D. Ali TAŞÇI

D. Ali TAŞÇI

Yazarın Tüm Yazıları >

KATATA

A+A-

 

Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman mı desem, gelecek zaman mı uzansam, yoksa şimdiki zamanı mı eşelesem… İnsan deseler insan değil, hayvan deseler o da değil, bir mahlûk yaşarmış ve adına KATATA denirmiş.

Bu Katata hiç zeki değilmiş, ama müthiş bir entrika gücüne sahipmiş. Şeytan bile ondan kaçarmış; çünkü şeytanın aklına gelmeyen entrikalar onun aklına gelirmiş. Nerede bir insanlık yürüyüşü varsa, hemen oraya damlar ve bu yürüyüşü dağıtmak için elinden geleni ardına koymazmış. İkide bir, “Benim gıdam, ayrılığa düşmüş insanların acılarıdır; o acılar olmazsa ben yaşayamam.” dermiş.

Bu Katata’nın spritüalist gücü de çok gelişmiş imiş. Her an, her yerde bulunabiliyor, insanların zihinlerini okuyabiliyormuş. Mesela, hangi evin içinde kaç tane başörtüsü asılıymış, kimin buzdolabında ne kadar viski varmış bilirmiş. İnsanları, sözlerine ve yaptıklarına göre değil, zihinlerinden geçirdiklerine göre yargılıyormuş. Zihinlerinden geçenleriyle onları kategorize ediyormuş. Kendini ilah gibi görüyormuş.

Bu Katata bir gün çok sıkışmış. Neden mi? Neden olacak, insan zihinlerine bir bakmış ki, “ “Manitü!..” diye bağırmış! “Koşun dostlar! Zihinlerde bana karşı savaş ilan edilmiş, buna bir çare düşünelim!” Çağrısına kulak verenler ne yazık ki, çok ama çok azınlıktaymış. O, bunu da görmüş. Bu sefer delirmemek için dünyayı dolaşmaya karar vermiş.

 Orası senin, burası benim derken bütün dünyayı dolaşmış. Hem de çok kısa zamanda, belki de siz yatağınızda uyurken. Ne var ki gezdiği yerlerde kendi fikirlerine evet diyecek bir topluluğa rastlamamış.

 Ha, şunu unutmayalım, Katata hayvanların da dilinden anlarmış. İşin ilginç yanı, Afrika ormanlarından geçerken aslanlar, yılanlar, kertenkeleler, suaygırları ve daha yüzlerce hayvan, Katata’ya “yuuh!” çekmişler. Katata buna pek anlam verememiş; fakat sonra bir timsah, Katata’ya haddini bildirmiş. Demiş ki ona : “Biz timsahlar, bataklığımıza dalan sürülerden ancak bir tanesini götürürüz, gerisine yaşama şansı veririz. Nedeni de bizim her zaman yiyeceğe ihtiyacımız var. Sen ise bir anda bütün dünyayı yok etmeye çalışıyorsun. Yok, arkadaş, bizim seninle hiçbir ortak paydamız yoktur.”

Katata daha çok sinirlenmiş ve o hiddetle yaşadığı memlekete anında dönmüş. Dönmüş de döndüğü gibi kalmamış ki. Hemen bir yasa çıkarmış : “Bundan böyle ülkemde nefes alıp vermek yasaktııır!” “tıır”a vurgu yapması, onun ne kadar önemli biri olduğunun deliliymiş. Tabi, bunu biz bilemiyoruz, ancak onun çok yakınında bulunanların sızdırması imiş.

 Evet, nefes alıp vermek yasak da, bu nerede, ne zaman, ne kadar süreyle olacakmış? Merak işte, cahil vatandaşın böyle merakları olurmuş.

 Evlerinin köşelerinde fısıltılar halindeki konuşmaları duyan Katata, küplere binmiş: “Ne demek, ne kadar zaman diye? Bin sene, on bin sene , sonsuza kadar nefes alıp vermek yasaaak!..”

Halk perişan olmuş. Nefes alsalar Katata, nefes verseler, Katata’nın yandaşları anında ihbar ediyorlarmış Katata’ya. Sonuç ya idam, ya da ömür boyu hapis!

Epeyce nefessiz yaşanmış ülkede. Ben diyeyim şu kadar, siz deyin bu kadar.
Katata, ülkesindeki nefessizliğe de uzun zaman dayanamamış.

“Bu sessizlik hayra alamet değil.” diyormuş. “Bunlar mağaralara girmişler ve oralarda nefes alıp veriyorlar.” diye dert yanıyormuş, çok yakınlarına.

Diyeceksiniz ki, Katata, zihinlerdekileri biliyormuş da, mağarada olup bitenleri göremiyor muymuş?

Ee ne diyelim, kendisini tanrı ilan etmiş ama bu Katata, gönüllerde olup bitenleri asla bilemiyormuş. Gönüle giremiyormuş. Belki de bütün saldırganlığı ondanmış.

 Mağaralarda gönülleriyle nefes alıp verenleri Katata, bir meydana toplamak istemiş. Niyeti, hepsini birden meydanda yakacak olduğu büyük ateşin içine atmak ve bu gönül nefeslilerden kurtulmak.

 Düşündüğünü yapmış ve meydanda büyük bir ateş yakmış. Bu ateş, uzaydan bile görünüyormuş. Bütün yandaşları da hep o meydana gelmişler. Hepsinin keyfi tavan yapmış. Kadehler kalkmış, nağmeler dillenmiş ve ardından Katata tarafından karar açıklanmış:

“Ülkemde nefes alıp verme yasağını delen siz vatan hainleri! Beni iyi dinleyin! Artık size yaşamak yok! Şimdi sizleri eşek cennetine göndereceğim. Ama ondan önce, aranızdan sadece birisine bir söz hakkı vermek istiyorum. Var mı havlayacak olan, içinizden?”

 Arka sıralardan bir genç elini kaldırmış: “Ben söz almak istiyorum.” demiş.. Katata, alaycı bir tavırla : “Söyle bakalım.”  demiş.

Genç, “Allah!” der demez, meydandaki bütün insanlar bir anda nefeslerinden boşalarak hep bir ağızdan : “Allah! Lailahe illallah!” diye meydanı inletmişler.

Ağızlardan bir anda boşalan nefeslerden oluşan rüzgâr, önce Katata’yı ve ardından da onun yandaşlarını ateşe sürüklemiş. Katata ve yandaşları orada can vermişler. İkinci bir nefeste de ateş sönmüş.

 Katata’nın veledi zinaları en çok bu Kelime-i Tevhid’den korkuyorlarmış. Bunun için de birçok “putları ve izm…”leri “tanrılaş içimde tanrılaş…”  diye kendilerine tanrı edinmişler, korunmak için. Nice masallar vardır ki, gerçeğe on basar!

D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Yeni dezenformasyon yasası ve kişisel verilerin korunması kanununa göre; kişilik haklarına yönelik her türlü yayın suç teşkil ettiğinden, kurallara aykırı yorumlar onaylanmamaktadır. Lütfen bir aşağıdaki facebook yorumları bölümünü kullanınız