Hastaya; narı, zamanı gelince yedir!
Bir genç, alternatif tıp uzmanının yanına gidip ona çırak olmak istediğini söyledi. Sen sabırsızsın. dedi doktor ve bu yüzden öğrenmen gereken şeyleri gözlemekte başarısız olursun.
Fakat genç adam çok rica edince, doktor da onu yanına çırak olarak aldı.
Birkaç yıl sonra genç adam o güne dek öğrenmiş olduğu becerilerin bazılarını uygulayabileceğini düşündü.
Bir gün adamın biri, doktorun evine doğru geliyordu. Doktor ona uzaktan bakarak, Bu adamın nara ihtiyacı var. dedi.
Çırak : Efendim, siz teşhis koydunuz, reçeteyi de ben vereyim. dedi. Doktor başını salladı.
Hasta, kapının eşiğine gelir gelmez öğrenci onu içeriye aldı ve Sen hastasın, nar ye! dedi.
Nar mı? diye bağırdı hasta, narı sen ye; hıh, saçmalığa bak! dedi ve çekip gitti.
Genç adam üstadına bu söz alışverişinin ne anlama geldiğini sordu.
Sana bunu, bir daha benzer bir vaka geldiğinde anlatırım. dedi doktor.
Aradan fazla bir zaman geçmeden eve doğru bir adamın yaklaştığını gördüler. İşte sana nara ihtiyacı olan bir adam daha. dedi doktor. Hasta içeriye alındı ve doktor onunla konuşmaya başladı : Senin durumun oldukça zor ve karmaşık. Evet, senin özel bir diyete ihtiyacın var. Bu, şöyle yuvarlak bir şekle sahip olmalı, içinde kesecikleri bulunmalı ve doğada yetişmeli. Portakal desem
bunun rengi uygun olmazdı
limonlar da aşırı asitli
Hah, tamam! Nar! Nar yemelisin sen.
Hasta memnun ve müteşekkir uzaklaştı.
Fakat Üstat dedi öğrenci, niçin doğrudan doğruya nar demediniz?
Çünkü dedi doktor, Onun nara olduğu kadar zamana da ihtiyacı vardı.
Hepimizin zamana ne çok ihtiyacımız var. Böyle olmasına rağmen yine aceleci davranır ve başarısızlığımızı kendi ellerimizle hazırlarız.
Hangi tohum toprağa atılır atılmaz yeşerir? Öyle meyve ağaçları var ki yıllar sonra meyve verir. Doğa yasalarını bilmeden doğadan ürün alamazsınız. İnsanı tanımadan da atılacak her adım, hastanın çekip gitmesine neden olur.
Sabır, evet ama tohumu toprağa attıktan sonra sabır ve tevekkül. Mermerin üzerine konan tohumun çatlayıp ağaca dönüşmesi nasıl mümkün olsun?
Aceleciyiz; söylenen sözün bitmesini beklemeden cevap vermeye kalkışırız ve arkasından pişman oluruz. Bize karşı geliştirilen bir davranışı tahlil etmeden anında karşı davranış geliştiririz ve yine nedametimiz fazla olur.
Çınar ağacı yüzlerce yıl yaşar. Onun büyümesi de uzun yıllar alır. Mevsimlik bitkiler de vardır. Uzun vadeli bir iş yapmak istiyorsanız, acele karar vermemelisiniz. Örneğin, evlilik uzun vadeli bir karardır. Aile ortamı da hakeza öyle. Aile içindeki aceleci davranışların yuvaları nasıl yıktığını artık görmeyen yok. Çırak gibi değil, doktor gibi davranmalıdır. İhtiyacı zamana yaymalıdır.
Öyle kadınlar bilirim ki, cimri kocalarına bile istediklerini aldırmışlardır. Nasıl mı? İsteklerini zamana yayarak. Farenin üfleyerek yiyip acıtmaması gibi, isteklerinin tümünü bir anda değil, yavaş yavaş ve karşısındakinin de eşref saatini kollayarak.
Politika bunun için ahlat ( acı armut ) gibidir. Olgunlaşmamış insanların hücumuna uğrar çoğu zaman. Zamansız çıkışlar, olaylar olgunlaşmadan verilen acele kararlar, bazen bir toplumun geleceğini karartabilir. Ne var ki olgunlaşan meyvelerin de zamanında koparılmaması, onların çürümesine neden olur. Her şeyi zamanında ve yerinde yapmak olgunluk işaretidir ve başarının sırrı da buradadır.
Bir insanın yetişmesi için bir ömür ister. Hayat bahçesine fıtrat tohumunu atmadan nasıl yetişsin insan? Fıtrattan habersiz, nefislerini ilah edinenlerin hegemonyasındaki bir dünyada mutluluk beklemek de saflık olur.
O zaman çocuklarımızı iyi yetiştirmek gerekmektedir. Evinizdeki eşyaların değeri kadar kitabınız yoksa, eğitim anlayışınızı yeni baştan gözden geçiriniz. Bizim çok para kazanan ve yalnız kendini düşünen insana değil, irfan sahibi, kendisi kadar da başkalarını düşünen güzel insanlara ihtiyacımız vardır.
NOT: 15 Şubat Cuma akşamı, Namazla Diriliş konferansları çerçevesinde gittiğimiz Bursa / Mustafakemalpaşa halkının yoğun ilgisine, özellikle Avukat Reyhan Özkaraman Hanımefendinin heyecanı, duyarlılığı ve misafirperverliğine, eşi A. Rıza Beye ve bizi konferanstan sonra da yalnız bırakmayan gençlere teşekkürlerimi sunuyorum.
YAZIYA YORUM KAT