1. HABERLER

  2. YURT VE DÜNYA

  3. İki Diyarbakırlı ağzından gerçekler
İki Diyarbakırlı ağzından gerçekler

İki Diyarbakırlı ağzından gerçekler

PKK'nın yeniden alevlediği şehir olaylarını Diyarbakırlı bir işadamı ve bir gazeteci çok çarpıcı tespitlerle yorumladılar. Olay buradan göründüğü gibi değil.

A+A-

Ali Bayramoğlu/Yenişafak

Güneydoğu alevi ve Ergenekon…

Birbirine bağlı ve merkez üssü Diyarbakır olan üç gelişme meydana geldi dün. Öcalan'a kötü muamele gerekçesiyle Doğu ve Güneydoğu'nun kimi yerlerinde, özellikle Diyarbakır'da gösteriler, sokak çatışmaları, sabah saatlerinde tüm kent esnafını etkileyen "kepenk kapama eylemi" yaşandı.

Başbakan Diyarbakır'a gitti.

Ergenekon Davası'nın ilk celsesi yapıldı.

Önce içeriden birkaç gözleme kulak kabartalım.

Siyasetin içinde büyümüş, Kürt sorununun her aşamasını solumuş, Diyarbakırlı bir iş adamı şunları söylüyordu telefonda:

"Bu olaylar her şeyden önce Tayyip Erdoğan'a, Diyarbakır'a geldiği gün örgütün verdiği bir cevaptır, Öcalan bahanedir. 'Diyabakır'ı alacağım diyorsun, gel de al' meydan okumasıdır. Aslında bu, orantısız bir eylem. Diyabakır'da bu eylemin karşılığını oluşturacak bir hava, bir PKK desteği yok. Esnaf örgütün baskısıyla dükkânlarını kapamak zorunda kaldı. Bu bir PKK şovudur. Ayrıca bu eylemin Ergenekon davasının başladığı gün yapılması da ilginçtir…"

"Bunlar zıvanadan çıkmış" diyerek adını saklı tutmamı isteyen bir başka Diyarbakır'lı, meslekten bir gazeteci ise şunları söylüyordu:

"Korku yine ortalığı sardı, kepenk kapatılması gönülle değil, zorla oldu. Şunu bil, eski günlere dönülmesi için PKK büyük bir çaba sarf ediyor. Bunu da korku zoruyla yapabilir, bu güce ulaşabilirler, kötüsü bir süre sonra korku yerine doğal davranışa bırakır, eylemler gönüllü hale gelir. Kaldı ki örgütün elinde ciddi imkanlar var. Kullandığı zemin eskiye oranla çok geniş, STK'larda, belediyelerde çok etkililer…"

Yaşananları şöyle yorumluyordu:

"Birçok şey bir arada yaşanıyor. Bir kere seçim hesaplaşması var. Örgüt AK Parti'nin bu bölgede başarılı olmasını engellemeye çalışıyor. Ayrıca PKK'nın yediği baskıya verdiği tepki, bir güç gösterisi yapma girişimi var. En önemlisi örgütün yeniden gerilimi arttırma ve bunu yayma politikaları izlemeye başlaması… Bir de Diyarbakır'da aydın kesim arasında en çok konuşulan konu var: Bu eylemlerle Ergenekon arasındaki ilişki meselesi, PKK'nın Ergenekonculara destek vermesi ihtimali…"

Sondan başlayalım…

Bunlar Ergenekon'u doğrulama, onunla dayanışma eylemleri midir?

Belki…

Nitekim PKK ile Ergenekon arasındaki bağa ilişkin bir dizi delil dün başlayan dava dosyasında bulunmuyor mu? Öcalan'ın açıklamaları Ergenekon'a el veren bir ton taşımıyor mu?

Bunlara rağmen dün yaşananları açıklamada asli unsuru Ergenekon davasının oluşturduğunu sanmıyoruz.

"Seçim hesaplaşması, PKK'nın gerilim politikaları arttırmaya yönelmesi, bu yolla Kürt alanını kontrol etme gayretleri" bizce "daha gerçek ve daha belirleyici"dir.

Kaldı ki Türkiye'de son günlerde oluşan ortam PKK'nın bu arayışına son derece uygun: Haykıran bir Genelkurmay Başkanı, onu alabildiğine destekleyen bir Başbakan, otoriter dilin öne çıkması, asayiş mantığının alan kazanması, Aktütün tartışmaları, bir ayda 50 ye yakın can alan ve arka arkaya gelen PKK eylemleri…

Asıl soru şudur:

Peki, Türkiye eski günlere, Güneydoğu'da kent ve kasabaların alev alev olduğu günlere döner mi? Çark demokrasiden otoriterliğe, siyasetten şiddete kayar mı?

Dün Diyarbakır'da ortaya çıkan, manzara ciddi bir riske işaret ediyor.

Görünen odur ki, Türkiye ve Güneydoğu eski günlere dönebilir ve bu dönüş sadece o bölgeyle de sınırlı kalmayabilir.

Ne yapmalı?

İlk yapılması gereken, bu "geri dönüş kanallarını besleyen tutum ve politikalar"a son vermek olmalıdır.

Bunun için hükümet sürekli meydan okuyan, hafifseyen, silah ve para dışında hiçbir adımı akla getirmeyen asayişçi mantık ve dili bir kenara bırakmalıdır.

Kendisini "askeri kontrol"a sokacak, "askeri alan"a hapsedecek tutum, açıklama ve vurgulardan kaçınmalıdır.

Türkiye ve AK Parti bugüne kadar terör ve Kürt meselesinde az da olsa yol alabilmişse bunu demokratik adım ve atılımlara borçludur.

PKK'yı boğan demokrasidir, bölge halkına ona karşı güç veren yine demokrasidir…

Bunu kimse unutmamalıdır…

Başbakan dün Diyarbakır'da demokrasiden taviz verilmeyeceği, 2005 te yaptığı konuşmaya sadık olduğunu söylüyordu…

Bunu sadece Diyarbakır'a geldiğinde değil Ankara'dan da söylemeli, askerle kriz anında da söylemelidir…

Demokratik yol zordur ama sonunda çıkış olan tek yoldur…

HABERE YORUM KAT

UYARI: Yeni dezenformasyon yasası ve kişisel verilerin korunması kanununa göre; kişilik haklarına yönelik her türlü yayın suç teşkil ettiğinden, kurallara aykırı yorumlar onaylanmamaktadır. Lütfen bir aşağıdaki facebook yorumları bölümünü kullanınız
2 Yorum