İnsan ne şeytandır ne de melek!
İnsan denilen canlıyı tanımak çok zor bir iştir. İnsanin her zamanı bir değildir. İnsanlar bir birlerinin kopyası da değildir. İnsan denilen eşrefi mahlûkatın iki gözü, iki kulağı, iki ayağı, bir burnu gibi ortak tarafları olduğu gibi, şahsiyet ve karakter bakımından da bir birlerinden çok farklı yanları vardır.
İnsani biyolojik şekliyle belki bir derecede tanımak şansımız yüksektir ama kişilik ve karakter bakımından tanımak o kadar kolay değildir. Bilim adamları bile insan denilen canlının yüzde onluk, belki yüzde on beşlik bir kısmını tanıma şansına sahiptir. Geri kalan kısmı bilim adamları için bile karanlıkta kalmaktadır. Bunun sebebi insanin davranışlarının zaman ve zemine göre değişken olmasıdır.
Benim hayat felsefeme ve insana bakış perspektifime göre kötü insan yoktur, kötü sebepler vardır. Bu inancımdan dolayı insanlardan çok, kötü sebeplerle savaşmayı kendime hayat misyonu olarak seçtim ve ömrüm boyunca insanlara hizmet etmeye çalıştım.
Bütün samimiyetimle şunu itiraf etmeliyim ki, imkânlarım ölçüsünde hiç bir ayrım yapmadan insanların hep hizmetinde oldum. Yere düşmüş bir kişiyi elinden tutup kaldırmadan edemedim. Yardıma muhtaç olanlara yardım etmeden bana ne diyemedim. Bana kötülük edenlere bile kapılarımı kapatamadım. Haksızlığa uğrayanlara hep taraf oldum. Kavga edenlerin arasına girdiğimden dolayı sopa yediğim de oldu. Bütün bunları insani sevdiğim için yaptığımı düşünüyorum. Şu hususu yine bütün samimiyetimle söylemeliyim. Bunca iyi niyetimin karşılığında insanlardan beklediğim hakkım olan teşekkürdeki samimiyeti hiçbir zaman göremedim. Kirli yüzümü öpenlerin çok büyük bir ekseriyetinin bunu yalandan yaptığını gördüm, hissettim ve onlar adına da çok üzüldüğüm zamanlar oldu.
İnsanlar arası ilişkilerde çıkar duygusunun öne çıktığına, ikiyüzlü davranışların güzellikleri kirlettiğine çokça şahit oldum. Yirminci asrın bu yaşlanmış dünyasında halen insanoğlu bu konularda oturmuş ve olgunlaşmış bir karakter çizgisi yakalayamamış ise bu noktada derinden düşünmek ve insan denilen canlıyı bir defa daha yorumlamak zorunda kalıyoruz.
Bana göre insan ne melek ne de şeytandır. İnsan doğruyla yanlış, güzelle çirkin, sevapla günah ve helalle haram arasında nefis savaşı veren bir asker gibidir. Herkesin savaşma gücü bir birinden farklı olacağından elbette insanlar arasında bu noktalarda da farklılıkların olması kaçınılmazdır.
Ahde vefası sonsuz olan insanlar olduğu kadar, nankör ve merhamet damarları dumura uğramış insanlar da çoktur. Merhamet damarları kurumuş, gönül bahçeleri dikenlerle örülmüş, sevgi pınarlarından şefkat yerine nefret ve kin akan insancıkların insanlığa verebilecekleri hiçbir şey yoktur.
İnsanla ilgilenenlere ve insan terbiye edicilerine bu konularda çok büyük, büyük olduğu kadar da sevap ve günah boyutu olan çok önemli görevler düşmektedir. İnsani insan yapan adalet ve merhamet duygusu yanında yüreğinde taşıyacağı sevgidir. Sevgi ve sağlam bir inanç insanin belki de en büyük rütbesidir. Ne mutlu yüreği sevgiye barınak olmuş güzel insanlara.
YAZIYA YORUM KAT