İÇİNDE ABDEST BOZULACAK EVLER ÇOĞALIYOR!
Mesnevi’den bir hikâye:
Bir derviş bir eve gelerek ev sahibinden bir kuru ekmek ister. Ev sahibi, “ Burada ekmek ne arar, sen burasını ekmek fırını mı sandın?” der. Derviş, “ Hiç olmazsa birazcık yağ ver.” deyince, adam; “ Burası kasap dükkânı değil.” diyerek onu baştan savmak ister.
Derviş, “Ey ev sahibi, hiç olmazsa bir avuç un ver.” deyince, ev sahibi; “ Burasını değirmen mi sandın.” deyiverir. Derviş; “ Bari bir bardak su ver de susuzluğumu giderivereyim.” Diye tutturunca, ev sahibi; “ Burası ne çeşme, ne de deredir.” der.
Derviş ne istediyse, ev sahibi “yok” der ve dervişe hiçbir şey vermek istemez. Bunun üzerine o dilenci derviş, eve girip küçük abdestini evin içinde ulu orta bir yerde bozman ister. Ev sahibi; “ Hey, ne yapıyorsun, burası bir ev!” diye bağırınca, Derviş;
“ Ey vicdansız adam, bari içinde hiçbir şey bulunmayan bu yıkık yere abdest bozayım da rahata kavuşayım; içim ferahlasın. Mademki burası yaşanacak bir yer değil, böyle evde ancak abdest bozulur!”
Sevgili dostlar, zaman zaman bu hikâyedeki eve benzer evlerle hayatın içinde karşılaştıklarımız olmuyor değil. Öyle un, şeker, yağ tarzında değil, ama insanlık adına bazı şeylerin bulunmadığı evler, maalesef, çoğalmaya başladı.
“Vicdan var mı bu evde?” diye sorsanız, alacağınız cevap ürkütücüdür: “Az önce tabutun içinde çıkıp gitti!” Giden, boğazlanmış eşin tabutudur. “Sevgili” diye kucaklanan bir insanı, canavarca öldürebilmek, orada vicdanın öldüğünü göstermiyor mu?
“Vefa var mı bu evde?” deseniz; birileri derinden bir “off” çekerek sizi cevaplar; “ Öyle biri bu eve hiç ama hiç uğramadı!”
“Sevgi, şefkat, merhamet” deseniz, “ Sevgisiyle evlatlarını kucağında büyüten anne ile şefkat abidesi baba, huzur evinde, gençlik rüyalarını yaşıyorlar! Bayramdan bayrama bile rüyalarından uyanabilmeleri çok zor.
“Saygıdan haber var mı?” diye bakınsanız, oğlan, babanın huzurunda bacak bacak üstünde, zappingle meşgul, kız, cep telefonuyla, sevgilisiyle, pardon manitasıyla, laubali bir şekilde, anne babasının huzurunda şapırdatmaktadır.
Hoş, bu çocuklar böyleyken, ebeveynlerin çok iyi konumda olduklarını söylemek istemiyorum. Her biri ayrı âlem, modern bir ailenin görüntüsü, maalesef, bundan pek farklı değil. Tohum eken anne baba, tohum çocuklar. Ne ekici sağlam, ne tohum ve ne de toprak. Durum böyle olunca bir acayip nesil türedi orta yerde ki, hiçbir kitap bunlardan söz etmiyor.
İnsan fıtratı bombalandı, dostlar! Fıtrat bozulunca da olacak olan oldu; nesebi gayr-ı sahih bir türediler güruhu orta yeri kapladı. Terbiye, Rabbin insandaki tecellisiyken, şeytanın bile dilini yutturacak “modern” görünümlü algı ve anlayışlar, rol modeller evimizin içini, af edersiniz, abdest bozulacak yer haline getirdiler!
Ne mi yapalım? Çok basit, evinizin içinde dünyayı ve dünyalığı konuşmayın; çocuklarınız onları değil, sizi seviyor ve paylaşmak istiyor. Ne var ki, siz çocuklarınızı tanımaktan çok, cebinizi tanıma yoluna girdiğinizden, bu olup bitenler, çocukların size karşı bir direnişi, isyanıdır; bunu görmeli ve sevgiyle, şefkatle kırmalısınız.
Şöyle bir bakın, dünyada ve ülkemizde teröre bulaşmış çocuk ve gençlerin özel hayatlarını inceleyin, neredeyse hepsinin kimsesiz veya “abdest bozulacak evler”de yaşadıklarını görürsünüz. Bütün bunlar tesadüf müdür?
Medeni değerlerimize acilen dönmek zorundayız. Bunu yaparken de hiçbir politik endişeye kapılmadan ve politik dedikodulara da kulak asmadan yapmalıyız. Yoksa hepimizin evinin içi, Allah korusun, “abdest bozulacak ev” durumuna gelir.
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci
YAZIYA YORUM KAT