Gazeteciyi anlayamamak...
Gazeteci, yazarlar yazılarımızı daha çok bizlere her siyası görüşten, kurum - kuruluştan, sivil toplum örgütü, oda ve dernekten veya spor kulüplerinden ulaştırılan davet, belge, bilgi, CD, doküman gibi materyallerden haber ve yazıya dökeriz. Bazen bir siyası parti temsilcisi veya teşkilatı o kadar çok gazetecileri bilgilendirir ki, diğer siyası parti temsilcileri o gazetecinin veya o muhabir ve yazarın kendilerinin karşısında olduğu vehmine kapılır bazen de bu düşünceyi taşır. Ve o gazeteci- yazarla irtibatı keser, o gazeteciye, yazar ve muhabire mesafeli dururlar. Ona ne siyasi çalışmaların da, nede davetlerinde, her hangi bir teklifte bulunmazlar. Kendilerine yakın buldukları gazeteci, muhabir ve yazarları faaliyetlerine çağırırlar. Aslında bizleri davet eden her kim olursa olsun, görüş ve düşüncesine bakarak hareket etmeyiz. Farklı faaliyetler dikkatimizi çektiği sürece, değer verildiğimiz, hatırlandığımız, davet edildiğimiz zaman o partinin, o kurum ve kuruluşun şunun görüşü, bunun görüşü, bana yakın, sana uzak, bu şöyle anlar, bu böyle anlar düşüncesini asla taşımayız. Fakat bizim kutsal inancımızda, Davet edilmediğin yerde bulunma, davet edildiğin yerde ise bulunmaya çalış felsefesi hakımdır. Çünkü bizim itikadımızda davete icabet sünnettir.
O nedenle, bazen caddede de veya değişik ortamlarda siyası çalışma yapan siyasetçilerle karşılaştığımız zaman bir kısım aday ve parti temsilcilerinin yazılarımda taraf olduğumu, yazılarımın iktidara yönelik olduğunu, muhalefette olan partilerden ve kendilerinden bahsetmediğimi, sürekli iktidardan bahsettiğimin imasını vermektedirler. Hâlbuki benin felsefem Rizemiz, ülkemiz ve insanımız için yapılan her güzel yatırım, iş ve hadiseyi hak ettiği şekilde kaleme alarak kamuoyu ile paylaşmaktır.
Aslolan Rizenin kazanmasıdır, Aslolan milletimizin ve devletimizin kazanmasıdır.
YAZIYA YORUM KAT