Katsayı tepkisi giderek büyüyor
MAZLUM-DER Trabzon Şube Başkanı Mehmet Çınar, Danıştay'ın katsayı kararının halkın yargıya olan güvensizliğini daha da artırdığını söyledi.
YARGIYA GÜVENZSİZLİK ARTTI
MAZLUM-DER Trabzon Şube Başkanı Mehmet Çınar, Danıştay'ın katsayı kararının halkın yargıya olan güvensizliğini daha da artırdığını, toplum vicdanını bir kez daha yaraladığını belirtti.
Çınar, yaptığı açıklamada, Danıştay 8. Dairesi'nin, YÖK'ün yetkisine müdahalede bulunarak yanlış bir karara imza attığını ifade etti. Danıştay 8. Dairesi'nin daha önce de bir başka başvuru davasında tam tersi karar aldığını hatırlatan Çınar, "Danıştay 8. Dairesi, vermiş olduğu son kararla kendisiyle de çelişerek, hukuki değil siyasi ve ideolojik bir karar vermiştir. Bu çelişkiyi akılla, vicdanla, hukukla açıklamak mümkün değildir. Karar, anayasal hak olan eğitim ve öğretim hakkının engellenmesidir" dedi.
Kararın, halkın yargıya olan güvensizliğini daha da artırdığını ve toplum vicdanını bir kez daha yaraladığını anlatan Çınar, şöyle devam etti: "Danıştay'ın bu kararı, yine binlerce gencimizi sükûtu hayale uğratmıştır. MAZLUM-DER Trabzon Şubesi olarak bu kararı haksız, tutarsız ve toplum vicdanını yaralayıcı olarak buluyor ve kınıyoruz."
Emekli Hakim ve Avukat İbrahim Serdaroğlu (66), Danıştay'ın katsayı kararının, Anayasa'nın 42. maddesinde düzenlenen öğretim hakkını kısıtladığını söyledi.
Kararla, yüz binlerce kişinin adalete olan güveninin zedelendiğine vurgu yapan Serdaroğlu, "Bunun açtığı yara çok ağır oldu. Ben bunu 'psikolojik travma' olarak değerlendiriyorum" dedi.
Ergenekon sürecinde gösterdiği tartışmalı tavırlarla gündeme gelen İstanbul Barosu'nun başvurusu üzerine konuyu ele alan Danıştay 8. Dairesi, YÖK'ün üniversiteye girişte katsayı farkını kaldıran kararının yürütmesini oybirliği ile durdurdu.
YÖK'ün 1999 yılından itibaren uyguladığı katsayı sistemi aleyhine daha önce açılan davaları 'Yasal ve Anayasal olarak yetki YÖK'te' diyerek reddeden Danıştay, yeni kararıyla Kurul'un bu yetkilerini de görmezden geldi.
Danıştay 8. Dairesi, 26 Haziran 2009'da oybirliğiyle aldığı kararda, üniversiteye girişte getirilen katsayı uygulaması aleyhine açılan davayı 'Yeni bir sistem getirilmesi YÖK'ün, Anayasa ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'ndan kaynaklanan görevi' diyerek reddetmişti.
Kararda; Anayasa'nın 'Eğitim ve Öğretim Hakkı ve Ödevi' başlıklı 42. maddesinde, 'öğrenim hakkının kapsamının yasa ile tespit edilip düzenleneceğinin kurala bağlandığı' hatırlatılmış, Yükseköğretim Yasası'nın 'Yükseköğretime Giriş' başlıklı 45. maddesinde 'öğrencilerin, devlet yükseköğretim kurumlarına, esasları Yükseköğretim Kurulu tarafından tespit edilen sınavla gireceklerinin' öngörüldüğü belirtilmişti.
Danıştay 8. Dairesi'nin, daha önceki 'Yasal ve Anayasal olarak yetki YÖK'te' diyerek reddettiği davayı açan kişi Emekli Hâkim İbrahim Serdaroğlu, hukuk fakültesi okumak isteyen oğlunun YÖK'ün 1999 yılından itibaren uygulamaya koyduğu kararın mağduru olmasından dolayı hukuki mücadele başlattığını belirtti.
YÖK'ün 1999'da üniversiteye girişte başlattığı katsayı uygulamasıyla yüz binlerce öğrencinin hakkının elinden alındığına vurgu yapan Serdaroğlu, şunları söyledi: "Dolayısıyla kazanılmış hakkın ihlal edilmesi nedeniyle Danıştay'a dava açtık. Bu davamızın sonucunda Danıştay 8. Dairesi, '2547 sayılı YÖK'ün teşkiline ilişkin yasada üniversiteye giriş koşullarını, giriş şartlarını, sınav şekillerini düzenleme yetkisini YÖK'e vermiştir. YÖK yasadan kaynaklanan yetkisini kullanmış ve düzenlemeyi 1999'da buna göre yapmıştır. Dolayısıyla yasaya aykırılık söz konusu değildir' diyerek davamızın reddine karar verdi. Bu ret kararı kesinleşmeden, temyiz safhasına gelmeden bu defa YÖK bir düzenleme yaptı. Yani bizim dava konusu yaptığımız, iptalini istediğimiz yönetmeliğin aksine 1982-1998 arasında uygulanan sisteme tekrar dönüş yapmış oldu. Sonra biz o kararı Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu'nda, 'İddiamız davalı idare tarafından kabul edilmiş sayılmaktadır. Çünkü dava konusu olan düzenleme YÖK tarafından kaldırılmış. Dolayısıyla biz davamızda haklıyız. Bizim davamızı reddetmemeniz gerekiyor' diyerek temyiz ettik."
Serdaroğlu, dava açıldıktan sonra davalı idarenin, dava konusu olan problemi çözmesi halinde mahkemenin vereceği kararın ret değil; esas hakkında karar ittihazına gerek olmadığı yönünde olması gerektiğinin altını çizdi.
Tecrübeli hukukçu Serdaroğlu, kendi davalarında 'üniversiteye giriş şartlarını düzenleme yetkisinin YÖK'te olduğunu' kabul eden Danıştay 8. Dairesi'nin, İstanbul Barosu'nun başvurusunda ise YÖK'ün bu konuda düzenleme yapamayacağı iddiasıyla tam tersi bir karar vermesinin çelişkisine dikkat çekti.
Serdaroğlu, "YÖK'ün yüz binlerce öğrenciyi mağdur eden katsayı adaletsizliği düzenlemesinde 'yetki YÖK'te' diyen Danıştay 8. Dairesi, o karardan 5 ay sonra YÖK'ün Anayasal hak olan bu yanlışı düzelten kararla ilgili ise tam tersi karar veriyor. Bu çelişkiyi anlamak mümkün değil" dedi.
"KARAR, ANAYASA'YA AYKIRI"
Danıştay'ın bu kararıyla Anayasa'nın 42. maddesinde düzenlenen öğretim hakkını kısıtladığını dile getiren Serdaroğlu, YÖK'ün itirazı sonrası kararın Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu'nda yüzde 99 bozulacağına inandığını kaydetti.
Dava Daireleri Genel Kurulu'nun da YÖK'ün itizarını gecikmeden karara bağlaması gerektiğine işaret eden Serdaroğlu, "Çünkü bu konunun beklemeye tahammülü yok. Şubat ayında üniversite sınavına müracaatlar başlayacak, nisan ayında da sınav yapılacak" diye konuştu.
Bir sürü adaletsizliğe, problemlere rağmen Türkiye'de hâlâ adalet hükümlerini savunan hâkimler olduğuna inandığını anlatan Serdaroğlu, "Dava Daireleri Genel Kurulu'nda bu konu uzun uzun tartışılacak. Siyasi etkiden, çeşitli etkenlerden uzak sadece adaletin temini için görevli olan yüksek mahkemenin hâkimlerinin bu gerçeği bulacağına inanıyorum ve inanmak istiyorum" diye ifade etti.
"BARO'NUN YETKİSİ YOK"
Baroların bu tür konularda dava açma yetkisinin bulanmadığına dikkat çeken Serdaroğlu, İstanbul Barosu'nun da siyasi ve çeşitli sebeplerle açmış olabileceğini dile getirdi.
Serdaroğlu, şöyle devam etti: "Çünkü İdari Yargılama Usul Kanunu'nda idari eylemde zarar gören kişilerin idari yargıya dava açma yetkileri vardır. Baronun bu düzenlemeden nasıl zarar gördüğünü anlamakta zorluk çekiyorum. Baronun bu davayı açma yetkisi yok. Siyasi sebeplerle, çeşitli sebeplerle açmış olabilir. Bu İmam-Hatip Liselerinin önünü kesmek için yapılan bir düzenlemeydi. Fakat bunun yanında bir sürü kişi mağdur edildi. Belli bir zümreyi, belli bir kesimi kast eden bu düzenleme çok yanlış. İdari işlemlerde objektiflik esastır. Herkese eşit uygulanma gerekir."
"ADALETE GÜVENİ SARSTI"
YÖK'ün temmuz ayında yürürlüğe koyduğu yönetmelikle yüz binlerce öğrencinin meslek liselerine, dershanelere kaydolduğunu hatırlatan Serdaroğlu, "Toplum bir mevcut düzene göre yönlenmiş durumda. Bunları tekrar geriye çevirmek mümkün değil. Şimdi biz dünden beri ailece travma yaşıyoruz ve Türkiye'de yüz binlerce aile bu travmayı yaşıyor." dedi.
'Hukuk felsefesinde adaletin, adalet duygusunun sınırları olmaz' diyen Serdaroğlu, "Adalet duygusu evrenseldir. Bu düzenlemeyle yüz binlerce kişinin adalete olan güveni sarsılmıştır, zedelenmiştir. Bunun açtığı yara çok ağır oldu. Kısaca ben bunu 'psikolojik travma' olarak değerlendiriyorum" diye konuştu.
HABERE YORUM KAT