DÜŞÜNMEKTEN ÜŞENMEK!
“Kim izzet, şeref, itibar arıyorsa (bilsin ki) izzet ve şerefin hepsi Allah’ındır. (Kaynağı Allah’tır, O’nun yolunda aranmalıdır.)
Çünkü ancak iyi niyet, sağlam iman, güzel söz ve güzel düşünceler O’nun katına yükselir fakat bunları O’na yükseltecek olan ancak ve ancak güzel davranışlardır…”
(Fatır: 35/10)
“Kim Allah katındaki değerini ve konumunu bilmek istiyorsa, Allah’ın onun katındaki değer ve konumuna baksın.
Çünkü Allah Teala şöyle diyor:
‘Kulumun benim yanımdaki konumu, benim kulumun yanındaki konumum’ gibidir.”(Hakim: 1/671)
Merak etmez mi insan elbette merak eder. Hele bir Müslüman daha çok merak eder. Bunca çalışıp çabalamadan sonra, bunca namaz, niyaz, ibadet, sabır, zikir, şükür, iyilikten sonra düşünür acaba “Rabbimin rızasını kazanabildim mi?”
Sabır, şükür, namaz, niyaz, Allah’a kulluk, ibadet, rükü, secde, güzel ahlak, kırmızı çizgiler, helaller, haramlar, emirler ve yasaklar, kul hakları, hasılı; “Müslümanca bir hayat” noktasında epeyce/aşırı/yoğun/bayağı bir tembellik var. Buna rağmen acaba,
Allah’ın sevdiği bir kul olabildim mi? Azrail aleyhisselam emaneti almaya gelse “sonuç nasıl şekillenecek?” Sahi Allah beni seviyor mu? Terazi kurulduğunda benim adıma işler nasıl gelişecek? İlahi huzurda durduğumda Rabbim bana nasıl hitap edecek? Mahkeme-i Kübra’da hesabım nasıl olacak?
Kitabım hangi tarafımdan verilecek?
Ruhum “alay-ı illiyyine” mi yükselecek yoksa “esfeli safiline” mi yuvarlanacak? Ölüm anında gerçekler aynel yakın ortaya çıkacak bunda şüphe yok da iş işten geçmeden, can boğaza dayanmadan “ara karneyi” bir görsek…
Hikâye bu ya… Vakti zamanında hayatını sürdürmeye dahi mecali olmayan tembel mi tembel kişiler türemiş. Kendi başlarına bırakılsa ölüp gidecekler. Bunlar için bir hastane inşa edilmiş. Hayatlarını sürdürebilmeleri için yatıp kalkacakları, yiyip içecekleri bir hastane…
Hastane duyulunca tabi müşteri artmaya başlamış. “Ekmek elden su gölden” olunca tembellik hastalığı bulunmayan uyanıklar da bu hastaneye koşmuşlar. Hastane dolup taşmış. Padişah ve yardımcıları bu soruna çözüm aramışlar. Gerçek ihtiyaç sahiplerini ayıklamak için çareler düşünmüşler.
Sonunda “Yakalım hastaneyi” demişler ve ateşe vermişler. Uyanıklar daha dumanı görür görmez tabana kuvvet kaçmışlar. Alevler her tarafı sarmış. Bir odada iki tembel kalmış. Biri ötekine demiş ki:
“Baksana arkadaş, alevler bizim odayı sarmış. Eğer bir şeyler yapmazsak şurada ölüp gideceğiz Allah korusun!” Ötekisi cevap vermiş:
“Arkadaş sen şimdi bütün bunları düşünmeye dahi üşenmiyor musun?”
Evet, bizde de tembeller var yok değil. Ama sayıları çok değil. Biz çalışmayı seven bir toplumuz. “Ekmeğini taştan çıkaracak” kudrete sahibiz. Şu dünya tarlasında bin bir zahmet, çile ve emekle 7/24 bilfiil çalışıyor, uğraşıyor, didiniyor, tarlayı ayrık otlardan temizliyor, derin derin kazıyor, türlü hayallerle say-u gayret ediyoruz.
İşte hudut göründü, şükür Mevla’ya haydi son bir gayret… Finiş çizgisine ulaştık. Gücümüzün son sınırına, terimizin son damlasına kadar her şeyimizi tükettik. Oturduk onlarca dekar dünya tarlasının en yüksek yerine ve o güzelim emeğini seyre daldık. “İnsan için ancak çabasının karşılığı vardır” ayetini hatırlatıyoruz yorgun ruhumuza. Bu, ne büyük mutluluk, ne büyük saadet, ne muhteşem başarı…
“Düşünmeye üşenmek” ne kelime. Ne hayaller, hedefler, gelecek planlamaları, hesaplar kitaplar yapıyoruz. Düşündüklerimizi ve gerçekleştirdiklerimizi yazsak ciltler dolusu roman olur.
Evet, uğruna bir ömür gitti. Gözlerin feri, dizlerin dermanı bitti. Kollar kıpırdayamaz bel bükülmez oldu. Gücümüzü, kudretimizi aldı götürdü bizden ama değdi mi elbette değdi. Şunca dünya malı, yatlar, katlar, daireler, kazançlar… İçimizden bir ses: “Yiğit adam, cesur kadın! Sen kazandın!”
Yücelerden bir nida uyandırdı bizi pembe rüyamızdan. Bir sayha, bir ses, bir haber ta kalbimizin derinliklerine işleyen bir lahza. “Lezzetleri, hayalleri yarıda kesen, sevinci kursağına tıkayan bir ses…”
“Hiç düşündünüz mü, (toprağa) ektiğiniz o tohumu?”(Vakıa: 56/63) Ne ektiniz dünya tarlasına? Ahirette biçecek, toplayacak, harman edecek, sevinçle kucaklayacak neler ektiniz? “… O (sevinçle) şakıyacak: “Hey millet! Alın işte, okuyun kitabımı!”(Hakka: 69/19) diyeceğiniz neyi biriktirdiniz?
Dünya tarlasına ne ektiğinizi hiç düşündünüz mü?
Hasis sarraf, kendine bir başka kese diktir,
Mezarda geçer akçe neyse onu biriktir. (NFK)
Mübarek gün ve geceler “ebedi hayat tarlamıza salih ameller” ekme bakımından verimli, bereketli mevsimlerdir. Ağustos böceği gibi yan gelip yatanlar, belanın dehşet verici sayhasıyla uyanırlar.
Biraz da “ahireti düşünmekten üşenmemek” lazım. Rabbim yar ve yardımcımız olsun…
YAZIYA YORUM KAT