KARAR SENİN
Çocukluğumda, köydeki mahallemizde Ahmet ve Mehmet adlarında iki amca vardı. Ahmet amcanın evi bize daha yakın, Mehmet amcanın evi ise daha uzaktı. Buna rağmen ben ve mahallenin diğer çocukları, evi yakın olan Ahmet amcanın yanına gitmeyi değil de, evi daha uzak olan Mehmet amcanın yanına gitmeyi severdik. Nedeni basit gibi görünse de aslında çok anlamlıydı; Ahmet amca, bizi gördüğünde daima eksiklerimizi öne çıkarır, bize değer verici sözler söylemez, adeta aşağılardı. Mehmet amca ise bize daima iltifat eder, hep iyi yönlerimizi dikkate alır ve onu seslendirir, bize her zaman değer verir ve büyük adam gibi bizi karşılardı. İkisi de çocukluk yaşlarımızda öldüler; Ahmet amcanın mezarına hiçbir çocuk gitmezken, Mehmet amcanın mezarına çocuklar koştu ve gözyaşı döktüler.
Çocukluğum aklıma geldi; çünkü bugün de hayat pek farklı değil, çocukluğumdan. Değer verdiğiniz insanlar sizin etrafınızda bir hale oluştururlar, değer vermedikleriniz de potansiyel düşmanlarınız olarak günü geldiğinde karşınıza dikilirler. Modern dünyanın bizlere dayattığı en olumsuz söylem “profesyonellik”tir. Her şey artık içten geldiği gibi samimi değil, bir menfaate dayalı olarak sürüp gitmektedir. Bu nedenle vererek mutlu olma duygularımızı kaybettik, alarak canavarlaşma duygularımız hayat buldu.
Bir şey yapmaya kalktığınızda, yalnız kendinize göre, kendi ihtiyaç ve arzunuza göre iş yapmaya kalkarsanız, belki kısa zaman içerisinde başarılı görünürsünüz, ama uzun vadede insanlığınızı kaybeder ve asıl zararlı siz çıkarsınız. Çünkü yaratılıştan getirdiğiniz “paylaşım” duygunuzu kaybeder ve mutluluğunuzu askıya alırsınız; zira mutluluk, paylaşımın, insanın içinde hareket etmesiyle oluşan duygunun adıdır.
Biri sizi küçümsüyor veya eleştiriyorsa, önce bunun nedenlerine bakmak gerekir; problem sizdeyse eğer, bunu düzeltmek de size düşmektedir. Problemin bende olduğunu görebilmek ise başlı başına bir irfandır, bilgeliktir ve gerçek anlamda bir insanlıktır. Problem sizde değilse, bırakın, bu sizi eleştirenlerin sorunudur ve dayanaksız olduğundan ömrü kısadır, geçer. Aslında toplumsal olaylarda bile ulusal medyanın diline de düşseniz, bunun en uzun ömrü üç ay gibi bir zamandır ve ondan sonra unutulur gidersiniz. Zaman ve mezarlıklar neleri yutmadı ki. Fakat siz kendinizi suçlu hissediyorsanız ve vicdan da taşıyorsanız, işte bunun süresi uzundur ve bu sizi rahatsız eder. Bunun için tövbe en öncelikli sığınaktır; insanın aynada kendine adeta çekidüzen vermesi gibidir. Yağmur yağarken bir şemsiyeniz yoksa ıslanır hasta olursunuz. Toplumun yağdırdığı yağmurlara karşı da sabır ve tövbe en güzel sığınaktır, insanı pişman etmez.
Size kızan birisi aslında sizin sevginize o kadar muhtaçtır. Kızgınlığa karşı (ateş) iyi niyetle (su) çıkarsanız yangını büyütmezsiniz. Nice büyük yangınlar çoğu zaman bir kıvılcımdan meydana gelmişlerdir. Unutmamak gerekir; her olumsuz duygunun tam karşısında mutlaka bir olumlu duygu vardır; bunları birleştirebilirsen olumlu duygu ağır basar.
Birebir insanları değiştirmeye kalkışmadan kendimizi değiştirmek gerekir. Bir güneş olun, o zaman karşınızdakilerin pislik mi yoksa gülyağı mı olduğunu duyacak, göreceksiniz. Güneş, aynı güneş, ama pisliğe vurunca başka, gülyağına vurunca farklı kokutmaktadır. İnsanlar yeni idrakler kazanınca değişirler. Onların yeni idrakler kazanabilmesi için sizin sevgi dokunuşu yapmanız gerekmektedir. Yol bulan yol alır.
İnsanlarla bir araya geldiğinizde, onlardan ne alacağınızı değil, onlara nasıl bir katkıda bulunabileceğinizi düşünüyorsanız, karşı taraf sizi önemseyecek ve size güvenecektir.
Bir yerde sürekli kötülükleri görenler, pisliğe konan sinekler gibidir ve bunlar çoktur. Oysa arılar bala konar ve sayıları da azdır. Azlık- çokluğa bakmadan doğru olanı yapmak insana en yakışan insanca davranıştır.
Sözün özü şudur ki, yaradılışta insana nötr bir tohum (FITRAT) veriliyor ve bunu dünya bahçesinde geliştirerek “İNSAN OL” deniliyor. Yaradılış tohumunu “insan” olarak geliştirenler, sonsuz bir âlemde insanca yaşayacaklar, bunu başaramayanlar da dünyadaki azgınlıklarının karşılığını o âlemde ceza olarak çekeceklerdir. Karar sizin.
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci
YAZIYA YORUM KAT