Başbakan Tayyip Erdoğan, terör örgütü ile mücadele konusunda adım atmayan Amerika'ya sert eleştiriler yaptı. Özel temsilci atanmasına rağmen ABD'nin Kuzey Irak'ta PKK'ya karşı harekete geçmediğini belirten Erdoğan, "Bunlar oyalama taktiği mi?" sorusunu yöneltti.

Yakalanan teröristlerin üzerinden Amerikan menşeli silahlar çıktığına dikkat çeken Erdoğan, "Terörle mücadelede hiçbir olumlu gelişme yok. Artık somut sonuç bekliyoruz. Tribünde seyirci olarak kalamayız." dedi. Irak'taki gelişmelere de değinen Erdoğan, Saddam Hüseyin'in idam şeklini ve zamanlamasını 'tahrik' olarak niteledi. Koalisyon güçlerinin çözüme ulaşmakta zorlandığını kaydeden Başbakan, Türkiye, İran ve Suriye'nin çözüm için müşterek hareket etmeye hazır olduğunu, ABD'nin buna katılması durumunda sonuca gidilebileceğini söyledi.

Türk askerleriyle bayramlaşmak ve çeşitli görüşmelerde bulunmak amacıyla Lübnan'a giden Başbakan Erdoğan, uçağına davet ettiği gazetecilere önemli açıklamalar yaptı. Irak'ta Türkiye'yi üzen, rahatsız eden gelişmeler yaşandığına işaret eden Erdoğan, terör örgütünün bölgede devam eden faaliyetlerinden yakındı. Irak'ın toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin sağlanması ile Kerkük'ün özel statüsünün korunmasının Türkiye açısından vazgeçilmez olduğunu vurguladı.


Başbakan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bizim asıl rahatsızlık duyduğumuz konu terör örgütünün faaliyetleri... ABD özel temsilci atadı. Ancak hiçbir olumlu gelişme yok. Terör örgütüyle mücadelede ABD ve Irak'la ortak adım atabilirdik; ancak olmadı. 'Para kaynaklarını kurutacağız' diyorlar. 'Sıkıntılı başka bölgeler var, buraya ağırlık veremiyoruz' diyorlar. Bu bir oyalama taktiği mi? Biz somut netice bekliyoruz." Erdoğan, "Somut sonuçtan neyi kastediyorsunuz?" sorusuna ise şu karşılığı verdi: "Kamplar belli, terör örgütü burada örgütlenme çalışmaları yapıyor. 'Kapattık' dedikleri halde birçok ofisin kapatılmadığını gördük. Türkiye'ye teröristler giriyor. Ellerinde ABD menşeli silahlar ve bombalar var. Türkiye'de yakalananlarda bunları gördük. Ben bunları Amerikalı yetkililere de açık açık ifade ettim. ABD Başkanı George Bush'la Riga'dan döndükten sonra telefonla da konuştum. 'Eğer stratejik ortak isek bizi rahatsız eden terör örgütlerine karşı müşterek çalışma yapalım' dedik. Bize hak veriyorlar, eğer biz haklıysak gereğini yapmalıyız."

Başbakan Erdoğan, Irak'taki gelişmeleri değerlendirirken koalisyon güçlerinin çözüme ulaşmakta zorlandığını belirterek bölge ülkelerinin çözüm yolunda daha aktif rol üstlenebileceğini söyledi. Erdoğan, "Bizimle birlikte gerek İran gerekse Suriye bu sürece yönelik adımlar atabilir. İran müşterek hareket edebileceğimizi söylüyor. Suriye ile de mutabakatımız var. Buna ABD'yi de katabiliriz. ABD'nin vereceği karar önemli." dedi. Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin bölgede farklı yeri olduğuna dikkat çekerek, "Bölge ülkeleri mezhep ve etnik sorunlar yaşıyor. Türkiye'nin hiçbiriyle sorunu yok. Şii, Sünni, Kürt, Arap hepsiyle görüşüyoruz. Düşmanlık gibi sorunumuz yok." diye konuştu. Lübnan seyahatinin Ortadoğu turunun devamı olduğunu belirten Erdoğan, Suriye'nin Lübnan'daki 30 bin askerini çekmesinde Türkiye'nin başrol oynadığını şu sözlerle dile getirdi: "Suriye Devlet Başkanı Beşar'a, 'Askerini Lübnan'dan çek.' diye ricada bulunmuştuk. 'Çalışacağız, eğer çekersek sizlerin ricasıyla yapacağım bunu.' dedi. Cumhurbaşkanı Sezer, Suriye'yi ziyaret etti, bir hafta sonra da Lübnan'dan 30 bin askeri çekti."

Başbakan, Irak devrik lideri Saddam Hüseyin'in idam şekli ve infaz zamanlamasının yanlışlığına da dikkat çekti. Erdoğan, "İdamı kaldırmış bir ülkeyiz, tasvip etmemiz mümkün değil. Kutsal günde idam edilmesi ve görüntülerin televizyonlara verilmesi, o sırada söylenenler bunların hepsi tahrike yönelik. Zaten bölgede hassas dengeler, mezhep çatışmaları var. 650 bin insan ölmüş. Ölen sonunda Müslüman... Koalisyon güçlerinden ölen 5 bini bile bulmaz. İran-Irak Savaşı'nda 1 milyon 200 bin insan öldü. Aynı tuzağa niye düşüyoruz? 'İdam 15 gün sonra yapılacaktı, öne alındı.' gibi iddialar var, demek ki otorite boşluğu var, kapanın elinde kalıyor." değerlendirmesinde bulundu.