DÖRT KUŞ ÖTER DURUR İÇİMİZDE
İçinde dört kuş öter durur. Dördü de ayrı ayrı senin içinin tercümanı olur. Sen hâlâ bu dört kuşu besler durursun. Bilmezsin ki bu dört kuş, senin cennetini cehenneme çevirmektedir.
İbrahim ol ve bu kuşları öldür. Her birinin leşini bir dağın tepesine bırak. Bırak ki, gönül yurdun yeşersin, ebedi bir vatan olsun.
Önce şöhret tavusunu yok et. Bu şöhret tutkun, bu baş olma sevdan seni daha nerelere kadar götürecek? Tavus kuşu kanatlarına bakarak gururlanır ve kendisinin nelere layık olduğunu düşünür. Bu nedenle ona karşı çıkanları güzellik düşmanı ilan eder. Bilmez ki, onun bu süslü kanatları, kendisine kurulan bir tuzaktır. Tavus kuşu rengârenk kanatları için avlanmaz mı?
Ne ki sende öne çıkmıştır, tuzağın da oradadır. Bülbülü de kafese koyan sesi değil midir? Şöhretlere bir bak, ne ile şöhret olmuşlarsa, sıkıntıları ve ecelleri de onunla olmuyor mu?
Öyleyse sana verilen yeteneğe dikkat et, o senin hem cennetin, hem de cehennemin olabilir. Cereyan ateş de olur, ışık da.
İçindeki tavusu bir dağın tepesine bırakmadan vadilere inme; inersen halkı fesada verirsin. Baş olma hırsıyla Yezid, Kerbelâ'da Hüseyin'i şehit etmedi mi? Şöhret, kanlı bir Kerbelâ'dır.
İkinci olarak içindeki kargaya söz geçir. Karga, uzun ömür ister. ( Zaten uzun ömürlüdür. ) Uzun ömür istemek şeytanın arzusudur. O da Allah'tan uzun ömür istememiş miydi? Şeytan: “Ya Rabbi, bana kıyamet gününe kadar ömür ve mühlet ver.” dedi. Keşke : “Rabbimiz, tevbe ettik.” deseydi. Allah, şeytana uzun ömür vermekle onu ödüllendirmiş mi oldu?
Allah'tan başkasını istemek senin ebedi ölümündür. Allah'tan başkasını isteyenin ömrünün uzun olması demek, onun daha çok alçalması demektir. Karganın uzun ömürlülüğü ona daha çok pislik yedirmemiş midir?
İçindeki horoza gelince; o, amansız şehvet düşkünüdür. İşi gücü elalemin tavuklarının peşine düşmek, onları kovalamaktır. Tavuk gördü mü dayanamaz. Bu horoz yüzünden nice aileler yıkıldı, görmez misin?
Şeytan, Allah'tan, insanları avlamak ve onları doğru yoldan saptırmak için tuzak istedi. Allah, şeytana altın, gümüş, inci, elmas; at sürüleri; meyveler, şaraplar; elbiseler… verdi; ama şeytan yine yüzünü ekşitti.
Sonra Allah, insanın aklını alan şarabı, şarkıyı (çalgı ) şeytanın önüne koydu. Şeytan biraz gülümsedi, ama yine de tam memnun olmadı.
Sonunda Allah, şeytana kadın güzelliğini gösterince, şeytan oynamaya başladı. Aklı, fikri alan, insanı kararsız hale getiren mahmur gözleri görünce şeytan, “tamam” dedi ve yerinden sevinçle fırladı.
Ey şehvetini yurt edinen, içinde yüzlerce horoz besleyen, şeytanı sürekli zıplatıyorsun. İçindeki şehvet horozunu terbiye et de özgürlüğüne kavuş. Yoksa şehveti özgürlük mü bellemişsin?
İçindeki kaz hırsın da seni aldatmasın; dünyanı zindan etmesin. Çünkü her hırs, sonunda hüsranla biter. Hele içindeki hırsla (kaz) horoz bir araya gelmişse, aklının nurunu kaybedersin. Bugünkü dünyanın halini görmüyor musun? Nurunu yitirmiş aklın saltanatında insanlar ne hallere düşmüşlerdir? Aslında her “izm”i de toplum hayatında bu kuşlara benzetebilirsin.
İçindeki kazlara kümes bul ki, gece uykuların kaçmasın.
Dünya hırsının ne büyük bir kaz olduğunu bir bilsen! Sen göklü düşüncelere sahip olmadıkça içindeki kazlar hep kanat çırpıp uçmayı deneyecek ve seni sürekli rahatsız edecektir.
İman, fıtrat çeşmesine musluk takmaktır.
İlim, bu çeşmeden su akıtmaktır.
Amel, bu suyu içmektir.
İrfan, bu suyu insanın ve varlığın yararına kullanmaktır.
İnsan ise; iman, ilim, amel ve irfanı, içindeki dört kuşun yerine koyandır.
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci
YAZIYA YORUM KAT