HÂKİM BİR DÂVA, MAHKÜM BİR EDAYLA ANLATILAMAZ
“Hâkim bir dâva, mahküm bir edayla anlatılamaz.” ( Necip Fazıl)
Yaklaşık 59 yıldır AB’nin kapısında kul köle olduk, “Aman alın bizi içeri, ne olur kulunuz, köleniz olalım, yeter ki bizi de aranıza katın.” dedik ama olmadı işte. Sonunda zihinlerindeki tortuyu kustular ve hep birlikte niyetlerini belli ettiler: “Donduruyoruz!” dediler.
Hâkim bir dâva gerçekten mahküm bir edayla anlatılamaz. Siz dâvanıza inanıyorsanız, bunu pısırık bir ruhla, çekingen bir tavırla, adeta hırsızlama bir davranış sergileyerek muhataplarınıza dâvanızı hem anlatamaz, hem de itibarınızı düşürürsünüz.
Bunca yıldır, bizi aralarına almaktan çok, itibarımızı düşürmek, dünya devletleri arasında beş paralık konuma indirmek için bizi ne kapılarından uzakta tuttular, ne de içeri aldılar. Amaçları, itibarsızlaştırmak.
Onların derdi tasası bizim iç hukukumuzdan öte, bağlı bulunduğumuz tarihi misyondan bizleri uzak tutmaktı. Bunun için yıllardır siyasi işlerimizi onlar organize etti, darbeler düzenlediler, halkı hizaya getirmek istediler, Müslüman milleti kendi değerlerinden uzak tutmak için, içimizdeki işbirlikçileri paravan olarak kullandılar ve pişmiş tavuğun başına gelmediği bela ve sıkıntılarla bugünümüze gelebildik.
Şimdi değişen nedir?
Aslında bir şey değişti ve ona bağlı olarak çok şeyin de değiştiğini ve ana mecraına aktığını görüyoruz. Her ne kadar biz göremesek de onlar görüyor ve önlemlerini alıyorlar.
Yöneticilerimizin ruhu değişti. Yerli ve milli olanlar iktidar oldu. Kapıda beklemeyi zül sayan zihniyet işbaşına geçti. Köleliği kabul etmeyen anlayış sesini yükseltir oldu. Dâvasının hâkim olduğuna inananlar, mahküm bir edaya paydos dedi. Yani öze dönüş başladı ve olanlar oldu, şeytanın foyası ortaya çıktı.
Bundan sonra mı?
Yahu sen doğru yolda olduğuna inanıyorsan, zihinsel kölelikle malül değilsen, Hakk’ın iradesini baş irade ediniyorsan, milletinin sağduyusuna güveniyorsan… dünya bir olsa sana ne yapabilirler ki?
Kapıda bizi köle gibi tutanlar her işimize karıştılar, her durumumuzu denetlediler. Silah sanayinden, enerjiye her konuda onlara bağımlı olmayı bize kalkınmışlık ve demokrasi olarak sundular. Bütün bunlara onurlarıyla karşı çıkanları yok ettiler, partilerini kapattılar ve sandılar ki, bu düzen hep böyle dümdüz gidecek!
“Zulmün topu var, güllesi var, kal’ası varsa
Hakk’ın da bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır.”
Diyor ya şair, tarih boyunca esareti tatmamış olan bir millete, “demokrasi” adına, “demokratik değerler” adına adeta “köpek yalı” içirmeye kalktılar. Bu millet bunu yutmaz!
Eğer önümüzde, AB bir referanduma giderse ülkemizde, “hayır” tercihinin çıkacağı sürpriz değildir. Bunca yıl onuruyla oynanmış bir millet var karşılarında ve bunun hesabını tarih önünde alnının akıyla vermeye hazırlanıyor. Zaten biz kendi içimizde hazırlıkları tamamlayana kadar, AB dağılmazsa. En büyük ağabey İngiltere ayrıldı, şimdi de İtalya hazırlanıyor. Kendi aralarında daha İkinci Dünya Savaşı’nda birbirlerinin etini yiyenler, şimdi çıkmışlar birlik ve beraberlikten, insanca yaşamaktan söz ediyorlar. Elbette bunlar güzel şeyler de, bir de arada dolaşan kemik parçaları olmasa!
Köpek ruhlu olanların dostlukları, kemiği görene kadardır.
Biz kendi içimizde Dâva’mızın üstünlüğüne inanırsak, mahküm bir edadan uzaklaşır ve özgürlüğün gerçekten tadına varırız.
Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler.
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci
YAZIYA YORUM KAT