İÇİMİZDE VE DIŞIMIZDA NELER OLUYOR?
Ülkemiz tarih içindeki zor zaman dilimlerinden birinden daha geçmeye başladı. Ülke içinde kaos oluşturmak isteyenlerle, güney komşularında olup biten ve bize de sirayet eden olgular hareketliliği hızlandırdı.
Öyle bir inanç, tarih ve medeniyet çizgisinden geliyoruz ki, bugünkü olayları güncel olarak tahlil etmek, anlamlandırmak ve bir sonuca ulaşmak asla mümkün değildir. İslam’la tanıştığımız günden bugüne derin bir analiz yapmadan bugünkü olayları anlamamız ve bir sonuca ulaşmamız imkânsızdır.
Evet, dünyada bir çıkar/menfaat savaşı vardır ve bu inkâr edilemez; fakat hiç mi inanç savaşı yoktur? Avrupa Birliği’ne bunca yıldır giremeyişimiz, daha doğrusu bizi buraya almayışları bir maddi olgudan dolayı mıdır? Bulgaristan, Yunanistan ve diğer irili ufaklı Avrupa ülkelerinden daha mı gerilerdeyiz? İflas eden Yunanistan’ı ayağa kaldırmak için bütün bir Avrupa ayağa kalktı, üstelik Yunanistan evin şımarık ve yaramaz çocuğu pozisyonlarından da vazgeçmiyorken.
Tarih içindeki bunca Haçlı seferlerinin bugün de devam etmediğini kim söyleyebilir? Hıristiyan literatüründe Müslümanlar “şeytan”dır. Bu böyle olunca sizin yüzünüze riyakârca gülenlere siz nasıl güveneceksiniz?
Gerçeği, gerçekmiş gibi görünen şifrelerin arkasında değil, onun derinliğinde gerçekliği görebilmek insanın olgunluğunun ve irfanının bir neticesidir. Bir su damlacığını çıplak gözle görmek başkadır, onu mikroskobun altında görmek başkadır: Bu durumda milyonlarca tek hücreli yaratıkla karşı karşıya bulunursunuz. Yastığa başımızı koyup mışıl mışıl uyuyoruz. O yastığa mikroskopla baksak, milyonlarca canavarın yastığın üzerinde tepindiğini görecek ve uyku şöyle dursun, dehşete kapılacaktık!
Gerçekle temas eden insanlar hüzünlüdür; herkesin bilmediğini, görmediğini onlar bilir ve görür olduğundan ulu orta, olur olmaz konuşamaz ve harekette bulunamazlar.
Bugün Türkiye’yi yönetenlerin bu tarz bir duyuş ve biliş içinde olduklarına inanıyorum. Hem tarihi süreci biliyorlar ve hem de, en önemli özellikleri, yerlidirler. Ülkelerinin başında yerli duruş sergileyen liderlere, kadrolara asla tahammül edemeyen müstevliler, bu zamanda da bizim başımıza her türlü çorabı örmek için ellerinden geleni artlarına koymayacaklar. Bölge ısınıyor ve asıl menbağına doğru hızla ilerliyor. Önümüzde zor günler olabilir; ama arkasında baharların gelmeyeceği anlamına gelmez.
En kötü şey, içinizdeki “hain”leri bilip onlarla bir arada bir şey olmamış gibi hareket etmektir. Türkiye, yüz elli yıl önce başına gelen medeni yürüyüşündeki inkıtayı bertaraf etmeden, bunu yok edecek ve onu asıl kaynağına ulaştıracak kadroyu tahkim etmeden, bulunduğu yerde evlerini altından, yollarını gümüşten yapsa, yine de halkını mutlu edemeyecek ve tam bağımsız olamayacaktır. Bizim özgürlük kodlarımız maddi değildir çünkü!
Yukarıda da söyledim, bugün Türkiye’nin en büyük şansı, yöneticilerinin yerli olmasıdır. Bu nedenle bunca sarmala rağmen halkın tedirginliği gözlenmemektedir. Bu da ekmekten önce, güvenin daha ileri sıralarda tutulduğunu göstermektedir.
Geleceği sadece Allah bilir. İnsanlar kendi şartları doğrultusunda ancak gelecekle ilgili tahminde bulunabilirler. Şiddet zamanlarında herkes asıl rengini belli eder. Renklerin belli olmaya başladığı bir dönemde kazanan bu milletin asıl kimliği olacaktır. Yastığa mikroskopla bakıp dehşete kapılmak yerine, tevekkülle ve sabırla yaradılış gerçeğimizi en başa alarak olayları ve olguları karşılamalıyız.
“Bunlar da olabilir miydi?” diye şaşıracak olduğumuz günler yakındır; çünkü zaman asıl mecraına doğru hızla ilerlemektedir ve Müslümanların da mutlu ve huzurlu yaşayacak oldukları günler yakındır.
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci
YAZIYA YORUM KAT