İşte darbe şakşakçısı gazeteler
Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nce hazırlanan raporda, Türk medyasının darbe şakşakçılığı belgelendi!
1960 Darbesinde Atılan Manşetler
Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından hazırlanan raporda, Türk medyasının, darbe süreçlerinde darbecilere destek verdiği açıkça görülüyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, “Biz bu ülkede bir kısım basın kuruluşlarının, demokrasiyi rafa kaldırma operasyonlarında nasıl görevler yüklendiğini çok iyi biliyoruz, çok iyi hatırlıyoruz. 1960'ın hemen öncesinde ülkede kaos oluşturmak, toplumu kışkırtmak, müdahaleye zemin hazırlamak için gazetecilerin ve yayın kuruluşlarının nasıl vazife yüklendiklerini ya da durumdan nasıl vazife çıkardıklarını biliyoruz. Aynı şekilde, 28 Şubat sürecinde manşetlerin nerelerde hazırlandığını, nasıl ısmarlama manşetler atıldığını, köşe yazarlarının ellerine nasıl ısmarlama konular verildiğini de çok iyi biliyoruz” şeklindeki sözleri, Türk medyasının darbe dönemlerindeki rolünü gündeme getirdi.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından, ülkemizde bugüne kadar meydana gelen darbeler ve darbe süreçleri ile Balyoz Darbe Planı arasındaki benzerliklere ilişkin 10 sayfalık rapor hazırlandı.
Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü 3. Sınıf Emniyet Müdürü Hüseyin Işıldak tarafından hazırlanan rapora göre; 27 Mayıs darbesi, 9 Mart 1971 darbe teşebbüsü, 12 Mart 1971 Muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi ve 28 Şubat 1997 Post-Modern darbe olarak nitelendirilen askeri müdahale süreçlerinde medya aktif rol oynamış.
EN BÜYÜK DESTEK HÜRRİYET GAZETESİ'NDEN...
Raporda, Hürriyet gazetesinin darbe planlayanlara büyük destek verdiği gazete kupürleriyle açıklanıyor.
Raporda; 27 Mayıs 1960 tarihinde gerçekleşen askeri darbesinin ardından Hürriyet gazetesinin, “Türk Ordusu Vazife Başında, Silahlı Kuvvetlerimiz Bütün Yurtta İdareyi Fiilen Ele Aldı” başlıklı manşetle çıktığı, dönemin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı'nı köpek olarak tasvir edildiği belirtiliyor.
Raporda; Hürriyet gazetesinin yanı sıra birçok gazetenin, 12 Mart 1971 muhtırası ve 12 Eylül 1980 darbesinde, darbenin gerekli olduğu düşüncesinin halka benimsetilmeye çalıştığı belirtiliyor. Raporda; Hürriyet gazetesinin 28 Şubat sürecinde ise, “Gerekirse Silah Bile Kullanırız” başlıklı manşetini kullandığına dikkat çekiliyor. Yine raporda, Balyoz Darbe Planı'nda belirtildiği şekli ile bir kısım medyada haberler yaptırıldığına dikkat çekiliyor.
DARBE SÜREÇLERİNDE GAZETE MANŞETLERİ
3. Sınıf Emniyet Müdürü Hüseyin Işıldak tarafından hazırlanan 10 sayfalık raporda, darbe süreçlerinde medyanın rolü ise şöyle anlatılıyor:
27 MAYIS 1960 DARBESİ: Ülkeyi kaos ortamına götüren bu olaylara bakıldığında; 1955 yılında Rumlar tarafından Kıbrıs Türklerine yapılan baskılar Türk kamuoyunun gündeminde ilk sırada yer almıştır. Dönemin en çok satan gazetesi Hürriyet gazetesinde “İstanbul'daki Rum azınlığın aralarında bağış toplayarak, Kıbrıs Rumlarının Enonis çetelerine gönderdiği” haberi yapılmış, bu gelişmeler yaşanırken 6 Eylül 1955 günü saat: 13:00 sıralarında radyoda, “Atatürk'ün Selanik'teki evinde bomba patlaması” haberleri yayınlanmıştır. Bunun üzerine İstanbul Ekspres gazetesi, o dönemde tirajı 20 bin olduğu halde, 6 Eylül'de 290 bin adet basarak bu olayı “Atamızın evi bombalandı” şeklinde manşet yapmış, gazetenin bu baskısı o dönemde kurulan “Kıbrıs Türk'tür Derneği” üyelerince bütün İstanbul'da satılmaya ve halkı galeyana getirmek üzere kullanılmaya başlanmıştır.
Tüm bu yaşanan olaylar sonrasında, çeşitli gençlik örgütleri, meslek kuruluşları, İstanbul'a dışarıdan getirilmiş olan kitleler ve galeyana gelen yerel kalabalıklarca, İstanbul'da Rum, Ermeni ve Yahudilerin göç etmesi ile sonuçlanan 6-7 Eylül 1955 tarihindeki provokatif toplumsal olaylar meydana gelmiştir. (...)
Darbe planlayanların ekmeğine yağ süren dönemin medyası, 27 Mayıs 1960 günü yaptıkları haberlerde, “Kahraman Türk Ordusu Bütün Memlekette Dün Gece Sabaha Karşı İdareyi Ele Aldı (Cumhuriyet)”, “Türk Ordusu Vazife Başında, Silahlı Kuvvetlerimiz Bütün Yurtta İdareyi Fiilen Ele Aldı (Hürriyet)”, “Demokrasiyi Tesis İçin İktidar Deviren İlk Ordu: Türk Ordusu (Akşam)” başlıklı yayınlarla darbe ve darbecileri haklı gösterip desteklerken, darbe sonrasında ise darbecilerin hayat hikayeleri ve dünya görüşleri ile ilgili yayınlar yaparak, darbecilerin her birini birer halk kahramanı olarak lanse etmiştir. (...)
Hürriyet gazetesinde 14 Haziran 1960 tarihinde yayınlanan bir karikatürde, Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes'in çok çirkin bir şekilde köpek olarak tasvirlerine yer verilmiştir.”
12 MART 1971 MUHTIRASI: 15 Şubat 1971'de kaçırılan Amerikalı bir çavuşla ilgili haberi Hürriyet gazetesi 16 Şubat 1971 tarihli baskısında, “Tabanca, molotofkokteyli, dinamit, banka soygunları.... Nihayet Adam da Kaçırdılar” başlığı ile manşetten duyurmuş, ilgili haber hakkında, “Meçhul eller tarafından süratle kargaşalığa sürüklenen Türkiye'deki olaylar zincirine dün yeni bir halka daha eklenmiştir” tanımlaması kullanarak, ülkenin içinde bulunan zorlu süreci daha da içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir.
12 EYLÜL 1980 DARBESİ: Medya daha önceki darbe süreçlerinde olduğu gibi gerek açıktan gerekse yaşanan olayları halka aktarış şekliyle 12 Eylül 1980 darbesini destekler bir tutum sergilemiştir.
“Bayramın kanlı bilançosu: 20 ölü Sağ kalmak zorlaştı, Dün Malatya bugün Sivas yarın başka şehir... Kaç kişinin nerede nasıl can vereceğini bilemez olduk. Ölen ölene vuran vurana. Anarşi kol gezmiyor hayula olup karşımıza dikiliyor (7 Eylül 1978 Hürriyet)”, “Halk endişeli Çorum'da bu iş durmaz (7 Temmuz 1980 – Hürriyet)” şeklinde haberler yapılarak, darbenin gerekli olduğu düşüncesinin halka benimsetilmeye çalışıldığı görülmektedir.
Medyanın rolü, darbenin yapılmasının ardından 13 Eylül 1980 tarihli Halka ve Olaylara Tercüman gazetesinin 1. sayfasında, “Ordu Mecbur Kaldı” ve Günaydın gazetesinin 1. sayfasında “Amaç Demokrasiyi Rayına oturtmak!” başlıklı haberler yapılması ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren'in oluşturulan Milli Güvenlik Konseyi kararıyla sık sık TRT ekranlarına çıkarak, kamuoyunu darbenin meşruluğu konusunda ikna etme çalışmaları yapmasından da daha net anlaşılmaktadır.
28 ŞUBAT 1997 POST MODERN DARBESİ: 1995 seçimlerinde en çok oyu alan Refah Partisi, DYP ile koalisyon hükümeti kurmuştur. Bu hükümetin icraatları, o dönemde ortaya çıkan bazı olaylar TSK'nın tepkisini çekmiş ve medya ağırlıklı yönetilen bir sürece girilmiştir.
28 Şubat sürecinde de; Ali Kalkancı, Fadime Şahin ve Müslüm Gündüz gibi kişilerin ilişkileri ve görüntülerine vurgu yapılarak, medyada ön plana çıkarılmış, halkın dini duyguları istismar edilerek, bu haberlerin yaşanılan süreçte irticanın belgesi şekinde sunulduğu görülmüştür.
Bu durumu daha iyi anlayabilmek için gazetelerde yer alan manşetlere bakıldığında; “Rektörler Endişeli (10 Aralık 1996 Sabah), “(Polis tarafından yapılan baskında Müslüm Gündüz'ün bir kadınla yarı çıplak vaziyette çekilen görüntüleri verilerek Böyle Basıldı (29 Aralık 1996 Hürriyet), “(Necmettin Erbakan'ın verdiği yemek ile ilgili) İftara Özel Konuklar (11 Ocak 1997 Hürriyet), “Sincan'da düzenlenen Kudüs Gecesi hakkında) Bu ne rezalet (2 Şubat 1997 Sabah), “(Yaşanan olaylarla ilgili Genelkurmay'dan yapılan açıklamalarla ilgili) Gerekirse Silah Bile Kullanırız (12 Haziran 1997 Hürriyet), “Hocaya Bir Hafta Süre (3 Mart 1997 Radikal), “Tanklar Sincan'da (5 Şubat 1997 Sabah ), “Tank Sesleri (5 Şubat 1997 Hürriyet), “Muhtıra Gibi Tavsiye 1 Mart 1997 Cumhuriyet) şeklindeki manşetlerden net bir şekilde anlaşılmaktadır.
BALYOZ DARBE PLÂNLARI: “Çetin Doğan liderliğindeki cuntanın gerçekleştirmeyi planladığı Balyoz Darbe Planı'na bakıldığında, geçmişte yaşanan darbelerden hiç de farklı olmadığı, bir taraftan ülkede kaos ve kargaşa ortamı oluşturmak için cami bombalama, uçak düşürme gibi eylem hazırlıkları yaparken diğer taraftan bu eylemlerden sonra halkı sokağa dökmek için planlar yapıldığı, bu faaliyetler yürütülürken diğer taraftan Balyoz Darbe Planı'nda belirtildiği şekli ile bir kısım medyada haberler yaptırıldığı, böylelikle gerçekleştirmeyi planladıkları askeri darbeyi vatandaşın gözünde masum ve haklı göstermeyi hedefledikleri ve TSK'nın bir an evvel gereğini yapması yönünde kamuoyunu yönlendirmeye çalıştıkları görülmüştür.”
HABERE YORUM KAT