Kıbrıs'ı TUR'lamaya hazır mısınız?
Trabzon-Lefkoşa seferleri ile Yavru Vatan KKTC'ye kurulan köprü TURSAB desteğiyle yoğun ilgi çekmeye başladı. İşte bir Kıbrıs gezisi ve renkli görüntüler.
Trabzon Temsilcimiz Hakan Değirmenci'nin çok özel Kıbrıs izlenimleri...
Kıbrıs Türk Hava Yolları'nın Trabzon-Lefkoşa seferleri ile Trabzon ile Kıbrıs Adası arasında direkt bir bağ kuruldu. Türkiye Turizm Acenteleri Birliği (TURSAB)'ın desteği ile düzenlenen turlar artık yoğun ilgi çekiyor. Kuzey Kıbrıs'ın tarihi ve turistik olduğu kadar hem çağdaş hem mistik ritüelleri burada konukları kucaklıyor.
İşte 2008 Kıbrısı'nın bilinmeyenleri...
ÜÇ KATTAN FAZLASI YASAK
Kıbrıs Turları, KTHY'nin her Perşembe ve Pazar günü Trabzon-Lefkoşa-Trabzon uçuşları ile gerçekleştiriliyor.
TURSAB'ın anlaşmalı olduğu otellerin tamamı lüks, kaliteli ve yeni.
Kıbrıs'a inişimizde bizi ilk olarak şiveleri kırık, fakat oldukça sevimli yer hostesleri karşılıyor.
Ardından sağdan direksiyonlu, soldan giden lüks otomobiller...
Onu alabildiğince geniş, düz ve boş araziler izliyor.
Nedeni açık, İnsanlar hep sahillere yatırım yaptıklarından.
Kuzey Kıbrıs'ta sahil alabildiğince değerli. Bu, iç kesimlerin kıymetsiz olduğu anlamına gelmiyor. Ama yatırım nerede yoğunsa, oraları para ediyor. Yapılaşma muntazam.
İki-üç katlı binalar, panorama yapınca özellikle sahile yakın kesimde enfes bir yapı ambiyansı meydana getiriyor.
Binalar depreme dayanıklı ve az katlı yapılıyor.
İNGİLTERE İLE YAKINLIK
Para deyince bu adada akla ilk olarak YTL gelmiyor.
Herkesin ama direkt, ama endirekt bir İngiltere bağlantısı var.
Ailelerin yarısında İngiliz pasaportu, yarısında ise mutlaka Britanya ile iş, yatırım veya eğitim kontaktı mevcut.
Barış Harekâtından önce İngiliz hükümeti Kıbrıs'ta pasaport dağıtmış.
Bunu bir imtiyaz ve avantaj olarak görüp yararlanmayan neredeyse yok gibi. Türkçeden daha iyi İngilizce konuşuyorlar. Peki, bu yakınlık nereden geliyor? Ya da insanlar neden yerlerine, varlıklarına değer biçerken hep 'Pound' diyorlar.
Sterlin üzerinden yatırımın ayrıcalığı ne? Ç
ünkü İngiltere Kıbrıs'a dönük yoğun emeller taşıyor. Bu yüzden de AB tam üyeliğe almasa bile onlar KKTC'lilere her türlü imkanı sağlayabiliyor.
BAŞSIZ HEYKELLERİN SIRRI
KKTC'de gezilecek çok yer var.
Turlarla birkaç günlük ziyaret yapacaksanız bu sizi heyecanlandırmaya yetebilir. Ancak doyurmaya yetmez.
Gezilere genellikle üç yerden başlanıyor.
Bunlardan biri Girne Kapısı, diğeri Saray Meydanı.
Üçüncüsü ise bizim yaptığımız gibi Salamis Harabeleri.
Salamis, esasında Atina'ya yakın bir Yunan adası.
Buraya Milattan Önce 228 yılında gelen Yunan prensi Tefkros, memleketini çok özlediği için şehre bu ismi vermiş.
Antik kentin kalıntıları bugün hala ayakta. Dev sütunlar insanın kafasını karıştırıyor.
Girişteki heykeller, o günün inançlarına göre tanrıları simgeliyor.
Ama ilginçtir; hiçbirinin başı yok.
Bu ise, öncelikle büyük depremleri, ardından da Kıbrıs Adası'nın Müslümanlaştığı yılları akla getiriyor.
MEDENİYETLER GEÇİDİ
Allah inancı taşıdıkları için çok tanrılı anlayışlara karşı olan Araplar tarafından bu heykellerin başları 'vurulmuş' olabilir mi; gayet mantıklı geliyor.
Salamis ismi, 'salam' kelimesine benziyor mu? Oldukça...
Çünkü salam sözcüğü bu şehirden geliyor.
Dünya, salamı ilk kez Salamis kenti ile tanımış.
İlk salam burada yapıldığı için adı bu olmuş.
Salamis dev bir şehir.
Kazıları hala devam ediyor.
Hanları, pazar yerleri, bedestenleri var.
Hatta bir yerde antrenman sahaları gözümüze çarpıyor, şaşırıyoruz. Gladyatörlük kültürü Romalılar tarafından buralara da getirmiş.
Ve elbette bu mekânlar sadece antrenman için kullanılmıyor.
Aynı zamanda kralın önünde büyük maçlar da çıkarılıyor.
Bu ölüm oyunu sonunda krala dönen galip gladyatör, onun başparmağını yukarı kaldırmasıyla hasmını affedebiliyor.
Ama parmak aşağı bakarsa...
BAYRAKLARIN GÖR DEDİĞİ
Salamis gezmekle bitmez...
Nitekim rehberler de burayı tam anlamıyla dolaşmak istiyorsanız akşamı göze alacaksınız diyor.
Gözümüz korktuğundan değil zaman olmadığından büyük tiyatro sahnesinde topluca fotoğraf çektirip rotamızı kent merkezine doğru çeviriyoruz.
Ama Beşparmaklar'ın eteğinden geçerken insanın tüyleri diken diken oluyor. Burada heyecandan ağzı açık kalmak işten değil.
Ay-yıldızımız ile KKTC bayrağı yan yana ve gururla; ama devasa bir görüntü ile dalgalanıyor.
Kuzey Kıbrıs'ta Annan Planı'na sıcak bakanların sayısı hayli fazla.
Ama yine de "Bu adanın asıl sahibi biziz" diyen bir anlayışla, bütün kültürel göstergeleri dağlara işlemiş durumdayız.
Rum tarafı iyi görsün, bir şeyleri daha iyi anlasın diye midir; siz değerlendirin.
RUM DERS ALABİLDİ Mİ?
Yıl 2008 olmuş, Rum hala ders alamamış.
Beşparmaklar boyunca bunun izlerini çok daha iyi görebiliyoruz.
Güney Kesimi'ne geçmek neredeyse imkânsız gibi.
KKTC doğumlu iseniz, 1961'den önce dünyaya gelmiş olmanız lazım.
Bu ne demek?
Şu demek. Size güvenmeleri için mutlaka 4546 yıl öncesine dayanan bir birlikteliğiniz olması lazım.
Yoksa Rumlar son iki nesli asla dost kabul etmiyor.
Peki, KKTC vatandaşı değilseniz?
O zaman da AB pasaportunuz olması şart koşuluyor.
Türk kimliği ile zaten Lokmacı Kapısı'na dokunmanız mümkün değil. Lokmacı, Lefkoşa'yı ikiye bölen Türkler ile Rumların ortak noktası.
Bir anlamda sınırın sıfır noktası.
Yabancı turistlerin birçoğu Rum Kesimi'ne geliyor, buradan Kuzey Kıbrıs'a geçiş yapıyorlar. Çünkü Rum tarafına Avrupa'dan gelen uçak sayısı, KKTC'nin 20 katı kadar fazla.
İşte KTHY bu monopolü yıkmaya çalışırken aynı zamanda Türkiye'nin farklı bölgelerinden Türk Kesimi'ne yoğunluğu artırmak için gayret sarf ediyor.
KTHY'nin Trabzon'a bakışı
KÜLTÜRLER KUCAKLAŞSIN
KTHY'nin tam açılımı, Kıbrıs Türk Hava Yolları.
Genel Müdür Ahmet Akpınar ve Danışmanı Atala Ulutürk, bize orta vadeli programlarından ve Trabzon merkezli Doğu Karadeniz hedeflerinden bahsediyor.
34 yıllık büyük bir şirket olan KTHY'nin 2005'ten beri kendi başına uçuş organizasyonu yaptığını belirten Genel Müdür Akpınar, "Ben de kaptan pilotum. Yıllarca uluslararası ve yurtiçi uçuşlarımız oldu. Trabzon'da gördüğüm sıcak ilgi ve Karadeniz'in eşsiz güzelliği beni her zaman bir başka etkilemiştir. Trabzon Hamsisi ve Akçaabat Köftesi ise bizde bambaşka bir tutku oldu diyor.
Akpınar şöyle konuşuyor: Şu anda 5 uçağımız var. Charter seferlerine ancak fizibıl olduğu takdirde girebiliyoruz. Uçaklarımızın 4'ü 737, 1'i Airbus. Fakat uçak sayımızı yakın zamanda 8'e çıkaracağız. İstanbul, İzmir, Antalya, Adana, Londra bağlantılı Gaziantep ve Trabzon uçuşlarımız var. Seri uçuş dönemlerimde çok farklı kültürleri gördüm. Hiçbir kültür bizden uzak kalsın istemiyorum. Trabzon için de hiçbir olumsuz düşüncemiz yok. Karadeniz potansiyelini Kıbrıs'a çekmeyi hedefliyoruz. Muhakkak Trabzon ve çevresini KKTC'ye taşımak istiyoruz. Yaz dönemi programlarının yoğun geçeceğini tahmin ediyoruz."
POTANSİYELİ KULLANIRIZ
"Bana her ay köfte ve hamsi geldiği için yakında kargo taşımacılığına da başlasak mı diye düşünüyorum. Kıbrıs'ta hayat güzel. İnsanlar ve toplumlar kaynaşsın istiyoruz. TÜRSAB'ın vizyonu aslında hepimizin vizyonudur. İnsanları bir araya getiren, kültürleri tanıtan ve turizm dinamiklerini destekleyen hizmetler yapıyorlar. Doğuştan havacı olduğumuz için ülkemizin potansiyelini iyi biliyoruz. THY bizim ağabeyimiz. Onlarla sürekli kontakt halindeyiz. Genel Müdür Temel Bey (Kotil) de hep yanımızda. Türkiye'nin yıllık yolcu sayısı 50 milyonu buldu. Bu potansiyeli değerlendirmek için yeni projeler ve hazırlıklar aşamasındayız. İngiltere ile Kıbrıs'ın hava bağlantıları malum. Oradan direkt uçuşla Kıbrıs'a ulaşmak sadece KTHY ile mümkün oluyor. Trabzon ayağını düşünecek olursak, Sochi bağlantılı seferlerle onbinlerce Rus turisti Trabzon'dan direkt olarak Lefkoşa'ya taşıyabiliriz. Aynı şekilde, İngiltere'de çok sayıda Gümüşhaneli var. İngiltere-Trabzon-Lefkoşa bağlantısını düşündük, fakat Trabzon böyle bir güzergah için biraz uzak kalıyor. Yine de biz özellikle Kuzey bölgesini kullanmak istiyoruz.
TURSAB'DAN ŞARTSIZ DESTEK
KTHY Genel Müdürü Ahmet Akpınar'ı dinleyen TURSAB Karadeniz Bölge Başkanı Suat Gürkök, artık bilet acenteliği döneminin sona erdiğine işaret ederek, Herkes internetten biletini alıyor. Artık organize turlar çekici hale geldi. Biz de bu gibi bağlantıları en sağlıklı ve verimli şekilde oturtarak Trabzon-Kıbrıs hattında yoğun bir seyrüsefer planlıyoruz diyor. Gürkök, Bu konuda KTHY'nin desteği bizim için çok önemli olacak diye ekliyor. Gürkök, ziyaretin ardından yaptığı değerlendirmede ise Trabzon-Lefkoşa yolunu 1 buçuk saatte alıyoruz. Bundan sonraki seferlerin çok daha yoğun geçeceğine inanıyoruz diyerek ziyaretin son derece başarılı ve yararlı geçtiğini vurguluyor.
Usta Otel ortaklarından Gökhan Usta, Kıbrıs potansiyelinin önemine işaret ederken, oradan gelecek turistlerin de Trabzon'u gezmeleri halinde Doğu Karadeniz'de yıllardır beklenen turizm atılımının gerçekleşmeye başlayacağını belirtiyor. Sochi-Trabzon-Lefkoşa bağlantılı uçuşlar için yeniden başvuru yapılması gerektiğini de sözlerine ekliyor.
KTHY Baş Acentesi İsmail Şahin ve Atala Ulutürk de bu konuda, KKTC'nin bayrağını kabul etmeyen Rusya'ya karşı THY uçaklarının kiralanabileceğine işaret ediyor.
TRABZON AŞKIYLA TAKIM DEĞİŞTİRDİ
KKTC Ekonomi Turizm Bakanı Erdoğan Şanlıdağ, Trabzon heyetinin Ada'yı ziyaretinde Türkiye'ye hassas mesajlar gönderdi. Bakan ayrıca, kendisine hediye edilen bordo-mavili formayı alırken, Artık Trabzonsporluyum dedi
TURİZME CAN GELECEK
TURSAB Kurmaylarının kendisine hediye ettiği bordo-mavili formanın arkasında kendi adının yazılı olduğunu gören Bakan Erdoğan Şanlıdağ, Bundan sonra ben de 61 numara giyeceğim diyerek Fenerbahçeliliğini ikinci sıraya attığını dile getirdi. Daha sonra ekonomi ve turizm konularındaki sorularımızı yanıtlayan Bakan özetle şu kritik mesajları verdi: Burada YTL de Euro da kullanılıyor. Fakat İngiliz nüfusu giderek arttığı, insanlarımız da çocuklarını İngiltere'de okutmayı tercih ettikleri için Sterlin'in de piyasalarda anıldığını görüyoruz. Şu anda petrol fiyatlarında bir artış söz konusu oldu. Bu bizim elimizde olan nedenlere bağlı değildir. Fakat kamuoyu tepki verdi. Bunu da doğal karşılıyoruz. KKTC'de fiyatlar yüksek. Gazete fiyatı 1 YTL'den başlıyor. Asgari ücretimiz de bin YTL düzeyindedir. Pahalılık varsa da gelir seviyesi iyidir. Bizim en önemli üç sorunumuz, Türkiye ile bugüne kadar ortak adımlar atarak turizmimizi harekete geçirememiş olmamız. Potansiyelimizi daha iyi kullanmak ve değerlendirmek istiyoruz. Haziran başında Ankara'dan başlayarak tüm Türkiye'yi gezmeyi planlıyorum. Türkiye-KKTC bağlantılı turizm hareketlerini artırmak durumundayız. Bunun altyapısını hazırlıyoruz. Elbette bu planlama içinde Trabzon da var."
KUMAR ADASI DEĞİLİZ
"Biz mutlaka Karadeniz'i KKTC'ye çekmeyi çok istiyoruz. Buradan asker, öğrenci ve gurbetçi pozisyonunda olup Trabzon'a hava yolu ile direkt gitmek isteyen onbinlerce insanımız var. Bu anlamda direkt uçuş seferleri çok faydalı oldu. Aynı şekilde Trabzon'dan da buraya gelmek isteyenler olacak. Biz bu konudaki her yatırımın önünü açacak, teşvik sağlayacağız. İkinci sorunumuz sudur. Su kaynaklarımız çok azaldı. İki noktada deniz suyunu arıtma yoluna gittik. Bafra bölgemizde bu iyi sonuç verdi. Yine de Küresel Isınma en çok bizi etkiledi. Çünkü herhangi bir kara parçası ile bağlantısı olmayan bir adayız. Suya ihtiyacımız var. Bu konuda ciddi endişeler taşıyoruz. En önemli problemimiz ise, bir kumar adası olarak anılmaktır. Biz KKTC olarak artık kumar adası şeklinde bilinmek ve bu şekilde anılmak istemiyoruz. Özellikle Türkiye'de bu şekilde gündeme gelmekten hiç memnun değiliz. Haksızlığa uğruyoruz. Şu anda tanıtım eksikliği ve yanlış yorumlar yüzden Ada'nın turizm potansiyelinin yüzde 30'undayız. Bunda bizim de eksikliğimiz var. Fakat Türkiye'den bakınca burada sadece Casino'lar var zannediliyor. Yok böyle bir şey. Kültürümüz, doğamız, tarihimiz, ortak değerlerimiz ve muhteşem sahillerimiz var. Bunların konuşulmasından yanayız. Bilmeyenler gelsin görsün, olumlu anlamda, en başta da bizi Casinolar Adası şeklinde tanıtanları burada görmek istiyoruz."
BİZE İLK TRABZON GELDİ
"Turizmde birşeyleri ortaya koyacaksak, bu Türkiyesiz olmaz. Türkiye'den ilk adım Trabzonlu turizmcilerden ve gazetecilerden geldi. Bana daha önce Türkiye'den bu şekilde hiçbir heyet gelmemişti. Trabzonluları tebrik ediyorum. Onlara bu duyarlılıklarından dolayı çok teşekkür ediyorum.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde bir hemşerimiz de bakanlık koltuğunda oturuyor.
Doğal Kaynaklar ve Çevre Bakanı Çaykaralı Mustafa Gökmen bir Çaykaralı.
13 Haziran 1975'ten beri KKTC'de imiş.
Gökmen'i Boğaz bölgesindeki piknik alanında yakalıyoruz.
Kuzu çevirirlerken karşılıyor Trabzonlu hemşeri heyetini.
Buram buram hasret çektiğini anlatıyor ilk önce.
Trabzon'un sisini, yağmurunu, gürül gürül sularını, emsalsiz yeşilini ve ille de insanını özlediğini dile getiriyor. Su konusunu soruyoruz; Angora Çayı'nı denizin altından geçirip Türkiye'den borularla Kıbrıs'a su taşıyacağız. Şu anda önceliğimiz bu projedir. Çünkü susuzluk bizi korkutuyor diye konuşuyor.
En yakın zamanda Trabzon'a geleceğini dile getiriyor ve Trabzon-Lefkoşa hattında turizmin geliştirilmesi için elinden geleni yapma sözü veriyor. Karşılıklı turistik turların düzenlenmesi için de kendisine sorumluluk verilmesini istiyor.
Tabiat ve tarihin medeniyetle valsı;
K I B R I S
GÜZELYURT VE KARPAZ
Kıbrıs, milyonlarca yıl önce Türkiye'den kopmuş bir kara parçası.
9 milyon kilometre karelik bir alanı var.
Güzelyurt hem yeşil, hem de bir sahil merkezi.
Burun olarak tabir ettiğimiz Karpaz uzantısı ise doğal bir SİT alanı.
Burada yapılaşma yok. Fakat nasıl oluyorsa Rumların buraya gelip avlanmaları serbest.
Yol yapılmış, elektrik çekilmiş. Ancak KKTC'li çevreciler ateş püskürüyor. Karetta Karetta ve deniz kaplumbağalarının üreme bölgesi olduğu için Karpaz'ın korunmasını, insandan arındırılmasını, yapıya açılmamasını istiyorlar.
80 kilometre uzunluğundaki bu tava sapı şeklindeki burun, bugüne kadar KKTC'ye gelen turistlerin yarısından çoğu tarafından da görülmemiş.
Tur düzenleniyor, ama yapı genel olarak vahşi ve doğal olduğu için konaklama olanağı yok.
Ada'nın Türkiye'nin en yakın bölgesine yakınlığı 70 kilometre.
Yunanistan'a mesafesi ise 800 kilometre!..
Beşparmak Sıradağları, Toroslar'dan kopmuş.
70 kilometrelik mesafeye karşın havanın açık olduğu günlerde çıplak gözle bile Toroslar Girne kıyılarından görülebiliyor.
Dağların KKTC'deki bölümünün tam orta bölgesinde sıkılmış bir yumruğun 5 parmağı göstermesi şeklinde bir siluet verdiği için buralara Beşparmak Dağları adı verilmiş.
Üzerinde ay-yıldız ve KKTC bayrakları birlikte dalgalanıyor.
GUINNESSE'LİK BAYRAK
Beşparmaklar üzerine işlenmiş olan, dağın zeminine yapılmış şekilde devasa iki bayrak var.
Bunlar da bizim bayraklarımız ve Guinnesse'e girmiş bayraklar.
Çünkü bir dağa yapılmış şekilde bunlardan daha büyüğü Dünya'nın hiçbir yerinde yok.
Dağlar, Güney Kesimi'nden de yükselerek devam ediyor.
Beşparmaklar'ın fazlası Güney'de.
KKTC'deki en yüksek noktası bin 24 metre.
Alev Kayası bölgesinde her yıl Karadeniz Şenlikleri düzenleniyor.
Girne yükseklerinde ise şehitliğimiz yer alıyor.
Güney Kuzey'in üç katı olsa bile çoğunluğu dağlardan oluştuğu için Rum tarafı fazla bir artıya sahip addedilmiyor.
Lefkoşa ortak başkent.
Zaten Kıbrıs'ta tek bir kent bulunuyor.
Hem KKTC, hem de Rum tarafı bir tek kente sahip. Limasol, Larnaka ya da Girne, Gazi Mağusa
Bunların hepsi birer ilçe konumunda.
Valileri yok, plakaları yok, il meclisleri yok.
Yani bir başka deyişle, bütün Kıbrıs Adası'nda tek şehir Lefkoşa.
DENKTAŞ BİR EFSANEDİR
Kıbrıs'ta plakalar önden bakınca beyaz, arkadan bakınca sarı.
Araç farlarına göre böyle ayarlıyorlar.
Neredeyse her yatırım ve tasarruf İngiliz ekolünü andırıyor.
Kiralık araçların plakaları kırmızı. Neden? Çünkü bu aracı kullanan burayı bilmiyor olabilir. Ve sağdan gidebilir, dikkat! Bu denmek isteniyor.
Bu uygulama her iki tarafın da işini kolaylaştırıyor.
Yani Ada'da her kırmızı plaka, Türkiye'deki gibi vekil ya da bakan anlamına gelmiyor.
Lefkoşa dışındaki merkezlerin tamamı ilçe ya da köy. Trabzonspor'un da 4 yıl önce meğer bir semt takımına (Famagusta Anorthosis) elendiğini anlıyoruz böylece.
Famagusta esasında sadece Rum tarafında yer almıyor, Gazi Mağusa anlamına geldiği için KKTC'nin de Famagustası var.
Başbakanlık ve Bakanlıkların tamamı Lefkoşa'da yer alıyor. Cumhurbaşkanlığı biraz daha içeride, sınıra yakın bölgede kurulu bulunuyor. Soruyoruz; Denktaş'ı özlüyor musunuz, Talat'tan memnun musunuz diye
Kimi Rauf Denktaş'ın başlı başına bir efsane olduğunu ve vazgeçilmezliğini anlatıyor, kimi ise İki kez emekli olması, statükoculuğunu gösterir. Biz M.Ali Talat ile daha mutluyuz şeklinde görüş belirtiyor.
GİRNE KAPI ŞEN OLUR
Kıbrıs'ta partiler çok tempolu ve ateşli.
Her an seçim olacakmış gibi bir hareketlilik var.
Parti binaları yüz yüze bakıyor. Ama sokakta, sayfada, ekranda ya da toplantılarda bu ayrışmalar göze batıyor.
Organizasyonun mimarları TURSAB Bölge Başkanı Suat Gürkök ve KTHY Bölge Baş Acentesi İsmail Şahin, en çok da turizm enformasyon konusunda sıkıntılı olduklarını dile getiriyorlar.
Girne'nin göbeğinde, hatta onların tabiri ile sıfır noktasında bir kapı var.
İsmi Girne Kapısı olarak geçiyor.
Osmanlı'dan kalma. Çok iyi korunmuş ve resmen iki yolun ortasında yer alıyor.
Bizim Meydan gibi bir şey. Ve yolun tam ortasındaki bu kapıda Tourism Information yazıyor. İçerideki bayan görevli, Dünya'nın dört yanından gelen turistlere yardımcı oluyor, nereleri gezebileceklerini, nerede alışveriş yapabileceklerini, nerede dinlenip nerede yemek yiyebileceklerini bir bir anlatıyor. Yetmiyor; bir de farklı dillerde hazırlanmış fotoğraflı broşürlerden hediye ediyor.
BUNLAR BİZDE NİYE YOK
Trabzonlu turizmciler söz konusu tabloları görünce geriliyor ve Bizde neden yok? Bakanımıza bile aylar önce söyledik, turizm danışma büromuz Atatürk Alanı'nda bir yerde olsun, gelen insanlar görsün dedik ama hiçbir sonuç çıkmadı. Trabzonluların çoğu bile şehirdeki turizm bürosu nerededir; bilmiyor diye yakınıyorlar.
Ve elbette Girne'yi de örnek gösteriyorlar.
Dev katedrallerin mescide dönüştürüldüğü çarşılardan geçiyoruz.
Osmanlı, geçtiği her yerde unutulmaz izler bırakmış.
Ama enteresandır; Girne'nin binlerce yıllık en eski çarşılarında dahi bedestenler, hanlar, ibadethaneler ve kumarhaneler yan yana.
Hatta bazen iç içe. Kıbrıs'ta birçok medeniyet hükmetmiş. Romalılar'dan Greeklere, Büyük İskender'den Osmanlı'ya, Luzinyandan İngilizlere, Venedikliler'den Rumlar'a kadar birçok uygarlık buradan gelip geçmiş. Bin yıllar önce burası doğal bir liman olarak kullanılmış, birçok geminin uğrak yeri konumundaymış.
KÜRESEL TEHDİT KAPIDA
Ada Bir dönem korsanların eline geçmiş.
1878'de Osmanlılar'ın Ada'yı İngilizlere sattığı, Ruslara karşı sağlam bir cephe oluşturmak için burayı Britanyılalara terk ettiği belirtiliyor.
Kıbrıs'ın bugünkü en önemli çıkmazı; yağışların azalması ve Küresel Isınma tehdidi.
Birkaç kez büyük teprem atlatmış Ada. Hala aynı fay şeridi üzerinde ve tehlikede.
Yangın korkusu da var. Küresel Isınma herkesi korkutsa da Ada'da durum bir başka.
Burada kaynaklar çok zayıfladı, yağış olmuyor, akarsular Yaz girmeden bitti gibi bir tehlikeli durum var.
Yazın hava sıcaklığı 45 dereceyi düştüğü zaman insanlar bayram ediyor. Belki buraya akın edenlerin çoğu güneş, kum, deniz ve kumar için geliyor ama Yaz aylarında güneşin dayanılmaz olduğu gerçeğini 7'den 70'e herkesten dinleyebiliyoruz.
TÜRKİYE VAZGEÇİLMEZ
Kıbrıs'ta arazi hem çok ucuz, hem pahalı.
Yerli halkın çoğu memur.
Türkiye'nin aylık bazda ve mali olarak muazzam desteği var. Kıbrıs'ın ekonomisini ayakta tutan turizm ise dengeleyen de Türkiye oluyor.
Serbest piyasa ekonomisi var.
Gelirler iyi, en az kazanan Bin 500 YTL alıyor. Ama fiyatlar da fena sayılmaz.
Kıbrıs'ta serbest piyasa ekonomisi nasıl oturtulduysa, bir enflasyon baş göstermiş.
Hem sabahlara kadar para akıyor, hem de fiyatlar yüksek gidiyor.
Sahil kesimine uzak bölgelerde yerin dönümünü 20 milyara alabiliyorsunuz. İlerisi için iyi bir yatırım olabilir, yakın vadede bu zarar görünüyor.
Sahilde ise yer bulmak imkansız gibi. Herkese arazi satmıyorlar, satışta da fiyatlar 20 milyarın on katından başlıyor. Böyle bir uçurum var.
REHBER PALAVRALARI
Hep Sterlin diyorlar.
Kiralarda bile Pound geçiyor.
Çünkü bu Adada hemen herkesin İngiltere ile bir bağlantısı var.
Onlar yüzlerini Türkiye'den çevirme yanlısı değiller.
Ama AB'ye de sırt çevirmek istemiyorlar.
Belki de en çok bu yüzden Annan Planı'na sıcak baktıklarını gizlemiyorlar. Rum'la yakınlaşalım diyen yok; ki Rumlar bugün hala inanılmaz yanıltıcı propagandalarla KKTC'yi karalamaya, Türkiye'yi lekelemeye uğraş veriyor. Rehberleri bile Oraya geçmeyin, sizi soyarlar. Gidin bakın, atalarınızın eserlerini ne hale getirmişler, sizi kazıklarlar, tesisleri berbat gibi yalanlar söylüyorlar.
KKTC tarafına geçen turistler ise tarihi varlıklara gösterilen ilgiye, onların mükemmel dizayn edilip harika korunmuş olmaları karşısında hayranlıklarını saklayamıyor. Ve tabii ki Rumlar'ın rehber bazında bile böylesi ithamlar, iftiralar attıklarını görünce her şeyi daha iyi anlıyorlar.
BİZİ SEVMİYORLAR MI?
KKTC Rumlarla birleşelim demiyor. Ama sıcak ya da soğuk savaş da istemiyor.
Zaten bugün Türkiye'de en çok gündeme getirilen Kıbrıslılar bizi neden sevmiyor şeklindeki pek muallak sorunun cevabı da burada yatıyor.
Zor oldu ama o cevabı aldık; Kıbrıslı, İkinin biri bize 'sizi biz kurtardık' diyorsunuz. Artık bundan vazgeçin. Siz Anavatansınız. Ama bizim sahibimiz değilsiniz. Hürriyetimizi siz vermediniz. Bizim içimizde Türkiyeli olanlar kadar burada, KKTC'de varolmuş binlerce insan var. Sürekli bizim sahibimizmiş gibi davranamazsınız' şeklinde bir çıkışla karşımıza çıkıyorlar. Barış Harekatı'na atıfta bulunarak Bize hayatınızı, özgürlüğünüzü borçlusunuz şeklinde cümleler kurulduğunu ya da bunun ima edildiğini dile getiriyorlar.
Bundan ne kadar müteessir olduklarını gizlemiyorlar.
PETROL AYAKLANMASI
KKTC'nin nüfusu son sayımlar itibariyle 265 bin, İngiltere'dekileri katarsanız bu rakam en az 400 bin olur.
Yaz dönemindeki yoğunluğu sayarsanız da en az 600 bine ulaşabilir.
Çok sayıda öğrencimiz burada öğrenim görüyor.
6 üniversiteleri var, 7.'si de İTÜ olacak. O da sırada.
İnanılmaz lüks araçlar var.
Çoğu orta sınıf Avrupa ülkelerinde hiç olmayan otomobiller bunlar. Bugünlerde petrol fiyatları gündemin ilk sırasında.
Türkiye'de 3 YTL seviyesini geçen benzin KKTC'de yeni yeni 2 YTL'nin üzerine çıkmış. Ama zam yüzde 20 düzeyinde gelince gazeteler hep bu konuyu manşete çekmiş. Halk da şikayetçi.
Bakan'a sorduk nedenini. Ekonomi Bakanına.
Bakan Erdoğan Şanlıdağ, Bizim yapabileceğimiz birşey yok, petrol Türkiye'den geliyor dedi.
İnsanın 'KKTC 2.05'e isyan ediyorsa biz Türkiye'de 3.40'a nasıl benzin alalım' diye soracağı geliyor. Ki Türkiye'de mazot bile 3.30 YTL. Rum arazileri uygun. Türk'ten arazi almak imkansız gibi. En az 2-3 kat fark ediyor.
VAKIFLAR TEHLİKESİ
Birçok dava açılmış özellikle Vakıflar Yasası gündeme geldikten sonra. Rumlar, harekattan önce kendilerine ait olan yerleri, yapıları ve kurumları geri almak için binlerce dava başlatmış.
Türkler, Biz de karşıdan yer istersek işler karışır diyor.
Bu konudaki ihtilafı kimin/nasıl çözeçeğine kimse akıl erdiremiyor.
KKTC'de kimse YTL'yi değersiz bulmuyor. Ama küçük alışverişlerden başka hiçbir yerde de kullanmıyorlar.
İnsanlar kısmen şive kompleksi yapmış. Daha birkaç cümle kurunca hemen 'Kusura bakmayın, şivemiz böyle' diyorlar. Oysa şiveleri gayet muntazam, anlaşılır, hatta sevimli geliyor.
Hala merak ettiğimiz bir şey var; acaba bizim konuşmalarımız da onlara farklı ya da sempatik geliyor mu?
Ama bu konuda ciddi bir sorunları yok. Çünkü KKTC'de en az bilen, 3 dil biliyor.
Çocuklarda Türkçe, Rumca, İngilizce ve bazılarında Almanca-Rusça var. Yaşlılarda ise Türkçe ile Rumca noksansız konuşuluyor.
İsmail Konyalıoğlu, bizim tur şoförlüğümüzü yaptı. 60'ına merdiven dayamış sevimci bir Girneli. Dedeleri Konya'dan göçmüş ama kendisi has Kıbrıslı olmuş.
RUM'UN İFTİRALARI
Harekatın ardından kapılar kısmen açılınca çocukluk arkadaşı Hristo'yu Güney'de ziyaret etme fırsatı bulmuş.
Arkadaşı bayram yapmış, domuz yemediğini bildiği için İsmail Amcaya kuzu çevirmiş.
Dostlukları hala sağlam dostlukmuş.
Araya giren tek unsur; Yunanistanmış.
Yunanistan'ın Ada'daki kaygıları, hesapları ve emelleri hala bitmemiş.
Burası çok can alıcı; çünkü orada en objektif, en entel, en duyarlı olunması gereken mevkilerdeki insanlar bile hala Güney Milliyetçiliği adı altında etnik ayrımcılık yapıp savaş tohumları ekiyorlarmış.
Hem Güney'i, hem Kuzey'i gezen bir Hollandalı, İngiliz ya da Rus turist çok şaşırıyor; çünkü Güney'de yeni freskler yapılmış, Türk Askeri Mehmetçik, hamile bir Rum kadınını süngülüyor. Ya da Rum'uin evlerini ateşe veriyor. Çocuğa kurşun sıkıyor. İşte turistlere Rum tarafında bu gibi şeyler gösterildikten sonra Oraya geçmeyin, sizi soyarlar şeklinde sözler söyleniyor.
Okullarda din okutulmuyor
Kıbrıs ziyaretinde en radikal açıklamalar KKTC Karadenizliler Kültür Derneği Başkanı, hemşerimiz Mahmut Kuş'tan geliyor.
Mahmut, genç bir başkan. Maçkalı.
O da İngiltere'de çalışmış yıllar yılı, sonra buraya gelmiş.
Tam 30 bin üyesi var. Bu inanılmaz bir rakam. Ki, bazı ilçelerin nüfusundan bile fazla.
Ama olanlardan hiç memnun değil.
Rum tarafının haksız propaganları kadar KKTC Türkleri'nin de kendilerini dışlama eğiliminden söz ediyor: Bize karasakal diyorlar. Yani sakal bırakmış, kendini eğitememiş, geliştirememiş insanlar topluluğu, Türkiye'den gelmişler, burayı kendilerininmiş gibi kullanabileceklerini zannediyorlar, anlayışları bu. AB'yi istedikleri için de Türkiye'yi bu yolda engel olarak görüyorlar. Türkiye önümüzde olduğu sürece bizi Avrupa Birliği'ne tam üye yapmayacaklar, kaymağı da Güney tarafı yemeğe devam edecek, böyle düşünüyorlar. Bunu bize yansıttıkları ise yadsınamaz bir gerçek. Hiçbir noktada Türkiye'den gelenleri ya da Trabzonlular'ı üst birimlere çıkarmıyorlar. Çaycı, hizmetçi, tuvaletçi üyelerim var. Ne kadar bilgi, kıdem ve eğitim sahibi olsalar bile amir olamıyorlar. Önleri kesiliyor. Çünkü dümen suyuna girmiyorlar. Böyle olunca da hesaplar bozuluyor. Bir bakanımız, 15 milletvekilimiz var. Ama gücümüz kullanamıyoruz. Bizi dışlayanların bizzat KKTC'liler olmasından rahatsızlık duyuyoruz. Oysa harekattan sonra 1975'te buraya devlet eliyle getirilenler bizzat Trabzonlular'dı. Trabzonlu komşusunu bilir, dostunu-düşmanını iyi ayırt eder, toprağını satmaz, yurdunu terk etmez diye buraya bizim dedelerimizi getirip yerleştirdiler. Hatta bazı büyüklerimiz babalarının mezar taşlarını bile alıp buralara geldiler. Burası bizimdi, daima da bizim olacak diye Güney'e ve tüm Dünya'ya anlatmak için. Ama bugün KKTC değerlerini yitiriyor. Türkiye de sorunlarımızı dinlemiyor. Bakanlarımızı buraya davet ettik, Trabzonlular Gecesi organize ettik. Hiçbiri dönüp aramadı. Sadece Milletvekili Cevdet Erdöl telefonla ulaştı. Sağolsun. Ama bu duyarsızlık bizi parçalayacak. Hem Türkiye'den ilgi göremiyoruz, hem de KKTC'deki yozlaşmadan kaygılanıyoruz. Şu anda buradaki okullarda din dersi hiç yok. Öğretmenlerin Sendikası var. Bu sendika ayağa kalktı ve okullardan din dersini kaldırdı. Milli Eğitim Bakanı'na ilettik, 'Onlar çok güçlü, bir şey diyemem' dedi. Böyle olur mu? Biz Karadeniz derneğiyiz. Burada üyelerimizin her türlü sorunu ile ilgileniyoruz. Devlet yeterince ilgilenmiyor. Herkes kendi hesabının peşinden koşuşturup duruyor. Yazın burada mesai yok. Çalışma saati hava sıcak diye 14:00'de bitiyor. Milli kaybı düşünün. Karpas Burnu'ndan gelen bir hemşerim, burada hiçbir işlem yaptıramıyor. Bana geliyor, ben onu yatırıyorum, yarın sabah tekrar devlet dairesine gidiyor. Burada herkes çok rahat. Türkiye de paletle para getiriyor, ama hiçbir şeyi kontrol etmiyor. Kıbrıs'ta her şey yolunda, her şey sütliman ve mükemmel zannediyorlar. Hatta bu şekilde imzalar atıyorlar. Oysa burada tam bir milli felaket var. Bütün değerlerimizden koptuk, kolejler kaldırıldı, onlarca çocuk Rum tarafındaki kolejlere gidiyor. Onları nasıl geri kazanacağız? Milliyeti, dini, kültürü, ortak benliği ve değerlerimizi düşünen yok. En çok bundan müteessiriz. Trabzon ile Lefkoşa arasında bağ kurmak istiyoruz. Bu sayede hem bir turistik hareketlenme, hem de sağlam kültürel bağlar oluşacaktır. Ama buradaki insanları da Karadeniz'e taşıma taraftarıyız. Milli Eğitim Bakanımızı Karadeniz'e götürmüştük, Ayder'den inerken yaşlıca bir amca Kıbrıslı bakan olduğunu öğrenince ona sarıldı. Bakan çok şaşırdı, çünkü yeşilliğinden, akarsularından, doğasından ve manzarasından büyülendiği bir bölgede insanların da böylesi sıcak olabileceğini görmüştü. Buradan gidecek herkes Trabzon'da, Rize'de, Gümüşhane'de, Artvin'de aynı ilgiyi görür. Oradan da buraya insanların gelmelerini istiyoruz. Hatta Kıbrıs'ın manevi anlamdaki kurtuluşunun ancak Türkiye ile yakın ilişkiler kurarak gelişmesinden geçtiğine inanıyoruz. Yoksa Kıbrıs toprak parçası şeklinde bizim olsa bile çok yakında manen elimizden çıkmış olacaktır.
KKTC
Eksiler
Birimler yazın 14:00'ten sonra çalışmıyor.
Otellerin hemen hepsinde kumarhane var.
Trafik soldan işliyor. Sağdan geçiyorsunuz.
Çin malları piyasayı sarmış.
Çift rakamlı enflasyon sözkonusu.
Susuzluk herkesi korkutuyor.
Yazın aşırı sıcak olduğu için geziler zor olabiliyor.
Türk bile olsanız, 3 aydan fazla kalamazsınız.
Kültürel kayıplarımız aşırı dikkat çekiyor.
Yapılaşma hep sahile kaymış, yayılım dengesi zayıf.
Para sirkülasyonu yüksek, üretim çok düşük.
Aşırı et tüketildiği için koroner riziko yüksek.
Rumlara aşırı imkan sağlanmış.
Toplu taşıma olanakları yetersiz.
Altyapı sorunları göze batıyor.
Artılar
Nüfus kağıdınızla girebiliyorsunuz.
Doğası bir harika. Yer çöp atılmıyor.
Tarihi eserleri inanılmaz korumuşlar.
Caddeler kibar ve çağdaş insanlarla dolu.
Her inanca saygı var. Ada'da suç çok az.
Dünyanın her yanına uçak var.
SİT alanlarına sonsuz saygı var.
Nüfusun çoğunluğu genç.
Otelleri yeni ve en üst kalite.
Tüm merkezleri birbirine yakın.
Organize planları var. Enformasyon çok iyi.
Hemen herkes bir yabancı dil biliyor.
Her milletten insana rastlamak mümkün.
Yemekleri çok bol. Zengin ve doğal.
Hiçbir şekilde uyruk ayrıcalığı yok.
Hakan DEĞİRMENCİ/LEFKOŞA-KIBRIS
HABERE YORUM KAT