1. YAZARLAR

  2. D. Ali TAŞÇI

  3. FEODAL DÜNYANIN PADİŞAHI, MODERN DÜNYANIN KULU
D. Ali TAŞÇI

D. Ali TAŞÇI

Yazarın Tüm Yazıları >

FEODAL DÜNYANIN PADİŞAHI, MODERN DÜNYANIN KULU

A+A-

 

            İnsan doğduğu yerleri unutamıyor. Çocukluk ve ilk gençlik yılları hafızanıza silinmez boyalarla adeta nakşoluyor. Sonraki zamanlarda siz hep bu dönemlerin birikimini farkında olmadan kullanıyorsunuz. İnsan, çocukluğunun açılımı değil midir?

            Ben şimdi köyümdeyim. Çocukluğumun köyü ile şimdiki köy elbette çok farklı. Zaman tüneline giriyorum:

            Köyümde evin penceresini açtığımda odama bahar dolardı (şimdi de doluyor, çok şükür). Sabahleyin güne, babamın yanık sesiyle Kur’an okuyuşu ve kuş cıvıltılarıyla uyanırdık. Avluya çıktığımda Ayşe Teyze, “Evlâdım, sabah sabah size dut silkeledim.” der ve bir tabak dutu önümüze koyardı. Şefkatle, sevgiyle bize bakan gözlerine biz de sevgi bakışımızı boşaltırdık. Namaz vakti gelince Ali Dede, “Haydi namaza çocuklar!” diye seslenir ve güle oynaya camiye giderdik. Namaz dönüşü Ali Dede bize bakkaldan horoz şekeri ve bazen de iki adet bisküvi arasına sıkıştırılmış lokum alırdı. Akşam olunca komşu İsmail, mahalleliyi çaya davet eder, evinde hoş sohbetler edilirdi. Kahvaltı vaktinde Zeynep gelin, sıcak ev ekmeğiyle birlikte taze yumurta ve kokusu üzerinde, yeni çalkalanmış tereyağıyla evimize damlardı. Annem, babamın kovanlardan doğal olarak sağdığı balı önümüze koyar ve “Bu yağla bal iyi gider, karıştırıp yiyin.” der, ardından “Bismillah” diyerek baldan bir tutam alırdı.

            Komşular gül yüzlü, çocuklar cıvıl cıvıldı. Çocuklar kendi aramızda kavda etmez değildik, ama büyükler buna gülüp geçer ve bizi barıştırırlardı. Mahallede yaramazlıklarımız olurdu; mesela birkaç arkadaş birleşir, Mehmet amcanın kiraz ağacına akşam vakti gizlice çıkar ve doyasıya yerdik. Ertesi gün Mehmet amca bizi gördüğünde “Anlamdı demeyin, ama dikkatli olun keratalar, ağaçtan düşmeyesiniz.” diyerek bize serzenişte bulunurken bile merhametini yüzünden eksik etmezdi.

            Ahşaptan yapılmış arabalarımız vardı; iyi kayması, hız alabilmesi için annelerimizin yağdanlığından tereyağı aşırır ve arabalarımızın dingiline sürerdik. Arkadaşlar arasında yarış başlar, kimin arabası hızlı gider ve yarışı erken bitirirse, “Ananın yağ deposunu mu boşalttın?” der, yenilgiyi pek yediremezdik.

            Hele Rumi yılbaşı (13 Ocak) sabahını heyecanla bekler, o gece uykularımız kaçardı. Rumi yılbaşı sabahı gün doğmadan, mahallenin tüm evlerinin kapısını çalar, açılan kapılardan çıkınlarımızı kapıdan içeri atar ve çıkınların dolmasını beklerdik. Mahalleli de o gün eve gelecek çocukları bekler, hazırlığını ona göre yapardı. Kimileri çıkınlarımıza mandalina, kimileri hurma, elma, armut koyar; bazıları da bize akşamdan hazırlamış olduğu börek-çörek türü nevalelerden verirdi. Hiç kimsenin aklına para gelmezdi; çünkü para çok kıttı.

            İlkokula giderken yılsonu gezilerimiz olurdu. Gezi dedikse anlayın, komşu köydeki okul olurdu. Bir komşu köyde bakkal da vardı ve bizler o köye gitmeyi çok isterdik. Çünkü bakkaldan kuru incir veya somun ekmek ve helva alıp yiyecektik. Çocukluğumun en lüks yiyeceği helva ve somun ekmekti ve en mutlu olduğumuz anlar da onlara kavuştuğumuz anlardı.

            Bunları yazdıkça çocukluğumun içine dalıyor ve adeta çıkamıyorum. Hüzün gelip yanıbaşıma oturuveriyor. Çocukluk arkadaşlarımı hatırlıyorum, burnumun direği sızlıyor. Edu Ahmet’in misketlerini alıp sabah sabah, “Haydi misket oynamaya.” diyerek beni kışkırtması, Koşa İsmail’in, “Ceva Biçi, haydi düze, hamsili ekmek yemeye.” diye ta uzaktan seslenmesi, kulaklarımdan gitmiyor ve onları rahmetle anıyorum. “Tamam mı” lakaplı Koşa Hamit’e; “Hemidina, gidigina!” diye takıldığımız günlere selam olsun.

            Selam olsun o günlere; fakirdik, çulsuzduk; yiyecek ekmek bulmakta bile zorlanıyorduk, fakat mutluyduk, hem de çok!

            Şimdi Legolarla büyüyen çocuklar da mutludur sanırım; onlar da kendi zamanlarını ve dünyalarını yaşıyorlar. İnternetten dünyaya açılıp dünyayı tanımaya çalışıyorlar. Elbette bizden çok çok ilerdeler de huzur ve mutlulukları ne âlemde, asıl onu bilmek gerek.

            “Feodal” dünyamızın padişahı bizdik. Şimdikiler modern dünyanın kulları mı acaba?

  D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Yeni dezenformasyon yasası ve kişisel verilerin korunması kanununa göre; kişilik haklarına yönelik her türlü yayın suç teşkil ettiğinden, kurallara aykırı yorumlar onaylanmamaktadır. Lütfen bir aşağıdaki facebook yorumları bölümünü kullanınız