İSYAN OLMADAN İMAN OLMAZ
İsyan, bireyselliğin başlangıcı, ilk adımıdır. İman ise, bireyselliğin kemale/ olgunluğa ermesi, bir yönüyle de topluma ışık olmasıdır. Başkasının ışığından bana ne, dememek lazım; çünkü onun ışığı, senin yolunu da aydınlatır.
“La ilahe illallah”
“La ilahe” (Hiçbir ilah yoktur.) Bu, bir nevi isyanı simgeler. “İlah-tanrı” gibi kabul edilen bütün beşeri oluşumlara bir isyandır. İnsan fani bir varlıktır, ölümlüdür. Öldükten sonraki hayatını karartan davranış ve inkâr eden her söze karşı “la” (hayır) der. Dünya hayatını, Rabbinin çizdiği doğru yola ilaveler yaparak fıtrat bozgunculuğu yapan davranış ve beşeri yapılanmalara karşı isyan etmesi, onun kemale doğru adım attığının da bir delilidir.
Örneğin; içinde çamur bulunan bir bardağa su ilave edilip içilirse, mideyi bozar, insanı hasta eder. Önce bardağın içindeki çamur iyice temizlendikten sonra, ardından temiz su bardağa doldurularak içilirse, sağlıklı bir su içilmiş olur.
“La ilahe”, hayatımızdaki bütün kirliliklere, kokuşmuşluklara, beşeri kutsallara (izmler, insan fıtratına aykırı gelen yasalar, yapılanmalar..) karşı bir isyan geliştirmeden, kişilik gelişemez ve iman kemale ermez (olgunlaşmaz).
İllallah”ın (Ancak Allah vardır.)” kalpte iyice yerleşmesi ve hayatımıza hâkim olması için, önceden bir isyanın var olması kaçınılmazdır. Her gün çamurlu su içerek hayatını devam ettirmek mümkün değildir. Bu, aynı zamanda hayattan da zevk almamak demektir; çünkü beden hastadır. “La ilahe” deyip kalbi kirlerden, şirkten temizlemeden, “illallah” demek, imanı bulanık hale getirir. İşte bu bulanıklıktır, şirk’in (ortak koşma) adı. Allah’ı kabul ediyor, ama… Allah’ın yetkilerini sınırlandırıp, beşer yapılanmalarını O’nun yerine koymak, şirkin en cavlak yüzüdür. (Allah, faizi yasakladı; ama!.. Namazı, Orucu emretti; ama!..) Ama’yla şartlı iman olmaz. Bu tarz “bulanık bir imanla” ibadet de edilse kabul edilmez, ondan zevk alınmaz ve bu ibadetler, insanı kötülükten alıkoymaz.
Aynen bunun gibi, “Tevhid”i içselleştirememiş bir kalp, hastadır. İbadet de etse, bu ibadetinden manevi bir zevk alamaz.
Ergenlik çağı, isyan çağıdır. Genç, bir kişilik geliştirmek sürecine girmiştir. Ona bu süreçte engel olmak değil, isyanına doğru bir yön çizmek gerekir. Bunu kim yapacak? İşte bütün mesele burada düğümlenmektedir. Eğitim sistemimiz buna uygun değildir, zaten onun böyle bir derdi de yoktur. Ailelerin büyük çoğunluğu bundan habersizdir veya başka bir yolun yolcusudur. Bu durumda gencin isyanı, onun kişiliğini geliştirici bir yola değil, kişiliğini yok edici yollara doğru kaymaktadır. Kaymak zorundadır; çünkü enerjisi, kabarık nefsi onu zorlamaktadır.
Genç, kendinde var olan enerjisini bir biçimde harcamak zorundadır. Bu enerji, fıtratının doğrultusunda harcanmıyorsa problem ta baştan başlamakta ve hayatın tümünü kuşatmaktadır. Bu nedenle genci olumlu yöne, fıtratı doğrultusuna yönlendirmek, hem bedeni, hem de ruhi enerjisini harcayacak yer ve oluşumlar ihdas etmek gerekir.
Meşguliyeti olmayan genç, kendi kendini yer, bitirir. Askerlikte gençler boş bırakılmaz. Ya bir eğitimden geçirilir ya da bir yerde toprak eştirilir ve doldurtulur. Bunun faydası, genç boş kalıp kötülüğe kaymasın. Dünyada boş insandan daha tehlikeli bir varlık yoktur.
“… Bir işi bitirince diğerine koyul.” (İnşirah sûresi; 7)
Beden boş bırakılmamalı; peki, ruh, zihin boş mu kalmalıdır? Ruh bardağına “Tevhid” değil de çamur doldurulursa, isyanın seyri Hak yolunu değil, şeytanın yolunu izler. Tüm ibadetler, Tevhid’in yolunu döşeyen asfalt mesabesindedir; ruh iklimine Tevhid ışığıyla bu yoldan varılır.
Baştan itibaren doğru bir yolu izleyemeyen genç, hayatında şirkin içinde boğulacak, kâh öyle, kâh böyle davranış bozuklukları gösterecektir. Kimi zaman ateist olacak, kimi deist ve bazen de camide secdeye kapanacaktır. Bu denli trajik bir hayat insanın fıtratını sarsar. Şirkten kurtulamayan insanın terbiye olması asla mümkün değildir. Lokman (AS), oğluna boşuna nasihat etmemiştir:
“ … Sevgili oğlum; Allah’a şirk (ortak) koşma; çünkü O’na şirk kesinlikle büyük bir zulümdür.” (Lokman; 13)
Zulüm ile âbad olanı hiç gördünüz mü?
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci
YAZIYA YORUM KAT