1. YAZARLAR

  2. Sefer YAZICI

  3. JURİSTOKRAT MOLLALAR
Sefer YAZICI

Sefer YAZICI

Yazarın Tüm Yazıları >

JURİSTOKRAT MOLLALAR

A+A-

 

Sevgili dostlar Anayasa Mahkemesinin iki gazeteci hakkında vermiş olduğu karar ülke gündemimizin ilk sırasına oturdu. Bizde gündeme ayıp olmasın cihetiyle düşüncemizi sizlere sunalım istedik. Basit ve anlaşılır olmaya gayret edeceğim. Anlaşılır delillerle düşüncemi aktarmaya çalışacağım. İlk önce noktasına dokunmadan AYM kararını sizinle paylaşayım. 

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, 25/2/2016 tarihinde Erdem Gül ve Can Dündar bireysel başvurusunda (B. No: 2015/18567), tutuklamanın hukuki olmadığı ile ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiği şikayetlerine ilişkin olarak başvurucuların Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ve ihlalin ortadan kaldırılması için kararın ilgili Mahkemeye gönderilmesine karar vermiştir.

Evet mahkemenin kararı bu! Sevgili dostlar bazılarınız cumhurbaşkanımızın tepkisini haksız bulabilir. Böyle olmaz diyebilir. Sorarım size Yüce denilen bir mahkeme kendi yetki ve sorumluluğunda olmayan bir hakkı nasıl kullanabilir? 367 garabetini yaşatan mahkeme farklı enstrümanlarla şimdi başka melodi çalmaya başlamış anlaşılan. Yazıktır günahtır!   Bazı çevrelere şirin gözükme adına anayasayı iğfal etmenin anlamı yoktur.  Anayasamızın 148.  Maddesi gayet açıktır. “Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır” Alicengiz oyunu yaparak gazetecilik kisvesine sokmak, anayasanın 19, 26 ve 28. Maddelerine atıf yaparak bu pespayelik geçiştirilemez. Bahse konu maddelerden sadece lehlerine olanı okuyup diğerlerini görmezden gelmek hukuka ihanettir. 19. Madde tutukluluğun gerekçelerini açıklıyor.  “Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir” diyor.

26. maddeye Atıf yapan mahkeme “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir” garantisini gözümüze sokmak istiyor. Vay efendim ben bu maddeye istinaden bu kararı verdim demeye getiriyor. Af edersiniz ama yemezler. Peki bahse konu maddenin devamında “Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir” demekte. Ey adı yüce olan mahkeme! Şu an devam etmekte olan mahkeme kamu güvenliği ve devlet sırrı kapsamında bir dava yürütmekte. Şimdi aldığın bu kararla ve bahse konu atıflarla yerel mahkemenin yaptığı bu hukuki faaliyeti daha sonuçlanmadan tuvalet kağıdına çevirmedin mi? Görülmekte olan bir davaya müdahale etmedin mi? Bunu bir siyasi yapsa kıyameti koparıyorsun.  Milletin aklıyla dalga geçmeyin! Hukukun ırzına geçmeyin. Devletin ve milletin hukukunu koruyun.

Adı yüce olan mahkememiz hızını alamıyor anayasamızın 28. Maddesini hatırlatıyor.  “Basın hürdür, sansür edilemez” sanki bahse konu gazeteci görünümlü kişiler yaptıkları bir haber yüzünden içerde imişler gibi. Evet yine aynı maddenin devamında “Devletin iç ve dış güvenliğini, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü tehdit eden veya suç işlemeye ya da ayaklanma veya isyana teşvik eder nitelikte olan veya Devlete ait gizli bilgilere ilişkin bulunan her türlü haber veya yazıyı, yazanlar veya bastıranlar veya aynı amaçla, basanlar, başkasına verenler, bu suçlara ait kanun hükümleri uyarınca sorumlu olurlar. Allah aşkına yayın yasağı konulan bir haberi, üzerinden günler geçtikten sonra servis etmenin adı nedir? Tarafının MİT olduğu bir haberi paylaşmanın adı nedir sorarım size? Devletin içine çöken Paralel Çeteye eskinin ulusalcı gazetesi Cumhuriyet’i aynı paralelde buluşturan nedir sorarım size?  Bayırbucak’a gönderilen yardımlara set çeken, değil Paralel, adı ne olursa olsun derhal derdest edilmelidir. Piyonluk, ulaklık ve uşaklık yapanlar varsa da derhal cezaları kesilmelidir.  Bakın paralel, İranlı sevgili gibi çok hafife alınmayacak kanıtlı ve şahitli konulara girmeden sadece objektif bir biçimde yaşanılanları ve yapılanları değerlendirmeye çalışıyorum. Azıcık hukuktan anlayan ve devletin iç dinamiklerini bilmeyen biri olarak benim için yanarken bu hukuksuzluğa Devletin başı olan Recep Tayyip Erdoğan nasıl dayansın. Hukuk ve anayasa çiğnenirken tabiî ki birileri çıkacak ve haykıracak. Bu yol çıkmaz sokak diyecek. Yargıçlar kararlarıyla konuşur denilir. Artık ülkemde yargıçlar başka bir tür konuşur ve konuşulur oldu yazık!

Bazıları serbest kalmaları zoruna mı gitti diyebilir. Hayır hiçte zoruma gitmedi. Dündar ve Gül’ün serbest bırakılmaları değil bu hukuksuz kararla hukukun tutuklanmasından rahatsız oldum. Mahkeme sadece tutukluluk hak ihlalidir dese bunları yazmayacaktım. Çünkü iç hukuk yolu tükenmiş derdik. Ama mahkeme 26 ve 28 dediği zaman olayın şekli değişiyor. Demokrasiden Juristokrasiye dönüşüyoruz o zaman. AYM daha mahkeme devam ederken had bildiren demoklesin kılıcı haline dönüşüyor.

Şimdi gelelim Cumhurbaşkanının “kararı tanımıyorum ve saygı duymuyorum” tepkisine. Sayın cumhurbaşkanımız sonucu açıklanmış bir dava hakkında eleştirisini ve iç yangınını dile getiriyor. Belki “tanımıyorum” kelimesine takılabilirsiniz. Takılmayın. Her şey hukuk içinde cereyan ediyor AYM hukuku çiğnese de. Bahse konu kişiler serbest kaldılar reisi cumhura canlı yayında ve köşelerinde saydırdılar. Onlara mani olan mı oldu? O, diktatör diye çamur atan ve içindeki diktatörlerle yaşayan güruh ısrarla bunu görmek istemiyor. Uyulmayan ne?    Söyleyeyim mi? Anayasaya uyulmuyor ve uymayanın başında gelen ise AYM.

Yine anayasa maddesiyle devam edelim.

“MADDE 104. – Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir” Cumhurbaşkanımız Anayasanın uygulanmasını gözetledim derse verecek bir cevabınız var mı? Halkın oyuyla seçilen bir Cumhurbaşkanının halkın ve hakkın çiğnendiği yerde “  çiğnerim çiğnenirim hakkı tutar kaldırırım” demesinden daha normal bir şey olamaz.

Sevgili dostlar Anayasa Mahkemesi Anayasa’ya göre kararını versin, yetki aşımı yapmasın. AYM üyeleri Juristokrat mollalıktan istifa edip millet adına karar veren mahkeme üyeliğine terfi etsinler. Temennim bu!  Çok şey mi istedim bilmem.

Sayın cumhurbaşkanı halkın içinden gelen biri ve Karadenizlilik damarıyla anlık çıkış yapabilirde. Peki AYM’nin başkanı Z.A kendi ifadesiyle manidar olmayan zamandaki konuşmasında nasıl savunuyor. “Biz dün de buradaydık. Yarında burada olacağız” Şimdi soruyorum peki ama siz kimsiniz? Milletin ensesinde boza pişirmek isteyen, casusluğa kol kanat geren ihanet şebeklerinin ekmeğine yağ süren mekanizma mısınız? Durun orda. Dün var olan ve yarında var olacak olan irade sadece Milli iradedir. Devletimizin kuruluşundan beri var olan bir iradedir. Savaş yöneten bir iradedir. Yoksa Adnan Menderesin kanıyla yazılan 61 anayasasının ürünü değildir AYM gibi. Zühtü Bey AYM dün yoktu. Yarın olup olmayacağı da sana bağlı değil bu millete bağlıdır. Halkın iradesi kararını verir. Senin atacağın nutukla birilerine serbestlik veya birilerine demir parmaklık armağan edebilirsin amma velâkin bu millete had bildiremezsin. Buna hiç kimsenin hakkı yoktur. Halkı aşağılayan, siyasilere meydan okuyan bu anlayış bir tür oligarşi olan Juristokrasi değil de nedir? Birde bunun hukukçu payesiyle yaparsan yandı gülüm keten helva.

Eğer yerel mahkemelerde ve Yargıtay’da görev yapanlar cüppelerini AYM’nin önüne bırakmadılarsa geç kalmışlardır. AYM Yargitay’a ve yerel mahkemelere sövercesine karar alacak ve ülkenin Reisinin ağzından olağan bir şey bekleyeceksiniz. Hukukçuyum diye geçinenlerin Anayasaya sarkıntılık yaptığı bir ülkede Erdoğan’ın bir cümlesinin lafı mı olur? AYM bütün mahkemeleri bypass etmiştir bu böyle biline! Yaşasın Juristokrasi yaşasın oligarşi dercesine PYD-PKK-Pensilvanya’ın taşeronluğunu yaptığı şer cephesine güç vermiştir AYM. Milletimizin başı sağ olsun. 1961 den sonra her yıl ölen sonra hortlayan ve tekrar tekrar ölüp dirilen hukukumuz bir kez daha katledilmiştir.  Hukukumuz statüko cinayetine kurban gitmiştir. İnşallah tekrar dirilir. Sevgili dostlar he nedense Anayasa Mahkemesinin ilk üyelerinden olan ve Adnan Menderes ve arkadaşlarının idamına karar veren Salim Başol aklıma düştü. O şöyle seslenmişti vatan evlatlarına. “ Sizi buraya tıkan irade böyle istiyor” demişti. Allah muhafaza yoksa bazı iradeler öyle istediği için mi bu kararlar alındı.

Sevgili dostlar uzattım biliyorum. Yanlış anlaşılmama adına tekrar ediyorum. Gül ve Dündar’in serbest kalması değil meselem. Aileleri adına ve insanı duygu olarak da yadırgamadım da. Ama AYM’nin açıkladığı kısa gerekçe kavgamın sebebi, hukukun boynunda ki ilmek. Bu kısa gerekçe ile Türkiye’de AYM bütün mahkemelere ipotek koymuştur. Eyvallah. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Yeni dezenformasyon yasası ve kişisel verilerin korunması kanununa göre; kişilik haklarına yönelik her türlü yayın suç teşkil ettiğinden, kurallara aykırı yorumlar onaylanmamaktadır. Lütfen bir aşağıdaki facebook yorumları bölümünü kullanınız
2 Yorum