KADERİN BÜYÜTTÜĞÜ LİDER: RECEP TAYYİP ERDOĞAN
Zamanın da ruhu var, derler. Bu ruh, Tayyip Erdoğan’ın içine sinmiş gibi duruyor. Nereye el atsa, orası yeşilleniyor. Ne söylese, birdenbire oluveriyor. Kabala mistisizmi bile onun iç dünyasını, maharetini, gelecek algısını çözemedi! Fetö, onu gizli kameralarla izledi, ama başarılı olamadı.
Dünyanın en gizli ve en zalimleri Taksim’de birleştiler, Gezi Parkı olayını düzenlediler; (yanılmıyorsam kendisi yurt dışındaydı) kaale almadı, taviz vermedi. Üstelik bu olaydan güçlenerek çıktı.
17-25 Aralık’ta tam ipini çekmeye çalıştılar, boğazına doladıkları iple hepsini yakaladı ve şer güçlerin çanına ot tıktı.
İslam âlemine ve dünyadaki mazlumlara karşı çok duyarlı davrandığını herkes öğrendi. Bu iki duyarlı alana karşı ne kadar hassas olduğunu dünyaya duyurdu. Müslüman halkların gözdesi oldu. Bu amaçla Suriye’ye karşı aktif davrandı, sınır dışına çıktı ve bugün hem sahada, hem masada varlığını herkese kanıtladı.
Rus uçağı düşürüldü, Rusya ile savaş kaçınılmaz, diye düşünülürken, “dostluklar” pekiştirildi ve daha parlak bir döneme girildi.
15 Temmuz’da herkesin gözü, ondan gelecek sesi duymak için televizyona mıhlanmışken, bunca darbe atlatmış bir ülkede duyulmamış bir mesajla halkına seslendi: “Sokağa çıkın!” Şapkasını alarak kaçmadı, halkıyla birlikte direndi ve tarihi zafer kazandı, güçlenerek ve alnının akıyla çıktı.
Sarraf davasında içte ve dışta tırnaklarını birbirine sürtenler, boşuna heveslendiler. Dik duruşunu asla bozmadı; haklıydı meydan okudu.
Kudüs olayında “Dünya beşten büyüktür.”, hatta “ Dünya birden büyüktür!” söylemini sürdürürken, ardından gür bir sesle ekledi: “ Güçlü olan haklı değil, haklı olan güçlüdür.” dedi ve BM’den 128 ülkeyi peşine taktı. ABD ve İsrail’in arkasına takılan 9 ülkenin dünyanın neresinde olduğunu haritayı çizenler bile bilmekte zorlandı. Dünya lideri olduğunu dünyaya bir kere daha kabul ettirdi.
Yurt içinde ve yurt dışında çıkan her olayda Tayyip Erdoğan mutlaka gündemin başına oturuyor ve el attığı her durum, çetrefilli gözükse de düzeliyor, çözülüyor. Zamanın ruhuna uygun davranış sergileyenlerin başarılara imza atmaları her zaman mümkündür.
Bunca olup bitenlerin sırrı nedir?
Nerede okuduğumu hatırlamıyorum; Menderes, yanına milletvekili arkadaşı Ethem Menderes’i alarak, bir Kadir gecesinde Süleymaniye Camii’nin etrafını arabasıyla dolaşmaya çıkar. Halk camiyi akın akın doldururken, Adnan Menderes, Ethem Menderes’e dönerek şöyle der: “ Ethem, görüyor musun bu halkı; herkes camiye koşarken, bizler onları uzaktan izlemekle yetiniyor ve bir türlü camiye giremiyoruz!”
En az yüz yıldır bu millet, medeniyetinden, değerlerinden, inançlarından koparıldı. Her şey maddeye bağlandı, onu da bir zümre kucakladı. 1950’lerde halka kapalı olan kapı aralandı ve fakat 1970’lerde kapı açıldı. Bu milletin ruhu Mescid-i Nebi’de dirildi, yine de camilerde dirilecekti. Ne var ki yöneticileri camilere girmiyorlardı. Oysa caminin anlamı “cem” eden, birleştirendi. Ortak paydasız bayağı kesir toplama, çıkarma işlemi yapılıyordu ve sonuç alınamıyordu.
Tayyip Erdoğan’ın halka inme gibi bir derdi hiç olmadı; çünkü o, halkın bizzat kendisiydi. Bir bakıyorsunuz, bir garibin evinde yer sofrasında kuru fasulyeye kaşık çalıyor, bir bakıyorsunuz, bir taziyede Kur’an okuyor. Namazda imam oluyor bir başka zaman, tabuta sırt veren bir sen ben oluyor. Bütün bunları gösteriş olsun diye değil, hayat algısı bu olduğu için doğal olarak yapıyor. Öyle olmasaydı bunca insanın gönlüne girebilir miydi?
Adını dünyaya duyurmuş bir lider olmasına rağmen, nerdeyse her gün halkına hitap etmesine rağmen, halkından birisiyle birebir konuşurken hâlâ yüzü kızarıyor! Çocukluğunu ve hayâsını kaybetmemiş bir lider, kader basamaklarından yukarı çıkarken kimse onu aşağı çekemez, çekemiyor.
Kader, zamanın ruhunu İslam âlemi için olgunlaştırıyor ve bunun liderliğini de Tayyip Erdoğan yapıyor! “Daha son sözümüzü söylemdik!” diyen bir liderin yükselişi durdurulamaz. Yaşayanlar ülkemizde ve dünyada çok hayırlı şeyler göreceklerdir.
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci
YAZIYA YORUM KAT