1. YAZARLAR

  2. Seyfullah FIRAT

  3. İŞTE O KAHROLASI KAFA
Seyfullah FIRAT

Seyfullah FIRAT

Yazarın Tüm Yazıları >

İŞTE O KAHROLASI KAFA

A+A-

Her zaman söyler dururum. İnsan denilen canlı çok karmaşık bir yapıya sahiptir. Belki de canlılar içerisinde tanınması en zor olan varlık insanoğludur. İnsan genel anlamda bencildir ve biz demekten daha çok hep ben demeyi yeğler. Yerine göre veya nasibince bir melek kadar hoş ve ulvi olabildiği gibi, bazen de aşağıların en aşağılarına düşüp ibreti alem olabilmektedir. İnsanın böylesine iki türlü halle hallenmesinin sebebi sanırım zihinsel olarak kendisi kalamaması veya başka bir takım düzenbazların etkisinde kalarak eşrefi mahluk olmaktan çıkmasıdır. Her insanın karakteri veya şahsiyeti şekillenirken, içinde yetiştiği aile ortamının veya çevresinde bulunan veya kendisine model olarak aldığı başka bir takım insanların ciddi manada etkisinde kalır. Bu sebeple her insan biraz taklitçi veya biraz kopyacıdır. Taklitçi veya başkalarına biat eden kişi hiçbir zaman kendisi olamaz ve bu sebeple de kendisine yabancılaşır.

Eğitimcilerin en büyük problemi de bu noktalarda düğümlenmektedir. Bir şekilde çevresince yanlış yönlendirilmiş, gönül ve kimyası veya ruh ütüsü kırışıp buruşmuş insanları adam etmek ve o insanları istendik karakter veya şahsiyet çizgisine taşıyabilmek için bir hayli emek sarf ederler. Gönül ütüsü bozulmuş veya nesebinden kendisine miras kalan yanlışları tamamen düzeltme pek kolay değildir. Eski alışkanlıkları veya karakter bozukluğu bir verem mikrobu gibi onun bünyesinin bir yerinde gizlenir ve gün olur söz konusu kirlilikler bütün çirkinliğiyle tekrar ortaya çıkar.


Ortak bir kaderi paylaştığımız dünya insanlığının içine düştüğü kepazelik ve günahları bir yana koyarak kendi insanımızın durumunu tahlil etmeye kalkarsak, karşımıza çıkan fotoğrafa baktığımız zaman şaşkınlık yaşamadan veya yüreklerimiz ürpermeden edemiyoruz. Toplumu meydana getiren meslek kategorilerinden yalnız medya sektörünün mensuplarını ele aldığımız zaman, kalemi eline alan herkesin yazı yazdığını, mikrofonu eline geçiren herkesin etrafına veryansın ettiğini görürsünüz.

Tartışılması bile büyük günahlardan olan dini konularda bile cereyan eden atışmalara bakarsanız, herkesin kafasına göre binlerce din uydurduğu utancı ve günahının ortaya çıktığına üzülerek şahit olursunuz. Bu tartışmaların hepsi elbette yıllardan beri oynanan dış güdümlü imha oyunun parçalarıdırlar. Tarihi konularda bile durum aynıdır. Herkes kendi kafasına ve düşüncesine göre tarih yazıyor ve sonrada o muhteşem geçmişimize karalar çalmaya çalışıyorlar. Bu insanlar ellerinden gelse bu milleti yok sayacaklar veya Türk milleti diye bir millet olmadığını ileri sürecek kadar soysuzlaşabilecekler. Bu kafaların beslendikleri kültür ikliminin Anadolu iklimi olmadığını her akliselim insan görüyor ve anlıyor.

Son zamanlarda ülke gündemi tamamen geçmişimize ait tartışmalara veya geçmişi sorgulamalara ayrılmış durumdadır. Yeni yetme tarihçiler, yeni yetme din tacirleri, yeni yetme liboş takımı meydanı işgal etmiş durumdalar. Öylesine bir havaya girilmiş ki, sanki bu millet yeryüzüne yeni ayak basmış gibi bir hava estirilerek her şey yeniden dizayn edilmeye çalışılıyor. Ortaya çıkan söz konusu toplum dizayncılarının hepsinin ortak yanları Türküm demekten nefret etmeleri, Cumhuriyeti ve milli olan her neyimiz varsa hepsini reddi miras etmeleridir. Orta Asya coğrafyası bugünlerde yabancı Arkeologların işgali altındadır. Bu soylu ve asil milletin tarihi izlerini silmek için gayret etmektedirler. Çünkü bütün çalışmalar İnsanoğlunun Orta Asya’dan yola çıktığını, medeniyetin Orta Asya dan insanlığa ikram edildiğini işaret etmektedir. Bu gerçek bütün dünya ağalarını ürkütürken dünya ağalarının içimizde ki çeşitli renklerde ki hizmetkârlarını da rahatsız etmektedir.

Bu yeni insan türünü takibe aldığınız zaman enteresan adreslerde ikamet eden bir takım şeytanların yıllardan beri pusuya yatarak sinsi bir şekilde bu biatçi insanların gönül ve ruh iklimlerini nasıl bozduklarını ibretle ve hayretle görürsünüz.. Daha sonrada bir zamanlar bir melek kadar temiz ve saf olan, bu millete mensup olmaktan onur ve gurur duyan bu insanları bir takım sözde cemaat ve tarikatların nasıl soysuz ve ruhsuz hallere getirdiklerine de anlam vermekte zorluk yaşarsınız. Peygamberin sarığı ve cüppesi altında işlenen bu gönül ve milli şuur katliamının baş sorumlusu olan o karanlık çevrelere mensup düzenbazların giydikleri elbisenin rengi her ne olursa olsun, emin olun ki hepsinin elbiselerinin kumaşı kahrolası İngiliz tezgâhların da üretilmiştir.

Basın dünyasında fink atan sözde bu insanların büyük bir ekseriyeti Türk denildiği zaman kuduran, Cumhuriyet denildiğinde çıldıran birtakım densiz ve şuursuz asalakları dinlemeye veya izlemeye toplum adeta mahkûm edilmiştir. Kendini unutanların veya biat ettikleri düşman ayağı sözde üstatlarının iğfal ettikleri beyinlerine veya körelttikleri gözlerine tarihi gerçekleri soksanız bile bunlar zerre kadar haya etmeden beynine yüklenen o kirli düşünceleriyle size mukabelede bulunmayı memleket severlik veya dindarlık olarak anlarlar. Sizi vatan, millet, bayrak dediğiniz zaman sizi hiç tereddüt dahi etmeden ırkçı olarak damgalayıp hemen cehennemlik ilan etmekten geri kalmazlar. Bu insanlar kendilerini insanların günah envanterini tutmakla görevli zannederek adeta şeytanlaşırlar. Bu halleriyle kendilerini tanrılaştırma gibi bir şirke düştüklerini de o kirli dünyaları sebebiyle bir türlü akıl edemezler.

Söz konusu bu insanların kendileri şirkin en ölçüsüzünü yaşarlarken diğer bir yandan da başka insanları din çerçevesinin dışına itmeyi dindarlık olarak anlarlar. Biat ettikleri veya kulluk ettikleri üstatlarının, İngiliz mekteplerinden devşirdiği şeytanı yalanlara hadis kıymetinde değer vermeyi de yine ibadet zannederler. Düşmanlarımızın bile cesaret edip seslendiremedikleri yalanları hayasızca insanlara kusarlar. Kurtuluş savaşını bile inkar edebilecek kadar izansızlık kanserine yakalanmış bu yılanlar milletimizin sağduyusunu kirletmek için maaşlı hizmetkarlar olarak gece gün çalışırlar. Tek gayeleri vardır bu insanların. Cumhuriyetimizi çökertmek ve Türk kavramını literatürden kaldırmaktır. Bundan dolayıdır ki, Cumhuriyeti bu millete armağan eden şühedaları ve onların vermiş oldukları o şerefli mücadeleyi inkar ederek geçmişi reddi miras etmekten haz duyarlar. Bunlara densiz veya şuursuz demek yetmez. Bunlar densiz ve izansız oldukları kadar aynı ölçekte nesepsiz ve soysuzdurlar. Türklüğü inkar etmek için Müslüman olmak yetmez mi sana diye utanmadan da soru sorarlar. Sizde onlara neden gazeteci oldunuz diye bir soru yöneltseniz, ne alakası var efendim diyerek sizi alaya da alırlar.

Zihinsel olarak işgale uğramış, bu millete karşı sevgi ve muhabbet damarları tamamen tıkanmış olan bu devşirme sürüsü son zamanlarda meydanı boş buldular ve var güçleriyle yamyamlar gibi şimdi öz varlığımıza karşı saldırı üstüne saldırı düzenliyorlar. Bazıları Atatürk’e açıktan her türlü iftirayı atmakla vazifesini yaparken, başka birileri de İstiklal harbinin yalan olduğunu, düzmece bir savaş olduğunu dillendirme cesaretini gösterebiliyorlar.

Türk milleti denilen bir milletin olmadığını iddia edebilecek kadar kancıklaşan bu soysuzlar bu milletin barbar bir millet olduğunu bile çevrelerindeki gençlere empoze etmekten geri durmazlar. İşin en garip ve en hayasızca tarafı bu iğrenç emellerini dini ambalaja sokarak servise sokma delalet ve ihanetleridir. Bir gün bir tanesi karşıma geçip bana Sakarya savaşında ölenlerin cesetlerini kargalar mı yedi diyerek iğrençliğini sergileyebilmişti. Bende burada yazmaktan haya ettiğim cevabimi vermiştim. Şimdi sormak lazım akliselim olan insanımıza. Bunlar mı vatanseverdir, bunlar mı dindar insandır. Eğer bunlar vatansever veya dindar kimseler iseler o zaman sizler nesiniz. Yoksa bunlar çok akıllı kimselerde sizler mi kara cahilsiniz. Bunlar batının çöplüklerinden beslenmiş şövalye bozuntularından başka hiçbir melanet değillerdir. Bunlar dinden imandan kopmuş, soysuzluk illetine yakalanmış, yalan ve iftira yapmayı cihat olarak kabullenmiş kansızlardır.

Bunların eğitim aldıkları mekanlar Cumhuriyetin okulları asla değildir. Bunlar çoğu yerde usta çırak eğitim yöntemiyle ve bu kirli düşünceler karanlık dehlizlerde bu insanlara yüklenmiştir. Hepsinin en barız ortak özellikleri, İslam dinini kendi tekellerinde görmeleri ve bütün iğrenç düşüncelerini ve yalanlarını etraflarına taşırlarken dindarlık kimliği arkasına gizlenme kahpeliğini ustaca yapabilmeleridir. Bunlar en açık ifadeyle gelip geçmiş İslam tarihinin en büyük delalet erbaplarıdırlar. Vatikan’ın etekleri altında kuluçkaya yatıp daha sonra da vahdetin kulelerini inşa edeceğiz diye ortalarda dolanan yalancı ve sahtekar din bezirganlarıdırlar.

Herkes şunu çok iyi bilmelidir. Türklüğü tarihten silmek için nice Nemrutların ve Firavunların orduları çağlar boyunca üstümüze geldiler ve Türklüğü tarihten silmeyi başaramadan def olup gittiler. Aynen onlar gibi bunlarında sonları iyi olmayacak ve hedef aldıkları Türklük ve Cumhuriyet gülle olup tepelerine düşecektir. Emin olunki, o gün bu devşirme sürüsünün hepsi el etek öpmekten de geri durmayacaklar. Çünkü milli şuuru olamayanların namus ve onurları da olmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Yeni dezenformasyon yasası ve kişisel verilerin korunması kanununa göre; kişilik haklarına yönelik her türlü yayın suç teşkil ettiğinden, kurallara aykırı yorumlar onaylanmamaktadır. Lütfen bir aşağıdaki facebook yorumları bölümünü kullanınız
6 Yorum