“KEŞKE”
Şeyh Sadi “Gülistan” adlı eserinde ibretli bir hikâye anlatır:
“Musa (AS) bir gün, giyecek bir şey bulamadığından kendini kumun içine gömmüş bir fakire rastlar. Fakir, Musa (AS)’yı görünce ondan dua etmesini ve Allah’ın kendisine yetecek kadar dünyalık vermesini ister. Musa (AS) ona dua eder ve Allah da ona dünyalık verir.
Birkaç gün sonra Musa (AS) bir yerden dönerken o fakirin yakalandığını ve halkın, onun başında toplandığını görür.
Musa (AS) sorar: “Bu ne hâldir, ne var?”
Derler ki: “ Bu adam şarap içmiş, kavga etmiş ve birini öldürmüş. Şimdi onu kısas yerine götürüyorlar!”
Buna benzer birçok hikâyeleri, olayları her dönem, her zaman görüyor ve yaşıyoruz. Sadece dünyevi amaçlarla dünya işine sarılıp insanlığını unutan birçok insanın başına neler neler gelmiyor ki! “Keşke” diyor, “bunlar başıma gelmeseydi de önceki halim gibi kalsam.” Hapishanelere gidin bakın, “keşke”ler tavan yapmış, zindanı inletiyor.
“ Ah bir uçabilsem de yerlerde sürünmekten kurtulsam, daldan dala konsam, keyif çatsam.” diye karınca çırpınır durur. Ve bir gün uçar! Uçar, ama bir kuşa yem olur. Yaşasaydı o da “keşke” demekten geri kalmazdı.
Kedilerin kanadı olsaydı, serçelere hayat tanımazdı.
Öküzün boynuzu eşekte olsaydı kimseyi yanına sokmazdı.
Hak etmeyen kimse hak etmediği yere gelmişse, onun zevali yaklaşmış demektir. Hak etmediği halde bir işin başına geçerse, bir yere yönetici olursa; emanet ehline verilmemişse, işte orada kıyameti beklemek gerek.
Bütün bunları çoğaltabilirsiniz. “Benim partim iktidar olmadı.” diye kendini helâk etmeye gerek yok; bilseydin (belki) senin iktidarın hem senin için, hem de insanlık için yıkım olacaktı. “Mevlâ görelim neyler/ Neylerse güzel eyler.” Bunu anlamak için ya çok yaşamak gerek ya da Allah’ın “çalışma metodu”nu, yani “Sünnetullah”ı hissedebilmeli insan.
Adam “eyvahlar” ediyor: “Ben bunları da mı görecektim; keşke zenginliğim olmasaydı da dağ gibi oğlumu toprağa vermeseydim.” Adam zengin, oğlan, lüks arabasıyla “eğlence”ye çıkar ve eğlence esnasında çıkan kavgada öldürülür! “Keşke”ler hayatı karanlığa boğar.
Çölde açlık ve susuzluk beyninize vurmuş. Bayılma moduna girmişsiniz. Biraz ileride bir su kabı gözünüze ilişmiş. Öyle bir sevinmişsiniz ki, sanki dünyaya yeni doğmuşsunuz. Son bir gayretle su kabına doğru koşarak onu kucakladınız; fakat içinden su değil de altın dökülmüş! Hayatınızda hiç bu kadar altın düşmanı olmamıştınız. “Keşke bir yudum su olsaydı da dünyadaki bütün altınlar başkasının eline geçseydi!” (Ahireti bir düşün!)
Adam kayırma, torpil bunun için lanetlenmiş. Adam buna layık değil, ama sen, layık olmayana paye vererek hem onun dünyasını, hem kendi dünyanı, hem insanlığın dünyasını ve de ahiret hayatını yıkıyor, ebedi zarara giriyorsunuz.
Yaradılış gerçeğini bilemeyen insan ne kadar zavallıdır, acizdir. Hayatımızda ne kadar az “keşke” varsa o kadar mutlu olduğumuzu da unutmamak gerekir.
Şu da bir gerçektir ki, kendi kendine acımayana kimse acımaz!
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci
YAZIYA YORUM KAT