“HÂLÂ AKLINIZI BAŞINIZA ALMAYACAK MISINIZ?”
Kader, ölçü demektir. Allah her şeyi bir ölçüye, bir kadere göre yaratmıştır. Ölçüsüzlük sorumsuzluktur ve ölçüye uymayan her insan neticeden sorumludur.
Mesela;
Varlık içinde ölçüsüz hiçbir şey yoktur. İnsan vücudundan galaksilere kadar, mikro organizmalardan makro organizmalara kadar her şeyin bir ölçüsü mutlaka vardır. Ölçüsüzlük karmaşa demektir ki, varlıkta asla karmaşa görülmez.
“Biz, her şeyi bir kader/ ölçü ile yarattık.” (Kamer, 49)
Büyük küçük her şey bir ölçüye göre yaratılmıştır. Bir amaca, bir hikmete göre düzenlenmiştir. Başıboş ve lüzumsuz hiçbir şey yoktur. Tesadüfen meydana gelmiş hiçbir şeye tesadüf edemezsiniz. Kendiliğinden olmuş hiçbir şeye rastlayamazsınız. Kâinatta mutlak bir ahenk/ uyum hâkimdir. Yaratıcı, her şeye bir ölçü koymuştur. Bilim adamları, bir şeyi yeni baştan yaratmıyor, Yaratıcı’nın koyduğu bir ölçüyü buluyor ve buna “bilim” deniliyor. Mutlak âlim ise Allah’tır, yoktan var eden O’dur.
“Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır; onları O’ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; o’nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. O, yerin karanlıklarındaki tek bir taneyi bile bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.” (En’am, 59)
Dünyanın hacmi, güneşten uzaklığı; güneşin kütlesi, ısı derecesi… Yeryüzünün kendi ekseni üzerindeki ölçülü eğimi, hem kendi çevresinde, hem de güneşin çevresindeki seyir hızı… Ayın dünyadan uzaklığı, hacmi ve kütlesi… Karaların ve denizlerin dünyadaki dağılımı… Daha sayıya gelmez ölçüler, oranlar… Hepsi bir kadere/ ölçüye göre düzenlenmiştir.
İnsan vücudunun ahenkli bileşimi, doğanın harika oluşumu, hayvanlar âleminin gizemi… Bütün bunları yoktan var eden Allah’tır. İnsanlar, bu oluşumu, bu varlığı keşfettikçe “bilim” ortaya çıkar. Bu harikuladelikleri keşfeden “bilginler”in başlarını secdeden kaldırmamaları gerekirken, birçoğunun kendilerini “ilah” ilan etmesi akıl kârı değildir.
Allah, evrende milyarlarca galaksi, her galaksi içinde güneşten büyük milyarlarca yıldız yarattı ve bu yaratış devam ediyor. Bir gezegen diğerine asla çarpmaz ve yörüngesinden asla sapmaz.
“Güneş kendisine ait yerleşik bir düzene göre (yörüngesinde) akıp gider. Bu, çok güçlü ve her şeyi bilen Allah’ın takdiridir.” (Yasin, 38)
“Ay için de menziller belirledik…” (Yasin, 39)
“Ne güneşin aya yetişip çarpması uygundur ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzüp gider.” (Yasin, 40)
Daha insan aklının alamayacağı harika şeyleri yaratan ve bunları bir düzen içerisinde yöneten Allah, insanların yaşam biçimlerini, sosyal, siyasi, ekonomik, hukuki… hayatlarını bilemeyecek, düzenleyemeyecek ve yönetemeyecek, öyle mi? Allah’ı, bize kendisinin tanıttığı gibi tanıyan hiçbir kimse buna itiraz edemez. İnsanları belli bir zaman diliminde “özgür” bırakması, insanların sınavdan geçmeleri içindir.
Şeriat yani İslam, insanların dünyada yaşarlarken, evrenin işleyişindeki ahenge/ uyuma uygun bir fıtri ve sosyal hayatın adıdır. Allah her şeyi bir kadere/ ölçüye göre yarattı. Ölçüsüz yapılan her şeyden insan sorumludur. Şeriat, yani İslam’ın dünya yasası, evrenle bütünleşmenin adıdır. Evrenle bütünleşemeyen insan yabandır ve ölçünün dışındadır ve bu halinden de sorumludur. Bu çelişkiyi yaşayan insan Kabilleşir ve öldürücü olur.
İbn Arabî’nin bir tıp tanımı vardır: “Tıp, vücudu dengede tutma sanatıdır.” der. Vücut dengede değilse hastadır veya ölümcüldür. Bir insan veya bir toplum veya bir dünya, Mutlak Hâkim olan Allah’ın koyduğu yasalara göre yönetilmezse, o insan veya o toplum veya o dünya iflah olabilir mi? O insan veya o toplum veya o dünya hastadır veya ölümcül bir durumdadır.
“ Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir. …Fasıklardır… Zalimlerdir.” (Maide, 44, 45, 47))
Hükmü koyan, âlemleri yaratan Allah’tır. Kim ne diyebilir?
“…Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?” (En’am,32)
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci
YAZIYA YORUM KAT