Griple soğuk algınlığı aynı şey mi?
Trabzon Özel İmperial Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Cemil Bayarslan, grip ile soğuk algınlığının aynı şey olmadığını söyledi.
Trabzon Özel İmperial Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Cemil Bayarslan, kış mevsimine girerken soğuk algınlığı ve grip hastalığı sayısında önemli artış gözlendiğine dikkat çekerek uyarılarda bulundu.
Grip ile soğuk algınlığının farklı hastalıklar olduğuna dikkat çeken Dr. Bayarslan, gripten korunmanın en etkin yönteminin grip aşısı yaptırmak olduğunu söyledi. Bayarslan, soğuk algınlığı ve grip arasındaki en önemli farkın soğuk algınlığında yüksek ateş ve genel durum bozukluğu olduğunu anlattı. Soğuk algınlığı, burun tıkanıklığı, burun akıntısı, boğazda yanma hissi ve öksürükle başladığını anlatan Dr. Bayarslan, şöyle konuştu: "Soğuk algınlığına neden olan çok sayıda virüs var. Bunlar rinovirüs, adenovirüs, solunum yolları sinsisyal virüsleri, korona virüsü ve enterovirüslerdir. Bu virüslere dünyanın her yerinde rastlanabilir. Rinovirüsler sonbaharda bazen de ilkbaharda salgınlar yapar. Korona virüsler kış aylarında, enterovirüsler ise sonbaharda salgınlara neden olur."
Her virüsün çoğalma koşulları farklı olduğundan havanın ısı ve nem derecesine göre değişiklik gösterdiklerini anlatan Dr. Bayarslan, sözlerine şöyle devam etti: "Soğuk algınlığı hasta kişinin aksırık-öksürük sırasında havaya saçtığı virüs taneciklerinin solunması sonucu; bunun dışında tokalaşma, öpüşme ve kalabalık ortamda bulunma durumunda da bulaşabilir. Soğuk algınlığı belirtileri başladıktan sonra insanlar çoğu kez dinlenmeksizin ayakta geçirebilirler. Ancak, araya giren sinüzit veya orta kulak iltihabı oluştuğu zaman mutlaka dinlenmek gerekir. Tedaviden daha önemli olan nokta önlem almaktır. Yani hastalığın bulaşmasını engellemektir. Bunlar; ellerimizi sık sık sabunla yıkamak kalabalık ve kapalı ortamlarda kalmaktan kaçınmak ve bol sıvı alarak beslenmemize özen göstermektir."
Gribal enfeksiyonun tedavisinin yaklaşık bir hafta dinlenmekten geçtiğini anlatan Dr. Bayarslan, şunları söyledi: "Gribal enfeksiyonun etkeni ınflüanza virüsleridir. Çoğunlukla kış mevsimine girerken dünyanın her yerinde salgınlara yol açar. Virüs solunum yollarından girdikten 2-3 gün sonra kana karışarak tüm organları etkisi altına alır. Aniden titremeyle yükselen 39-40 dereceyi bulan ateş, baş ağrısı, kas ağrısı, halsizlik ve genel durum bozukluğu görülen başlıca belirtilerdir. Ateş 3-4 gün sürdükten sonra yavaşça düşmeye başlar ve hastanın genel durumu düzelir."
Ateş düştükten sonra ikinci kez yükselirse bunun sinüzit, orta kulak iltihabı veya bir pnömoni (zatürree) geliştiğinin belirtisi olduğunu anlatan Bayarslan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu durumda kesinlikle bir doktora başvurmak gerekir. Grip özellikle 12 aylıktan küçük çocuklar ve 65 yaşından büyük erişkinlerde ciddi komplikasyonlara yol açar. Özellikle şeker, kronik kalp hastalığı ve solunum problemleri olanlarda hayatı tehdit edecek ciddiyette komplikasyon gelişebilir. Böyle durumlarda hastanede yatarak tedavi şarttır. Gribal enfeksiyonun tedavisi için yaklaşık bir hafta dinlenmek gerekli. Hasta bol sıvı gıdalar almalıdır. B ve C vitamini hastaya destek sağlar. Ancak, vitaminler tedavide yararlı olmakla birlikte korunma esnasında faydalı olduğu gözlenmemiştir. Bunların dışında dekonjestan ilaçlar olan ve piyasada grip ilacı olarak satılan ilaçlar hastalığı iyileştirmez veya süresini kısaltmaz. Sadece belirtileri azaltır. Bununla birlikte birçok yan etkisi ortaya çıkabilir."
Doktor tavsiyesi olmadan ilaç kullanılmaması gerektiğini anlatan Bayarslan, sözlerini şöyle tamamladı: "Antibiyotikler ise bakteri enfeksiyonu yoksa asla alınmamalıdır. Gripten korunmanın en etkin yöntemi grip aşısı yaptırmaktır. Grip aşısı her yıl Eylül-Kasım ayları arasında yapılır. Koruma süresi bir yıl kadardır. Aşılanmış bazı kişilerde hastalık görülebilir ancak belirtiler hafif. Bu nedenle de önemli bir iş gücü kaybına yol açmaz"
HABERE YORUM KAT