KALP ÜLKENDE İKTİDAR OLMADAN ASLA!..
Hz. Osman halife olur olmaz, halka bir şeyler söylemek için minbere çıkar. Kâinatın Efendisi Peygamberimizin (AS) minberi üç basamaktı. Hz. Ebubekir halife olunca, minberde ikinci basamağa oturmuştu. Hz. Ömer halife olunca o da üçüncü basamağı seçmişti.
Hz. Osman ise minberde son basamağa oturur. Bunu gören ve hikmetten pek nasibi olmayan biri: “Senden önce gelen iki halife, Resulullah’ın yerine oturmadılar. Sen mertebe bakımından onlardan üstün olmadığın halde neden onlardan üstün olma sevdasına düştün?” diye Hz. Osman’ı kendince hesaba çeker.
Hz. Osman’ın adama cevabı hikmetlerle doludur: “Eğer üçüncü basamakta dursaydım, kendini “Hz. Ömer’e benzetti.” diye bir vehim hâsıl olurdu. İkinci basamakta otursaydım, bu defa da “Kendini Hz. Ebubekir’e benzetiyor.” diyebilirlerdi. Minberin üstü ise, Hz. Mustafa’nın yeridir. Beni o Peygamberler Sultanı’na benzetmek kimsenin aklına gelmez.”
Ondan sonra kalbi Allah sevgisiyle olan Hz. Osman, hutbe okunacak yerde oturdu. İkindi vakti yaklaşıncaya kadar, dudaklarını kapadı, sustu. Halife’nin o uzun sükûtu sırasında kimsenin, “Haydi söyle.” demeye, ya da mescitten dışarı çıkıp gitmeye gücü yoktu. Halkın bilgisiz ve görgüsüz olanlarına da, bilgili ve görgülü bulunanlarına da bir heybet düşmüştü. Mescidin içi de dışı da Allah’ın nuruyla dolmuştu.
Önder, lider, yönetici neyi, nerede, ne zaman ve nasıl yapacağını bilen insandır. Kendini arındırmamış insanların, insanları yönetmeye talip olmasından daha büyük bir fitne ve zulüm yoktur. Nefsin alta doğru inen basamaklarının en dibine varıp şeytana el sallayanların baş olması demek, fitne ve fesadın iktidar olması demektir.
Kimin iktidar olduğuna bakılmamalı, iktidara gelenin arınıp arınmadığına bakılmalıdır. Nefsini ilahlaştıran, makam ve mevki düşkünü, dünyalık uğruna yapamayacağı kötülük bulunmayan biri veya birilerinin iktidarı, halkın sefaleti demektir. Böylesi iktidarlar halkını sevmez, onlara “sürü” gözüyle bakar. Bu mantık aslında onları yer bitirir de bunun farkına bile varamazlar; çünkü ferasetleri yoktur.
Körlerin güneşten nasibi olmadığı gibi, benlik (ego) duygusuna kapılan insanların hakikatten nasipleri yoktur. Bir yerde, kazara, nasipsizler iktidar olurlarsa, güneşin gölgesi uzar. Uzayan gölge, güneşin batışına işarettir.
Yıllar yılı, uzayan gölgelerin ardında akşamın belirsizliğini yaşayanların, şafak vaktinin henüz daha doğmamış güneşinin heyecanını duyma hakları yok mudur? Bu hakkı bile çok görenler, güneşin doğuşuna nasıl mani olacaklar? Zavallılar!
Gece ile gündüzün birbirini takip etmesi gibi, iktidar sürecinin de birbirini izlemesi bir doğa yasasıdır. Bu yasaya aykırı davrananları tarih silmiştir. Zaman defterinde silik, okunmayan satırlar bulunduğu gibi, deftere hiç girememiş nice iktidarlar vardır. Sonsuza dek dünya yaşamayacak ki sen yaşayasın!
Ey dünyada ilahlığa soyunanlar! Siz, firavundan daha zeki ve daha güçlü değilsiniz. Sizin, Nemrut’un ateşinden daha yakıcı bir ateşiniz de yok. Firavun’u yutan deniz duruyor, Nemrut’u öldüren topal sinek de uçuyor. Nedir bu iktidar hırsınız? Biliyor musunuz, sizin bu hırsınız, gün gelecek deniz olup sizi boğacak, sinek olup burnunuzdan içeri girecek ve âleme rezil ve rüsva edecektir.
Bir de Hz. İbrahim’in ihlâsının ördüğü Kâbe’ye bakınız. O mescidin üstünlüğü, taşından ve toprağından değildir. Yapıcısında hırs yoktu, çekişme, iktidar kavgası yoktu da bu üstünlük o yüzden meydana geldi. İbrahim, gönlünü taşa kazıdı ve onun adı Kâbe oldu. Sen hırsını, şehvetini kalbine ve koltuğuna kazıdığın için, dünya kan gölüne döndü; “izm”le biten şeytan kusmuğu rejimler, insanların mutluluklarını yuttu.
Sen, Süleyman gibi nefsine hâkim ol da devler, köşk ve saray yapılması için sana yardımcı olsunlar. Sen, Musa gibi iktidar hırsını içinden çıkar da Kızıldeniz sana kırmızı halı döşesin. Sen, Kâinatın Efendisi gibi, uykudan uyandığında, hasırın izleri yüzünden harf harf okunsun ki, Kisraların dize gelmesi gibi modern kisralar, firavunlar, senin aşkının karşısında eriyip gitsinler. Yoksa tarihin duvarlarına taş koyan el değil, duvarlara taş olursun.
Bir Müslüman’ı kim bir iktidar hırsı içinde görüyorsa, ya o Müslüman yanlış bir yerdedir ya da iktidar hırsından gözleri kan bürümüş olanlar, âlemi ve insanları kanlar içinde görüyorlar.
Kalbini temizleyen ve Rabbi ile dost olanlar iktidar olduklarında, yağmurun gece yağdığını ve gündüzün güneşli bir hava olduğunu görürsün. İnsanların, farkında olmadan ve nedenini bilmeden mutlu olduklarına şahit olursun. Hayvanların, yaylaklarda boylu boyunca otladığını duyarsın. Ve müminler iktidar olduklarında, gökyüzü ile yeryüzünün evlenerek “insan” adında bir güzel varlık doğurduğuna tanık olursun.
Sen kalbinde iktidar olmadan, falanın ve filanın iktidara gelerek seni mutlu edeceğine inanıyorsan, şimdiden hüsranını demleyerek acı acı içebilirsin. Her şey, ama her şey senin kalp ülkende iktidar olmana bağlı, çünkü.
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci
YAZIYA YORUM KAT