1. YAZARLAR

  2. D. Ali TAŞÇI

  3. Emet’ten Emirdağ’a gönül yolculuğu
D. Ali TAŞÇI

D. Ali TAŞÇI

Yazarın Tüm Yazıları >

Emet’ten Emirdağ’a gönül yolculuğu

A+A-

15- 16 Nisan Salı ve Çarşamba günleri, “Namaz Gönüllüleri Platformu”ndan değerli kardeşlerim Ahmet Bulut ve M. Emin Yıldırım ile birlikte hem fiziki hem deruni bir yolculuğa çıktık. Yolumuz önce Kütahya Emet’e uğradı, ardından da Afyon Emirdağ’ı mesken tuttuk.
Önce hemen şunu belirtmeliyim: Yurt içinde ve yurt dışında değişik kurum ve kuruluşlarca davet edilerek namaz konusunda konuşmalar yaptık. Şunu gözlemledim: Müslümanların ortak paydalarının başında namaz geliyor. Her gittiğimiz yerde müthiş kalabalıklar oluşuyor ve heyecan en zirvede bulunuyor. İşin ilginç yanı, kadınların bu organizasyonlara yoğun ilgi göstermeleri. Bu durum hepimizi sevindiriyor; çünkü gelecek, onların elinde şekillenecek.
15 Nisan Salı günü, yukarıda isimleri geçen arkadaşlarla beraber üç kafadar Kütahya/ Emet’in yolunu tuttuk. Arabayı M. Emin kardeşimiz kullanıyor. Yalova, Bursa derken Kütahya’ya uğramadan Emet. Bursa’dan ayrıldıktan sonra, biraz acıktık gibi oldu. Eh, şimdi İnegöl’den geç de İnegöl köftesi yeme, olur mu? Biz de olacak olanı yaptık ve İnegöl’de köfte yedik.
Yolumuza devam ediyoruz. Tepelere tırmanarak yol alıyoruz. İnanınız, her adım başında bir çeşme ve buz gibi sular şırıl şırıl akıyor. Birinde durup buz gibi suyu içerken, kuş sesleri suyun akışına eşlik ediyor. Orman, yeşillikler, sükûnet ve alabildiğine özgürlük.
Emet’e vardığımızda akşam olmuştu. AGD’den iki güzel arkadaş bizi bekliyor, Sadettin Karataş ve Hidayet Özer. Hemen yol kenarında, Hidayet kardeşimizin evine misafir oluyoruz. Önce akşam namazı ve sonra… Eh, şimdi yemek yiyecek miyiz?
“Aman hocam, biz fırında güveç hazırladık, bunun yenmesi gerek!” denilince kendimizi sofrada bulduk.
Güveç yemiştim, ama bu başka güveç! Dilimiz rüya görmeye başladı adeta. Ardından da kaymaklı baklava gelince, bütün geceyi galiba rüya ile geçireceğiz.
Ve salondayız. Sekiz bin nüfuslu Emet’te salon tıklım tıklım.
Konuşmadan sonra kitaplarımızı imzalarken, yaşı elli beş civarında bir hanımefendi, benimle özel konuşacağını söyledi. İmzadan sonra geç saatte, yanında yirmi yaşlarında, oğlu olduğunu söylediği bir gençle, yanıma geldi ve heyecanla söze başladı:
“Hocam, Allah sizden razı olsun, geçen akşam Hilal TV’deki konuşmanızı izlerken Bilal’ın hikâyesinden çok etkilendim ve o akşam teheccüde kalkarak Rabbime gözyaşlarımla dua ettim, oğlumun namaz kılması için. Hocam, duam kabul oldu! O günden beri oğlum namaz kılıyor!”
Bu tarz şeyleri duymak elbette ki hoşumuza gidiyor. Samimiyetle ve maddi hiçbir şey beklemeden yapılan her iş ve davranış hedefine ulaşıyor.
Geceyi, bir termal pansiyonda geçirdik. Hidayet kardeşimizin ne marifetleri varmış meğer. Tam bir masör. Üç saate yakın hamamda kaldık ve bir kuş gibi çıktık hamamdan.
Hidayet’in Mehmet’ini unutmadım. Oğul Mehmet, ağırbaşlı ve de terbiyeli bir çocuk. Sekizinci sınıfa gidiyor ve bana söz verdi, Üstat Necip Fazıl’ın “Zindandan Mehmede Mektup” isimli şiirini ezberleyecek. ( Değil mi Mehmet?)
Sadettin Bey’in girişimciliğine ve samimiyetine de teşekkür ederek ( Emet Bor tesislerini gezmeyi bir dahaki sefere bırakarak ) Emet’ten ayrılıyor ve Afyon / Emirdağ’ın yolunu tutuyoruz.
Emirdağ’a vardığımızda ikindi ezanı okunuyordu. Programı düzenleyen Diyanet-Sen’in başkanı İmam Serkan Dursun kardeşimiz bizi karşıladı.
Biraz istirahat için bir yere çekilip birkaç imam arkadaşla konuşurken, Bediuzzaman Said Nursi’nin Emirdağ sürgününden söz ediyorum. Arkadaşlar, 1946’dan 1960’a kadar 14 yıl Bediuzzaman’ın Emirdağ’da sürgün hayatı yaşadığını söylüyorlar. Kaldığı evden bahsedince de maalesef yıkıldığını öğreniyoruz.
Evet, tam on dört yıl, “ Rabbim Allah”tır dediği için bir insanı tecride mahkûm etmek ve bunun da on yılının Demokrat Parti dönemine rastlaması gerçekten ibret verici bir durum.
Akşam, salon yine dolu ve insanlar heyecan içinde bizi dinliyorlar. Kadınlar yine çoğunlukta.
Bu namaz işi Anadolu’da maya tutacak, inşallah. Hepimizin secdeye olan iştiyakını vurguluyor. Alınlarını secdeye vardıran insanların gönlü de nurlanıyor. Saçlara ak düşmüş de kalbe Hak düşmemişse, vay oldu bize!
Namaz, hayatla nikâhlanmaktır. Nikâhsız bir hayatın kime ne faydası olmuştur ki? Ahiret hayatına inanıp da namaz kılmamak biraz zor iş. Mahşer günü namazlı yüzlerin parıltısı farklı olacaktır. Rabbim, ölmeden önce o parıltıyı kalbine indirebilmiş güzel kullarından eylesin bizi.
Saat gece on birde konuşma bitti, ama bizi bırakmıyor Emirdağlı dostlar. Bir pastaneye gidiyor ve dondurmalı tatlı yiyoruz. Pastane sahiplerine de teşekkürlerimizi iletiyorum, samimiyetleri için.
Saat yirmi dörtte Emirdağ’dan, ordaki dostlara eyvallah diyerek ayrılıyoruz.
Perşembe sabahı İstanbul’da sabah namazını kılıyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Yeni dezenformasyon yasası ve kişisel verilerin korunması kanununa göre; kişilik haklarına yönelik her türlü yayın suç teşkil ettiğinden, kurallara aykırı yorumlar onaylanmamaktadır. Lütfen bir aşağıdaki facebook yorumları bölümünü kullanınız
2 Yorum