İNSANLARI BİRBİRLERİNE SEVDİREN RUH BİRLİKTELİĞİDİR
Bir insanın hareket ve davranışlarını değer hükümleri değil de, çevresindeki kişi ve eşyalar yönetiyorsa, o insanın aklî melekeleri tehlikededir; çünkü o, başkalarının aracı durumundadır. Bu aracı zaman zaman herkes kullanmaya kalkışır.
Hayatın güçlükleri onları sırt sırta vermeye zorlamış; dış dünyanın zorlukları, yüzlerini birbirlerine çevirmeye engel olmuş; fakat zorlukları birlikte yenip yüzlerini birbirlerine döndüklerinde, hayal kırıklığına uğramışlar! Yüzlerinden yansıyan ruhlarının ortak paydaları yok ve hayat işlemi devam etmiyor. Burada zorluk biter, dostluk da biter. Ruh birlikteliği dışında insanları dostluğa götüren hiç, ama hiçbir yol yoktur.
Zorluklar karşısında birlikte savaşanlar, güçlüklere beraber göğüs grenler; zorluklar aşılıp savaş kazanıldığında, başarılarını paylaşma esnasında kavgaya, savaşa tutuşurlar. Kıskançlık ve haset, başarının gayr-ı meşru çocuğu olarak karşımıza çıkar. Dünyalıkları paylaşabilmek, ruh vatanının kokusunu alabilenlerin işidir.
Renkli hayaller ve zaaflarıyla evlilik yapan insanlar, bu gerçekle karşılaştıklarında, hayaller ve zaaflar duvara toslar; hayat gerçeği yüzünü gösterir. Bu durumda sevginin yerini kolaycacık nefret alıverir. Oysa evlilik, bir ömür boyu ringte kalmanın adıdır; antrenman yapmadan ringe çıkanlar tuş olur. Bu uğraşın adı ruh antrenmanıdır.
Zaaf, deniz suyuna benzer; içtikçe susatır, susadıkça içilir, sonuçta olanlar olur. Zaaf tatmin oldukça başka obje arar, çünkü doymaz. Hayal, gerçekle yüzleşince bıkkınlık ve usanma baş gösterir. Şehvet zaafıyla yapılan evlilikler bu nedenle uzun sürmez, sürmesine de imkân yoktur. Şehvetin hayali, gerçeği ile karşılaşınca kolaylıkla nefrete dönüşebilir. Şehvet, sürekli değişkenlik arar. Bekârlıkta bu duygunun kulu olanlar, evlendiklerinde de bu duygunun esiri olmaktan kurtulamazlar. Aldatma, bu negatif hayatın zehirli gıdası gibidir.
Şehvet tutkusuyla evlilik yapanlar, 100 üzerinden evlilik hayatına başlarlar. Evlilik devam ettikçe bu skala sürekli aşağı doğru iner ve bir gün sıfırı bulur, evlilik de biter. Fakat fıtratları doğrultusunda, yani yaradılış gerçeklerini kaale alarak evlenenler, sıfırdan başlayıp 100’e doğru sürekli çıkış trendi izlerler ve fani dünyaya takılmadan ebedi vatanlarına suhuletle yol alırlar.
Her iyiliğin başı temiz ve ruh aydınlığı içerisinde nesiller yetiştirmektir.
Ceviz kabuğunu kırmadan özüne ulaşılmaz. Taze cevizlerde kabuğu kırdıktan sonra ayrıca bir iç zara rastlanır ve bu acıdır. Gençler bu zar gibidir, olgunlaşmadan acı tat verirler. Ceviz olgunlaştıkça da bu zar kendiliğinden kaybolur.
Ümitsiz olmamak gerekir, çoğu zaman musibetler, bir hayrın başlangıcı olabilir. Bir yerde trafik kaosu yaşanıyorsa, oraya ya bir trafik polisi gelir ya da o bölge yeniden düzenlenir. Bugünkü gençlik yaşam bedellerini ağır ödeyebilir, fakat bu bedeller onlara fıtrat yolunu da açabilir. Kendi hakikatlerine ulaşabilirlerse, gelecek zamanlar aydınlık olur. Kanaatim, uygulanan eğitim ve yaşanan hayat onların hakikatlerini örttü; kabuklarını kırıyorlarsa bu hayra alamettir. Elbette bu kırıp dökmelerde zayiat de yaşanacaktır.
D. Ali TAŞÇI 8dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci
YAZIYA YORUM KAT