Dönüşüm başka, dönüştürülme başka şeydir
Lafı eveleyip gevelemenin hiçbir anlamı yoktur. Olup bitenlerin, memlekette cereyan eden olayların veya zoraki karşı karşıya getirildiğimiz siyası dayatmaların tek bir izah tarzı vardır.
Görünen manzara ne bir değişimdir ne de birilerinin iddia ettiği gibi bir devrimdir. Olup biten her olay küresel ağaların istek ve emelleri doğrultusunda Türkiye Cumhuriyeti devletinin imha edilerek yeni bir uydu devlet peyda etmekten ibarettir.
Kavramlarla oynayarak dönüştürülmeyi dönüşüm, değiştirilmeyi değişim diye yutturma cambazlığı artık bundan sonra pek pirim yapmayacak. Millet evlatları gözünü açarak, yapılmak istenenlerin arka planındaki zihniyet çarpıklığını geç de olsa fark etmeye başlamıştır.
Küresel odaklarca ihale edilen ve içimizdeki teslimiyetçi takımının taşeronluk yaptıkları Türkiye’yi dönüştürme operasyonu yeni bir safhaya gelmiş bulunmaktadır. Referandum süreci boyunca dönüştürücülerin kurdukları akıl oyunları ve geliştirdikleri siyaset dili sayesinde milletin iradesi son bir defa daha cebellezi edilmiş bulunmaktadır.
Referandum sonrasında ortaya çıkan yüzde 58 ve yüzde 42 oranlarını çok iyi anlamak ve doğru yorumlamak zorundayız. Her türlü devlet imkânını kullanan iktidarın bu oranlara bakarak sonsuz bir yetkiyle donatıldığını hiçbir kimse düşünmesin. Bu oldukça sınırlı ve anlamlı bir yetki beyanıdır. Nereden bakarsanız bakın bu milletin yarısı bu iktidara yapacakları konusunda güven tazelemesine izin vermemiştir.
Türkiye Cumhuriyetinin dönüştürülmeye çalışıldığı yeni devletin kimliği ılımlı İslam, yönetim tarzı ise sözde çağdaş teokrasi adına uydurulmuş ve yandaş ülkelere giydirilmek istenilen güdümlü bir başkanlık sistemidir.
Son zamanlarda birilerinin de dillendirmeye başladığı gibi çok yakın bir zamanda federal mahkemelerden, bölgesel özerkliklerden, hatta kurtarılmış bölgelerden çokça bahsedilecek gibime geliyor.
Zihinsel veya düşünsel olarak “Yeni dünya düzeni” denilen şeytan sofrasına oturanların veya oturmak zorunda kalanların ülke yönetimini ellerinde tutma veya iktidarları döneminde kotardıkları işlerin hesabından kurtulma karşılığında emperyalist odakların eteklerine sarılmış oldukları ve her istenilen tavizi cömertçe verdikleri artık inkâr edilemeyecek kadar acı bir hakikattir.
Türkiye son yedi sekiz sene içerisinde ciddi anlamda irtifa kaybı yaşamaktadır. Milli ekonomi diye bir şey kalmamış, Türk ekonomisi sömürgeci küresel sermayenin kucağına adeta terk edilmiştir. Sosyal ve kültürel alanda tarihimizin en büyük dejenerasyonu yaşanmaktadır. Ulus devlet projemizin içi boşaltılmış, devlet; milli devlet olmaktan tehlikeli boyutlarda uzaklaştırılmış bulunmaktadır.
Türkiye bölünme noktasına getirilmiş, bölücü takımı yabana atılamayacak ölçülerde Ankara parkında yer bulmuştur. Türk- İslam sentezi mantalitesi üzerine inşa edilen devletin omurgası şimdi Kürt-İslam sentezi şekline dönüştürülmüştür. İslam dini ılımlı İslam renkleriyle esasından çok uzak mecralara çekilmek istenmektedir.
Hakça ve insanca paylaşım prensibi devlet hayatından kovulmuş, yandaş kayırmacılığı öğrenci seçme sınavlarına kadar taşınmıştır. Yüzbinlerce memur adayının veya üniversite öğrencisinin hakkı çalınmış ve bütün bu densizlikler hep bu devletin “Darulharp yalanına dayandırılmıştır.
İçinden geçilmekte olan bu süreçte her türlü melanet, her çeşit hile ve dolan dindarlık şemsiyesi altında yapılmış, insanımızın inançları ve emeği insafsızca istismar edilmiştir.
Şimdi gelinen en son noktada zaten bir hayli siyasallaşmış olan hukuk, yeniden kirli siyası amaçlara alet edilmek istenmektedir. ‘Dün siz adaletin terazisine yön verdiniz, şimdi sıra bizdedir ve biz yön vereceğiz’ diyenlerin istilası söz konusudur.
Olup bitenlere veya bundan sonra yapılması tasarlananlara, nereden bakarsanız bakın; ülkenin geleceğinin aydınlık ufuklardan daha çok karanlıklara doğru gittiğini işaret ediyor. Her şeyi tozpembe gösterenlere ne yazık ki güvenemiyor ve inanmak istesek de inanamıyoruz.
Yalandan, dolandan, talanda ve uyutulmaktan bezdik artık. Yalansız, riyasız bir geleceğin özlemini duyuyoruz. Milli devleti yeniden inşa edecek, bozulan toplum muvazenemizi yeniden kuracak, geleceğin dürüst siyasetçilerini dört gözle bekliyoruz. Türkiye’nin önünü yeniden açacak, birliğimizi yeniden kuracak, teslimiyetçileri Ankara’dan kovacak olan kahramanları bekliyor ve onları gelecek kuşaklar adına biz şimdiden peşinen selamlıyor ve alkışlıyoruz.
YAZIYA YORUM KAT