller, gönülleri viran eyledi. Besmelesiz beyinler, mutluluğu uzak eyledi.
Beden dükkânında eskicilik yapacağına, gönül yurdunda devlet kursana!
“Allah” diyorsun ve sana “buyur” denmediğini sanıyorsun. Senin Allah diyebilmen, “ buyur” u da içinde barındırmaktadır. Seni yaratan seni sevmeseydi, sana adını andırır mıydı hiç?
Kendi yüreğinin dilini çözersen, âlemdeki bütün dilleri anadilin gibi konuşur ve anlarsın. Kavga, anlayamamanın ve anlaşılmamanın çocuğu. Kendi yürek dillerini çözemeyenler, hatta böyle bir dilin varlığından bile habersiz olanlar, dünya barışından söz ediyorlar: Hıhh!..
Yeryüzünde “bu benimdir” diyebileceğin, can dâhil, bir şeyin varsa, sen gücünün zirvesine erememiş ve özgürlüğün tadını henüz alamamışsın.
Ey güzel insan! Ey aşkın doruklarında yaratılış gerçeğine dokunup gönül nağmeleriyle mest olan! Mirac’ı gerçekleştirenin nurunda kendi özünü seyreden!
Yeryüzü, sen yaşayasın diye yaratıldı. Ay ve Güneş, senin nurundan ışık aldı ve sana aydınlık oldu. Denizler, senin gemilerin yüzsün diye coştu. Irmaklar ve dereler, tarla ve bahçelerin sulansın diye akmaya izin aldı. Gökkuşağı sana gülümsesin diye yedi renge büründü. Rüzgâr, sana nefes olsun diye esiyor. Yıldızlar ve gezegenler, etrafında pervane gibi dönüyor ve seni tavaf ediyor.
Ey insan! Bilseydin kendi kıymetini, kıymet bilmezlerin önünde eğilmez ve gerçek özgürlüğün tadını çıkarırdın. Biliyor musun, cennet, dünyada ruhunu özgür kılabilmişlere verilecek olan ilahi bir armağandır. Cennet, özgür kalabilenlerin yurdudur. Cennet, yalnız Allah’a kul olanların ebedi vatanıdır.
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci
YAZIYA YORUM KAT