Düşünce kalkabilmek
Her meslekte olduğu gibi gazetecilik ve yazarlık mesleğinde de maalesef birbirlerini kıskanan, yüzünüze ayrı, gıyabınıza ayrı tavır sergileyenler vardır.
Ben bunu meslekte yıllardır yaşanlardan birisiyimdir.
İster mesleğimde, isterse yaptığım diğer görevlerimde, herkese iyilik yapma ve faydalı olma, tarafsızlığımı koruma noktasında çırpınmama rağmen çoğunlukta meslektaşlarım tarafından olmak üzere hiç de hak etmediğim halde kırıldım, incitildim, yanlış yorumlandım.
Herkesin canı sağ olsun, yeter ki benim tarafımdan onlar incinmesin, kırılmasın ve üzmemiş olayım.
Çok şükür dünyalık bir ikbal için aynı görevleri yapan bir arkadaşımızı yerme ve onu yerinden etme gibi hiçbir gayretin, hareketin içinde olmadım. O nedenle düşmesini de kalkmasını da bilirim. Önce düşmesini yazayım ilerleyen günlerde kalkmasını da yazarım.
Düşmek kelimesini, Azeri Türkleri yere inmek manasında kullanıyorlar. Bizde ise düşmek; yer çekiminin cazibesi ile belli bir yükseklikten yere çarpmaktır. Kimse hiçbir yerden, hiç bir konumdan farklı ve tehlikeli noktaya düşmek istemez. Tabi kendine bir kastı yoksa.
Bir de mecaz anlamı var düşmenin. Düş yakamdan deriz. Bırak beni manasına, düş önüme deriz önde yürü manasına. Bu gibi örnekleri çoğaltabiliriz.
Nasrettin hoca bir gün damdan düşer. Etrafını saranlar başlarlar akıl vermeye. Hekime götürelim, kırıkçı çağıralım, yerden kaldıralım gibi.
Hocanın derdine çare bulan yok. Acılar içinde kıvranan hoca Ah dostlar! Bırakın laflamayı da siz bana damdan düşen birini bulun. Benim halimden en iyi o anlar der.
İşte tecrübe başka bir şey. Düşmeyi bilmek için, düşmek gerekir.
İnsanoğlu hangi konumda ve durumda olursa olsun düşmekten pek hoşlanmaz. Ama hoşlanmadıkları halde birçoğunun başına düşme hadiseleri gelir. İnsanlar ya kaza ile düşerler, ya da birilerinin itmesi, çelmesi, ya da ince hesapları ile. Bu niyette olanları Allaha havale ediyoruz. Ama kaderin cilvesi, kötü niyetli insanların hasedi veya fitnesi, siyasetçilerin intikamı, senin dönemin, benim dönemim, senin adamın, benim adamım vs. ne derseniz deyin.
Varsayalım ki herhangi bir şekilde düştünüz. Ne olmuş düşmüşseniz? Bu hayıflanmak ve telaşlanmak ve intikam duygusu niye? Kaldırın başınızı etrafınıza bir bakın. Hiç mi düşen görmediniz? Eğer yükselirken, düşenlere aşağı bir gözle bakmadıysanız ne diye üzülüyorsunuz? Bir insanın kulluk başta olmak üzere, hangi makam, mevki ve unvanda olursa olsun, eğer yaptıklarından ve yaşadıklarından, geride bıraktıklarından utanılacak bir fiili yoksa düşmekten asla utanmamalıdır, korkmamalıdır, üzülmemelidir! Burada sahip olduğu o konumlardan hemen düşecekmiş gibi hazırlıklı olmak önemlidir.
Büyüklerimiz ne güzel söylemişler Vaki olanda hayır vardır.
Bir gün düşeceğini bilen insan ona hazır olmalı. Bu dünyada en büyük unvan ve makam kulluk makamı değil midir? O makamı Allahtan başka kimse senden alabilir mi? Yoksa gerisi teferruattır
YAZIYA YORUM KAT