
İkizdere, Türkçe ödülünü aldı
İş yerlerinde Türkçe Ad Kullanılması kararı alması Türk Dil Kurumu'nun dikkatini çeken Rizenin İkizdere İlçe Belediyesine ödülü verildi.
GÖKTÜRK FIRAT
Türk Dil Kurumu (TDK) tarafından iş yerlerinde Türkçe ad kullanılması kararı alan İkizdere Belediyesi, İkizdere Kültür Merkezi'nde düzenlenen bir törenle ödüllendirildi.
Törene Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın, Vali Vekili Hasan Kayhan, Rize Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazmi Turan Okumuşoğlu ile İkizdere Belediye Başkanı Hasan Köseoğlu katıldı.
Törende konuşan Türk Dil Kurulu Başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın özellikle televizyon kanallarında Türkçe karşılığı bulunan 2 binden fazla yabancı kelimenin sıkça kullanıldığına dikkat çekerek, Türkiye Cumhurbaşkanının eşine neden İngilizce bir sözcükle hitap edelim dedik. Biz bunu yeniden adlandırmaya karar verdik. Sonunda First Lady'i sözcüğünü Baş bayan olarak belirledik. Bunun kullanılmasını önerdik. Baş bayan sözcüğü buraya gelmeden baktım 60 bin defa kullanılmış. Türkçe'de yer buldu. İstediğimiz tek şey var. Dilin kullanımıyla ilgili olumsuzlukların yaşandığı alanlarda kuralların belirlenmesi için yasal düzenleme yapılmasıdır. Var olan yasal boşlukların giderilmesi lazım. Mevzuatımızda çamaşırın hangi balkona asılacağı yer alırken tabelaya nasıl isim verilir bu yönde bir düzenleme yok. Türkçe bizim ses bayrağımızdır. Bizi başka milletlerden ayıran en temel değerdir. Bu ülkede yaşayanların insanların ortak paydası Türkçe'dir. Ortak bir iletişim dili yoksa o ülkede birlikten söz edilemez. El ele verelim dilimize sahip çıkalım şeklinde konuştu.
Akalın konuşmasının ardından Türkçe'nin korunmasına yönelik girişimlerinden dolayı İkizdere Belediye Başkanı Hasan Köseoğlu'na teşekkür plaketi takdim etti.
HABERE YORUM KAT
Türkçe'yi koruma yasası çıkartalım!
Yanıtla (0) (0)Genelkurmay Başkanlığı, bütün askeri kurumlara bir yazı ve bir de duvar bildirisi göndermiş, Konu "Güzel Türkçemizi Koruyalım", ana başlık ÖNCE TÜRKÇE...
Doğru yapılmış... Genelkurmay´ı kutlayalım, destekleyelim ve konuyu yaygınlaştırıp amacına ulaştıralım, diyorum.
Genelkurmay ile bu işin ne ilgisi var der misiniz?
Derseniz, ben de derim ki: "Ana görevi vatanı ve milleti korumak ve kollamak olan bir kurumun Türkçeyi de koruması gerekmez mi? Türkçe giderse Türk milleti diye bir gerçeklikten söz edilebilir mi?"
Der misiniz ki; "Canım Türkçe niye gitsin? Ne varmış ki?... İçine biraz yabancı söz, yabancı cümle alırsa ne zararı var ki?"
Böyle derseniz ben de şöyle derim: "Zaten gitmeler hep böyle başlar. Önce az biraz yabancı söz alınır. Sonra da az biraz Türkçe söz kalır."
Selçuklu da böyle oldu. Kurucu ataların adı Çağrı, Tuğrul, Alpaslan iken Anadolu Selçukluların son "şah"larının adına bir bak: "Keykubat, Keykavus, Keyhüsrev" Bunlar Farsların şahlarının adıdır.
Çünkü, Selçuklu´da Türkçenin yerini Farsça almıştı. Ve Selçuklu şahları çocuklarına Firdevsi´nin Şehname´sinden adlar koyar olmuşlardı. Resmi dil, edebiyat ve eğitim dili Farsça olmuştu.
Ulu Türkistanda Ahmet Yesevi adında bir Ulu Türk ortaya çıkıp, Türkçe bayrağını dalgalandırmasaydı bugün, dilimiz ve milletimiz ne olurdu dersiniz.
Ahmet Yesevi´nin yolunun öğrencisi Yunus Emrenin şu Türkçesine bir bakınız:
Karlı dağların başında, salkım salkım olan bulut
Saçın çözüp benim için, yaşın yaşın ağlar mısın
Esridi Yunusun canı, yoldayım illerim kanı
Yunus düşde gördü seni, sayrı mısın, sağlar mısın...
İçinde bir tek yabancı söz bulunmayan bu dizeler 13. yüzyıldan.
Ahmet Yesevi-Hacıbektaş Veli-Yunus Emre birikimine dayanarak kurulan ve Türkçeyi yeniden devlet, eğitim ve edebiyat dili yapan Osmanlının bir de 16. yüzyıl Türkçesine bakınız: (Neviden)
Pençe-i dost-i kazâda olmışuz bi dost ü pay
Biz Hüma-yı lâ-mekânuz aşiyândan farigüz
Mevc-i deryâ-yı kazâ vü bâd-bân-ı kahr ile
Bir nefeste aldı ecrâm-ı sefâyin der-kenâr
Bu şiiri seçmedim, hemen önümde duran Nevi Divanı´ndan aldım. Sonraki dönemlerin edebiyat Türkçesi budur.
Dilde Türkçülük akımı ile başlayan ve Atatürk ile doruk noktasına ulaşan Türkçeyi yeniden kazanma çabalarından sonra, şimdilerde yeni bir sapma içine girildiğini hepimiz görüyor. Ayrım, Arapça ve Farsçanın yerini İngilizcenin almasından ibaret... Bu gidiş yok olmaya doğru gidiştir.
Genelkurmay, gönderdiği yazıda yabancı sözlerin Türkçe karşılıklarını da yazmış. Dil Kurumumuz da yıllardan beri aynı çaba içinde.
Bu işin asıl acı, acıklı ve gülünç yanı, öteden beri dilimizde var olan sözlerin yerine İngilizce sözler koyma merakıdır. Hele şu "brife etme, refüze etme, tolere etme..." saçmalıklarına ne demeli?..
Ya "çok mersi"lere...
Bir dil başka dillerden söz alabilir. Ama olan biten bu mu? Bu gidişle bir dil bizim dilimizin yerini alacak... Buna engel olmalıyız. Bütün gücümüzü kullanarak.
Gerekirse Fransa gibi yapmalıyız. "Türkçeyi Koruma Yasası" çıkararak.
Şimdi ise Genelkurmay Başkanlığı´nın başlangıcını toplu uğraşıya dönüştürmeliyiz..