DÜNDEN BUGÜNE EKONOMİMİZ
Ülkemizde 1950’lerden günümüze uzanan süreçte inatla ve ısrarla neo liberal yani devletin elini ekonomiden tamamen çektiği serbest piyasa ekonomisi uygulama çabalarını görmeteyiz. Ve gelinen nokta ortada. Peki ama 1923 ile 38 döneminde neydi durum? 1940’lı yıllar dünya savaşı yıllarıydı ve bu nedenle o dönemi ayrı tutmak gerekir. 1923’de savaşlardan harap ve bitap düşmüş ve özel sektörü ve yatırım sermayesi yok denecek kadar az olan bir ülke nasıl oldu da 15 yılda birçok sanayi yatırımına ve demiryollarına kavuşabildi? Çok açık, bir yanda yaptığı devrimlerle eğitim seferberliği, diğer yandan karma ekonomi modeli ile bu başarıldı. Tabii ilk yıllarda özel sektör olmadığı için yatırımların tümü devlet eli ile yapıldı. Hem de öz kaynak yaratılarak ve Osmanlı'dan kalan borçlar ödenerek yapıldı. Sonra yavaş yavaş özel sektör gelişti. Ama öyle kaynaklar peşkeş çekilmedi.
Geçmişten günümüze yalnızca özel sektörle kalkınan bir ülke modeli yok. Ülkemizde artık kronik hale gelen sorunların temel nedeni karma ekonomi modeli terkedilip, 1950’lerde Menderes'le başlayıp, 1980’lerde T. Özal ile devam eden ve Ak parti ile halen uygulanan neoliberal, yani serbest piyasa, yani yalnızca özel sektörle kalkınma politikalarıdır. Son 20 yıldır yapılan özelleştirmeler hep bu amaca hizmet için yapıldı ve üretken kamu kurumları özel sektöre peşkeş çekildi. Bu uğurda özel sektöre saysız teşvikler sunuldu. Gariban vatandaş yüksek zamlar ve vergilerle ezilirken özel sektör vergileri affedildi. Menderes döneminde her mahalleye bir milyoner sloganı ile yeni zenginler türetildi. Özal döneminde ihracata verilen yüksek vergi iadeleri almak için hayali ihracatlar ile devlet adeta soyuldu ve buna göz yumularak yeni zenginler türetildi. Ve bu zenginlerin yeni yatırımlarla ülkeyi kalkındıracağı umuldu. Yetmedi, yeni yatırımlar yapar umuduyla yabancı sermayeyi ülkeye çekmek için bir sürü teşvikler sağlandı. Ama bu teşviklerin çok azı yatırımlara gitti. Büyük bir kısmı paradan para kazanma yolunda kullanıldı. Bu süreçte olabildiğince devlete ekonomiden el çektirildi.
Devlet artık ne üretimde vardır ve ne de ekonomi üzerinde bir kontrole sahiptir. Öyle ki silah sanayi bile özel sektör elindedir. Hem ülkeyi bu duruma getirip bunun suçunu dış güçlere atmakla ve yalnızca faizlerle oynamakla, iş dünyasına kameralar önünde seslenmekle ve maliye bakanının gerçeklerden uzak beyanları ile ve de sürekli manipüle edilerek açıklanan ekonomik verilerle gerçekler gizlenerek, o da tutmadı toplumsal muhalefetin sesini kısmaya çalışarak halkın yararına ekonomi yönetilemez. Hele hele sürekli borçlanarak ve karanlık ihalelerle yol beton yapmakla hiç yönetilemez. Bütün bunlar, sorunları daha da karmaşık hale getiren ama kendini ve yandaş müteahhitleri zengin etme pahasına halka ve gelecek nesillere borç yüklemekten çekinmeyen ve ülke bağımsızlığını tehlikeye sokan icraatlardır. Zaten bu gidişle kamu hizmetlerini özelleştire özelleştire ortada yönetecek bir devlet kurumu kalmayacak neredeyse. 1923’lerin modeli dururken bu inat niye? Hani iş lafa gelince biz de Atatürkçüyüz diyorsunuz. Buyurun size Atatürkçü ekonomik modelini alın tepe tepe kullanın. Hem kendinizi hem de halkı kurtarın.
Son söz, bütün bu icraatların mimarı olan bu iktidara, milliyetçilik ve ulusalcılık adına o biçim destek olan Bahçeliler, Perinçekler, Feyzioğlularına v.s. söylenecek tek söz: Sureti haktan görünmek bu olmalı!
YAZIYA YORUM KAT